Rüya gibi bir Portekiz gezisi: Bölüm 5. Lizbon – Gulbenkian Müzesi
22/11/2019Tuna’nın iki yakası: Sırbistan ve Romanya (Bölüm 1: Sırbistan)
03/12/2019Kalbimi İrlanda’da bırakıp geldim…
İrlanda’nın başkenti Dublin, Liffey Nehrinin kenarında kurulmuş dünya güzeli bir şehir.
Tarihi yapılarıyla, yemyeşil doğasıyla, parklarıyla, yüzyıllık taş evleri ve meşhur rengarenk kapılarıyla, bir de olmazsa olmaz eğlenceli barlarıyla içimin hemen ısındığı bir şehir oldu Dublin.
İnanın bambaşka bir deneyim bu şehirde olmak, bu şehri solumak. Ben şahsen Dublin’i de İrlanda’yı da en sevdiğim yerler listemin epey üstlerine yerleştirdim bile ?
Bu şehir kültür ve tarih mirası ile benim için hep özel bir yere sahip olacak. İngiliz Filolojisi mezunu biri olarak bu şehir Oscar Wilde, James Joyce ve Samuel Beckett gibi üniversitedeyken okuduğum pek çok edebiyatçının da memleketi olması vesilesiyle apayrı duygular yaşattı bana. Dublin Yazarları Müzesi onların yaşamına adanmış. Abbey ve Gate tiyatrolarında pek çok eserleri sergilenmiş. Ünlü irlandalı yazarların heykellerine pek çok yerde rastlamak mümkün. Hatta adlarına köprüler yapılmış. E hal böyle olunca, süper nostalji oldum bu şehirde ben üniversite yıllarımı anarak…
Kültürü, tarihi, birbirinden güzel parkları ve doğasıyla ruhu doyurduğu gibi, çeşit çeşit alışveriş imkanları ve gece hayatının renkliliği ile de sizi memnun edecek, tatilinizi hoş kılacak bir yer Dublin. Pek çok İrlanda yapımı filmde ya da bu şehirde çekilen filmlerde illa ki yer alan Temple Bar civarı rengarenk bir bölge ve birbirinden güzel barlar ile dolu. Yemekler, içkiler, müzik, herşey şahane. Guinness Storehouse ve Old Jameson Distillery bira ve viski tutkunlarının mutlaka ilgisini çekecek yerler. Yani demek istediğim, Dublin’de her şey var, dolu dolu bir tatil yaşatacak çok özel bir şehir burası.
Bence en az 3 gün lazım Dublin’i tadını çıkararak gezmek için. Hatta 1 haftalık bir tatil planlayıp, Killkenny, Gallway, Cork gibi diğer şehir ve kasabalara da uğrayabilirseniz şahane olur.
Biz bu tatili Dublin & Kilkenny olarak planladık. Tekrar tekrar gitmek isteyeceğim ve tüm şehir ve kasabalarını görmek isteyeceğim bir ülke olduğu için resmen kalbimi İrlanda’da bırakıp geldim diyebilirim.
Haydi hep beraber tanıyalım bu güzel şehri…
İşte Dublin’de gezip görülecek yerler, ulaşım ve konaklama bilgiileri…
Size 10 maddelik bir Dublin rehberi hazırladım, gidin gezin ve benden selam ve sevgiler söyleyin bu efsane şehre :)
1. Dublin Kalesi
Dublin Kalesi haftanın 7 günü ziyarete açık. 1922’ye kadar İrlanda’daki İngiliz yönetiminin merkezi olmuş büyük bir yapı kompleksi burası. Vaktiyle İngiliz monarşisini temsil eden Lordların kraliyet mekanı olduğu içindir ki, içi pek bir şatafatlı. Bahçesinde keyifle dolaşabileceğiniz bu kalenin eğer içini gezmek isterseniz rehberli turlara katılmanız gerekiyor ki onlar da Pazartesi-Cuma arası 10:00-16:45, Cumartesi ve Pazar günleri ise 14:00-16:45 arasında. Biz 2016 yılında gittiğimizde ücreti 8,5 Euro idi.
2. Dublin Katedrali
Neredeyse 1000 yıllık bir katedral olan Christ Church Cathedral, hem görkemli dış cephesi, hem de burada sergilenen eserler sayesinde adeta bir müzeyi andıran iç kısmı ile mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Vitray pencereler ve oyma mezar taşları dikkat çekiyor. 1191 yılında Roma Katolik Kilisesi olarak inşa edilen bu Gotik tarzdaki katedral, İrlanda’nın en büyük kilisesi. Aziz Patrick’in insanları bu kilisede vaftiz ettiği söyleniyor.
Tabii burada da yine üniversite günlerime döndüm. Aziz Patrick Katedrali’nin baş rahiplerinden en ünlüsü olan ve “Gulliver’in Gezileri” kitabının yazarı Jonathan Swift’i de burada andım. Kilisede Swift’in mezarı, büstü ve ona ait bazı eşyalar sergilenmekte. Vikingler ve Ortaçağ zamanları hakkında güzel bir tarihi müze olan Dublinia da bu katedralin Synod Hall adlı salonunda yer almakta…
3. Trinity Koleji
Oxford ve Cambridge Üniversitelerini model alan ve onların dengi olan Trinity Koleji ülkenin en prestijli üniversitesi ve sadece bahçesinde gezmek bile insanı bambaşka hissettiriyor.
