Filmlerin arka fonundaki şehirler
09/02/2013Kitaplardan tatillere…
Edebiyat ile seyahatin kesişmesini çok güzel anlatan bu yazı benim çok değerli bir arkadaşımdan, Habertürk yazarı, egoistokur.com isimli ödüllü edebiyat sitesinin sahibesi Gülenay Börekçi’den geldi. Edebiyat dünyası ile ilgili yazıları bence başka yerde bulamayacağınız şeyleri getirip sunuyor size. O dokunduğu herşeyi bir başka kılan, yaptığı herşeye kendi büyüsünü katan biri.
Yaptığı güzel ve kaliteli işlerle bize ilham kaynağı olmasının yanısıra, verdiği bu destek için de ayrıca teşekkür ediyoruz. İyi ki varsın Gülenaycığım :)
Dilek Vidana Tavaşoğlu
Dünyayı tanımanın yolu gezi kitapları değil, roman okumaktır – Gülenay Börekçi yazdı…
Geçen yılın patlayan trendi, edebiyat turizmiydi. Kültürel turizmin bu yeni biçimi, edebiyatla bir biçimde alakalı şehirlere, kasabalara ya da mekanlara seyahat anlamına geliyor. Yani yazarların yaşadığı ya da romanların geçtiği yerlere… Bu trendi parlatanlar, “Dünyayı hakikaten tanımanın yolu gezi kitapları okumak değil, roman okumaktır” diyor. Ve bence çok haklılar…
Edebiyat turizmi, Guardian gazetesine göre geçen yılın seyahat trendiydi. Kültürel turizmin bu yeni biçimi, edebiyatla bir biçimde alakalı şehirlere, kasabalara ya da mekanlara seyahat anlamına geliyor. Yani yazarların yaşadığı ya da romanların geçtiği yerlere… Her zevke, her kültürel sınıfa uygun bir şekli mevcut. Dileyen Yunanistan ve Ege adaları olmak üzere Homeros destanlarının geçtiği yerleri gezebiliyor, dileyen Kafka’nın Prag’ını… Shakespeare’in yaşadığı Stratford-upon-Avon da popüler seçenekler arasında. Tabii bazen rotalar karışabiliyor. Mesela Da Vinci Şifresi’nin yazarı Dan Brown, doğma büyüme New Hampshire’lı. Dolayısıyla New Hampshire’a giden edebiyat gezginleri burada hem Dan Brown’ın ve Şifre’nin izlerini takip edebiliyor, hem de Amerikan edebiyatının büyük şairi Robert Frost’un… Hatta sonradan filme de çekilen Hotel New Hamphire da başta olmak üzere birçok romanı bu tuhaf atmosferli şehirde geçen John Irving’in… Yetmedi diyenlere, edebiyat aleminin gotik şahsiyeti Dr. Seuss’un New Hampshire’lı olduğunu, burada yaşayıp burada öldüğünü söylemek isterim. Bazı edebiyat turları ise birkaç ülkeyi kapsıyor. Mesela Ernest Hemingway sevenler, Çanlar Kimin İçin Çalıyor için İspanya’ya, İhtiyar Adam ve Deniz için Küba’ya, Güneş Gene Doğar için Paris’e gidiyorlar.
Dublin’deki bar turları da ayrı alem… James Joyce, Samuel Beckett, Oscar Wilde, William Butler Yeats gibi ünlü yazar ve şairlerin müdavim oldukları, yiyip içtikleri, arkadaşlarıyla buluşup sohbet ettikleri hatta eserlerinin çoğunu mum ışığında ya da gaz lambasının titreşen alevleri altında kaleme aldıkları metruk barları gezebiliyorsunuz. Elbette İrlanda birası ve viski eşliğinde… (İtiraf etmek lazım; bu barlar artık hiç de eskisi gibi metruk değiller.)
Ben tabii iflah olmaz bir edebiyat tutkunu, üstelik de gezip tozmaya, keşfetmeye meraklı biri olarak, edebiyat turizminin tam ağzıma layık bir etkinlik olduğunu hissediyorum. Sevdiğim romanların geçtiği yerleri gözümle görürsem, havasını solursam, sokaklarında dolaşır, insanlarını tanırsam, o romanların daha farklı gözle okuyacağımı da biliyorum. Hatta hayal kurmaktan zarar gelmez; Alberto Manguel’in Hayali Yerler Sözlüğü’ne tur düzenleyerek imkansızı gerçekleştirecek olan gözüpek turistik girişimciler de olacak mı diye merak ediyorum. Öyle ya; edebiyat da, dünya da sınırsız büyüklükte ve ikisinde de keşfedilecek çok şey var.
Bu konuda ayrıntılı bilgi edinmek isteyenlere bir internet sitesi de önerebilirim. San Jose Üniversitesi’nin açtığı sitede, Shakespeare, Proust, Dickens, Dostoyevski; aklınıza gelen bütün ünlü yazarların doğduğu, yaşadığı, çalıştığı, öldüğü evlerin fotoğraflarını ve ayrıntılı bilgilerini bulabileceğiniz gibi, büyük romanların geçtiği mekanları da görebiliyorsunuz. Bazı yazarlar ya da romanlar için haritalar çizilmiş, üzerlerine tıklayarak o yazar ya da romanla alakalı tüm mekanları tek tek görebiliyorsunuz. Mesela Robinson Crusoe’nun adası Tobago’da bir sanal tur atabilir, Geoffrey Chaucer’ın 14. yüzyılda yazdığı Canterbury Hikayeleri’nin geçtiği yerleri -hem de müzik eşliğinde- gezebilirsiniz. İşin güzel yanı, sadece tarihi mekanları değil, Canterbury’yi edebiyat turizminin olmazsa olmaz yerlerinden yapan tüm restoranları, barları, otelleri, Chaucer resimleriyle bezeli objelerin satıldığı hediyelik eşya dükkanlarını da göreribilirsiniz. Yani bu siteye göz attıktan sonra Canterbury’e ya da bir başka edebiyat şehrine giderseniz, hayatta kaybolmazsınız.
Bize gelince, edebiyat turu diye bir şey henüz yok. Mesela Yaşar Kemal’in Çukurovası’nı görme hevesiyle bir araya gelmiş okur gruplarından söz edilemez. “Çağımızın yükselen akımı ‘edebiyat turizmi’ Türkiye´ye uğrar mı dersiniz?” diye soran Elif Şafak’a kulak vermekte yarar var. Şafak şu saptamayla bitiriyordu başta sözünü ettiğim yazısını: “Bunun olabilmesi için önce bizlerin kendi edebiyat ve sanat tarihimizin kıymetini bilmemiz gerek. Sizce de güzel olmaz mı Halide Edip Adıvar´ın, Yahya Kemal´in, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın, Ahmet Hamdi Tanpınar´ın İstanbul´unu tanımak ve tüm dünyaya tanıtmak?”
2 Comments
Sen herşeyi becerirsin hayatım ya, kendi kendine teknik yardım almadan koskoca bir site yarattın. Hem dizaynı, hem içeriği ile başa çıktın. O kadar olur yani :)
Sen herşeyi becerirsin hayatım ya, kendi kendine teknik yardım almadan koskoca bir site yarattın. Hem dizaynı, hem içeriği ile başa çıktın. O kadar olur yani :)