Arabayla İstanbul’dan Polonya’ya – Bölüm 1: Belgrad, Sırbistan
27/01/2018Arabayla İstanbul’dan Polonya’ya – Bölüm 3: Auschwitz
28/02/2018Krakow Rynek
Krakow’un ana meydanı Rynek, 40,000m2 lik alanıyla ortaçağda inşa edilmiş Avrupa’daki en büyük meydan olarak biliniyor. Bu meydanda, Belediye Binası, kiliseler, kapalı çarşı, müze ve sanat galerileri ile pek çok sayıda kafe ve restoran var.
İşte o güzel meydandan görüntüler…
Sukiennice denilen yapı, meydanın tam ortasında yer alan kapalı çarşı gibi bir yer. Geçmişte ticaretin ana merkezi burasıymış. Çarşı dışında kafeler de yer alıyor burada. Binada ayrıca üst katta Sanat Müzesi ile doğu yönündeki girişten ulaşılabilen Underground Museum, yani yeraltı müzesi var. Krakow’un tarihi ve eskiden tekstil alanında ne kadar önemli bir yere sahip olduğu konusunda fikir veren bu müzede ayrıca meydanın ve giysi pazarının eski halinden bazı kalıntılar da sergilenmekte. Yazın yoğun ilgi olduğu için biletinizi önceden almakta yarar var.
Meydanda en çok göze çarpan bir diğer yapı ise St. Mary’s Basilica.
13. yüzyıldaki Tatar istilasında yıkıma uğrayan bu bazilika, sonrasında Gotik tarzda yeniden inşa edilmiş. 15. yüzyılda kuleler yükseltilerek bugünkü saat kulesi haline getirilmiş.
Church of St. Adalbert, meydanın doğusunda yer alan küçük ama çok şirin bir yapı. Burası 11. yüzyıldan kalma Polonya’nın en eski taş kiliselerinden biri.
Polonya’nın da, Krakow’daki Rynek Meydanında, Pisa Kulesi kadar yatık ve onun kadar meşhur olmasa da eğimli bir kulesi mevcut. Belediye Binasına ait Gotik tarzdaki bu kule 70 metre yüksekliğinde ve 55 cm’lik bir eğime sahip. Nedeni ise biraz garibimize gitti. 1703 yılındaki çok sert rüzgarlar kulenin ekseninden kayıp eğilmesine sebep olmuş.
Bu da Belediye Binasının orijinal halini gösteren maket…
Meydanın batı yönünde Krakow’un simgelerinden biri olan “Kafa” heykeli hem büyüklüğü hem de tarzı ile dikkati çekiyor. Yunan ve Roma mitolojisindeki karakterlerden esinlenerek Igor Mitoraj tarafından yapılan bu heykelin orijinal adı Eros Bendato. Sanki arkeolojik bir kazıdan çıkarılmış havası olan bu bronz heykel aslında 1999 yılında yapılmış.
Aşk Tanrısı Eros’un, bedeninden ayrı kesik görünümündeki bu kafa heykelinde, gözler ve ağız üzerinde bulunan bandajlar yasaklanan fikir ve arzuları sembolize ediyormuş.
Bu da meydanda bulunan kafelerin arasına gizlenmiş bir balmumu heykel müzesi…
Meydanda hemen dikkati çeken bir başka öge ise süslü püslü faytonlar. Geleneksel kıyafetleri ile fayton sürücüleri de pek şık görünüyorlardı ve çoğu da kadındı.
Bunlar şehri gezmek isteyen turistler için güzel bir alternatif olsa da biraz pahalıydı. En kısa tur için 200 Ziloty ( ~50 Euro) talep ediliyor. Belki 4 kişilik bir grup için makul olabilir ama biz 2 kişi olduğumuz için tercih etmedik.
Meydanın tüm çevresini saran, yeşilliklerle, çiçeklerle süslü kafe ve restoranlar bu şahane meydana apayrı bir hava katıyor. Hepsinin de manzarası çok keyifli ve denediklerimizin hepsinde de, yediğimiz Polonya yemekleri ve tatlıları çok lezzetli idi, ya da bizim damak zevkimize uygundu diyelim…
Cafe Art, Krakow’da en sevdiğimiz restoran oldu. Menüsü ve hizmeti ile bizim oldukça hoşumuza gittiği için birden fazla kez burada yemek yedik.
Belgrad ile beraber Krakow, bu gezimizdeki en uygun fiyatlı ve lezzetli yemekleri tattığımız şehirler oldu. Turistik noktalarda bile yediğimizde verdiğimiz paralar çok yüksek gelmedi bize. İki kişi için Türk parası olarak 100-150 TL civarında idi verdiğimiz paralar ve her seferinde ya bira ya şarap gibi alkollü içecekler de dahildi. Bir de denemek istediğimiz için mutlaka menüden birkaç çeşit yemek seçtik hep.
Bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi burada da özellikle geleneksel yemeklerde bol bol domuz ürünleri kullanılıyor. Dolayısıyla bu ürünleri tercih etmeyenlerin biraz dikkatli olması gerekiyor sipariş verirken…
Bizim gittiğimiz zaman Polonya parası Zloty, Türk Lirasından düşük değerdeki ender paralardan biriydi. Bugün yazıyı yazarken tekrar baktığımda ise gördüm ki, Zloty iki seneden daha az bir sürede %35 den fazla bizim paramız karşısında değer kazanarak Türk Lirasını geçmiş durumda. Şu an tekrar bakınca yemek fiyatlarına, sadece 1.5 yıl öncesine göre %35 değer kaybeden paramız nedeniyle, fiyatlar pahalı gözüküyor artık…Yani bu tür tatilleri yapmak günümüz Türkiye’sinde gittikçe zorlaşıyor sanki :(
Cafe Art keyfimizden birkaç kare…
Pierogi yemeden Polonya’dan ayrılmayın, içi peynirli ıspanaklı vs her çeşidi var.
Aynı yere ertesi akşam da gittik meydanın gece manzarasına karşı da yemek yiyelim diye :)
Krakow’da geçirdiğimiz her günün akşamında değişik bir Polonya lezzeti denemeye çalıştık.
Bunlar illa ki deneyin dediklerimiz…