Trinity Koleji 1592 yılında Queen Elizabeth I tarafından kurulmuş bir araştıma üniversitesi. Halen de Oxford, Cambridge ve Trinity mezunlarının dereceleri eşit sayılmakta ve birinden diğerine geçenler ayrı bir sınava tabii tutulmadan kabul görmekte. İngiltere ve İrlanda’da yer alan 7 tarihi üniversiteden biri burası ve tabii ki İrlanda’daki en eski üniversite.
İrlanda’nın en meşhur eseri Kells Kitabı, yani Book of Kells de Trinity Kolejinde bulunuyor. Yeni ahitin içerdiği 4 incil ile önsöz niteliğindeki bazı metinleri ve kanon tablolarını içeren işlemeli el yazması bir kitap olan Book of Kells, Latince yazılmış. Kitap dört ciltten oluşmasına rağmen, günümüzde şu an sadece iki cildi Trinity Koleji’nin kütüphanesine ait bir müzede bulunmakta. Kitabın 800 yılında yazıldığı ve İona’da yazılmaya başlanıp Kells’de bitirildiği söyleniyor. Kitap üç farklı yazar ve dört farklı sanatçı tarafından yaratılmış. El yazması uzmanı Bernard Meehan, “Birçok İrlandalı için bu kitap, öğrenmenin gücünü ve sanatsal hayal gücününün ruhunu temsil eder” demiş.
Bir de animasyon filme konu olmuş kitap, ilginizi çekerse The Secret of Kells filmini seyredip, bu konuda daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
Berkeley Kütüphanesi önünde sergilenen Sphere Within Sphere (Sfera con sfera) burada en hoşuma giden sanat eserlerinden biri oldu.
Bu bronz küre İtalyan heykeltraş Arnaldo Pomodoro’nun 1982-83 yıllarında yarattığı bir eser. Sanatçı bu küreyi üniversiteye hediye etmiş. O yüzden de Pomodoro Sphere diye de anılıyor. İlkini 1960 yılında Vatikan Klisesi için yapmış Pomodoro. Elit bir grubun alt tabakayı esir aldığı yeni dünya düzenini anlatan bu kürenin değişik varyasyonları daha sonra dünyanın başka köşelerinde de yerini almış.
Pomodoro’nun eserini yorumlaması ise şu şekilde. İçteki küre dünyayı, dıştaki ise Hristiyanlığı temsil ediyor. Dişlileriyle kompleks bir makinayı andıran bu düzen aslında içine bakıldığında mükemmel olduğu kadar kırılgan ve narin de biraz. Sanatçının içini açıp bu kompleks makinayı çalıştıran ögeleri gösterdiği bu enteresan dizayn, yalnızca iç içe geçen düzenlerden kaynaklanan tartışmaları, kavgaları ve çatışmaları değil, ayrıca insanlığın umutlarını, daha iyi bir dünya için kurdukları hayalleri de temsil ediyor. İç içe geçen düzenekleri açıp göstererek bir anlamda dünyanın kırılgan ve kompleks düzenine bir gönderme yapıyor sanatçı…
Elinizle döndürebiliyorsunuz bu küreyi, e tabii biz de çocuk gibi oynadık bir süre bu küreyle :)
4. Dublin Caddeleri
Alışveriş yapmak için bol seçenek sunan bu şehirde, Talbot Caddesi, Henry Caddesi ile Grafton Caddesi öncelikle gezilmesi gereken yerler bence. O’Connell Street şehrin merkezindeki ana cadde, diğer bahsettiğim alışveriş caddeleri ise bu ana caddenin doğusunda ve batısında yer alıyor.
TALBOT STREET: Bu caddede Guiney’s, FX Buckley Butchers, O’Neill’s Shoes gibi pek çok ünlü İrlanda markası, 101 Talbot ve Le Bon Crubeen gibi şık ve kaliteli restoranlar ve hemen köşede dünyaca ünlü Abbey Tiyatrosu yer almakta. Ve tabii ki İrlandalı yazar James Joyce’un heykelini de gözden kaçırmamak lazım :)
GRAFTON STREET: Grafton Street, alışveriş için en iyi caddelerden bir diğeri. Grafton Caddesine güneydeki Stephen’s Green’den girerseniz mimarisi ile göz kamaştıran tarihi evleri, rengarenk mağazaları gezerek Trinity’nin girişine ulaşırsınız.
HENRY STREET: Şehrin kuzeyindeki en iyi alışveriş caddelerinden bir başkası da Henry Caddesi. Burası 1980 yılından beri sadece yayalara açık. Şehrin en büyük iki AVM’si olan “The Ilac Centre” ve “Jervis Shopping Centre” de burada yer almakta. Görünüş olarak şık ve modern bir alışveriş caddesi burası.
Bence bu üç caddeyi mutlaka gezin ama şehirde bodoslama beğendiğiniz her sokağa ve de caddeye girin, illa ki güzel bir şeyler yakalayacaksınız. Biz hedef caddeleri bitirdikten sonra resmen boşverdik rotayı filan, kendimizi önümüze gelen her sokağa atıp, “Ay bu da güzelmiş yaaa…” diyerek dolaştık :)
Biz şu gökyüzüne uzanan metal direği çekelim diye uğraşırken fotoğrafımıza dahil olmak isteyen sıcakkanlı İrlandalı gençler :)
Bütün sokaklar birbirinden güzel, inanın çektiğim bütün fotoğrafları koyasım var ama abartmak istemiyorum. İşte bunlar abartmamış halim :)
Bence bizim AVM’ler gibisi yok hiç bir ülkede ama işte yine de gezmek isterseniz fena değiller hani :)
Rotasız dolanırken kameramıza takılan bir kaç şehir görüntüsü daha…