Midilli Adası Gezisi…

Avrupa’nın en batı ucuna yolculuk…
18/05/2014
Fransız Rivierası’nın başkenti: Nice
26/05/2014
Avrupa’nın en batı ucuna yolculuk…
18/05/2014
Fransız Rivierası’nın başkenti: Nice
26/05/2014

Barbaros’un yurdu, Yunanistan’ın üçüncü büyük adası Midilli’yi geziyoruz. Orijinal adıyla Lesvos Adası’nı yani. Bu yazı ile sadece Midilli Adası’nın nerelerini gezmeli-görmeli onları öğrenmekle kalmayacağız, “Lezbiyen” kelimesinin nereden geldiğinden tutun da, Yunan rakısının adı nasıl Uzo olmuş’a kadar bir çok ilginç bilgi öğreneceğiz. Haydi gelin şöyle bir uzanalım komşuya…

Baştan Sona Midilli Adası… Neşe Gülnar Erkman yazdı…

BÖLÜM 1.

“Orea Mitilini”… Güzel Midilli…

Bazıları diyor ki, “Ne var o adada hiç gitmeyin, değmez…” Bazıları diyor ki, “Geçen yıl gittim, bu yıl da gideceğim…” Karar verdik, gideceğiz, hem de yine kırk yıllık dostlarımız olan iki aileyle birlikte, toplam yedi kişiyiz. Bakalım bu kez kaptan (ben), gemiyi karaya oturtmadan başarı ile grubu limana geri getirebilecek mi? Kendi kararımızı kendimiz verelim, değer mi, değmez mi görelim…

Önceden dersimi her zaman çalışırım, bana güven veriyor önceden plan yapmak. Bu kez de öyle oldu, planımıza göre 6 gece kalacağız. Böyle bir ada için çok görünebilir ama Ayvalık limanından feribotun kalkışı akşam saat 18:00 olunca, adaya varış 19:30 olacak ve bir gece boşuna geçecek…

Ayvalık yeni limanın tam karşısındaki “Jale Feribot”tan daha önceden ayırttığımız biletlerle (gidiş-geliş 30€)  feribotta yerimizi alıyoruz.

Feribotumuz...
Feribotumuz…

Birkaç Türk, birkaç Yunanlı aile dışında bir Avustralyalı çift ve Fransız erkekler grubu var teknede… Yunanlı bir adamcağız bahçesine demir bir kapı yaptırmış Ayvalık’da, yüklemiş götürüyor. Yanımdaki esmer ama saçları sarı boyalı hanım da evine sehpa takımı almış, aşağıda, girişe özenle yerleştiriyor… Demir aldık, tekne hareket etti. Cunda önlerinde her iki kıyıdaki sığlıkları işaret eden kırmızı–yeşil (iskele-sancak) şamandıraların arasından dikkatle açılıyor feribotumuz…

Ayvalık'dan Ayrılış
Ayvalık’dan Ayrılış
Kanal Şamandıraları
Kanal Şamandıraları

Gökyüzü kararıyor biz açık denize doğru yöneldikçe ve Haziran ortasında kuvvetli bir sağanak bastırıyor. Nereden çıktı bu hava şimdi, şu anda bir sorun yok ama sahile varınca otelimize yürüyerek gideceğiz, sırılsıklam olmak istemiyoruz tabii. Birbuçuk saat sonra ünlü Midilli Kalesi’nin eteklerini tarayarak limana giriyor ve kuvvetli  poyrazda bir-iki manevradan sonra ancak yanaşabiliyoruz.

Mitilini Kalesi
Mitilini Kalesi
Mitilini Limanı Girişi
Mitilini Limanı Girişi

Gümrük Binası eski ve kasvetli bir yapı. İçine labirent gibi bir koridor yapmışlar, herkes sırada. Herkes derken biz Türkler ve diğer AB üyesi olmayanlar tabii. Camekanın arkasında iki erkek gümrük memuru işe yeni başlayan kadın memura işin inceliklerini uygulamalı anlatıyorlar. Bizim yeşil pasaportun artık Yunan vizesi istemediğini de öğretiyorlardır umarım!

Çıkış kapısında bir kadın yolumuzu kesiyor ve kiralık araba teklif ediyor. Adı sanı belli olmayan bir şirket… Ben ve eşim biraz ucuz olsa bile böyle tekliflere açık değiliz, iyi bir şirketin sigorta güvencesi de iyi olur fikrindeyiz.

İki gün boyunca Mitilini şehrini gezeceğiz, geri kalan üç günde de araba kiralayarak tüm adayı dolaşmayı ve akşamları Mitilini’deki otelimize dönmeyi planladık. İnternette çok sıkı bir araştırmayla buldum otelimizi. Hem merkezde olacak, hem ucuz olacak, hem temiz ve güzel olacak. Ohhh nerede bu bolluk?

Arayan bulur :) Alkaios Rooms, şehrin merkezinde, Alkaiou sokakta iki binası olan bir otel-pansiyon. Eski evler restore edilmiş, güzel pansiyonlar olmuş. Ana bina bahçeli, kahvaltımızı yarın sabah orada yapacağız. Bizim bina 3-4 bina ilerde. İki kişilik odaya 45 € ödeyeceğiz

Alkaios Rooms
Alkaios Rooms
Alkaios Pansiyon - Ana Bina
Alkaios Pansiyon – Ana Bina
Alkaios Rooms'un Portakal Bahçesi
Alkaios Rooms’un Portakal Bahçesi
Mahallemizin Balıkçısı
Mahallemizin Balıkçısı

Yorulan, ihtiyaç molası veren odaya gidebilir, o derece merkezdeyiz. Otele yaklaşırken arkadan bir adam koşarak yanıma geliyor, arkadan arkadaşlar, “Kaptan öndeki hanım, ne diyeceksen ona söyle” demişler… Adı Mustafa, burada bir restoranda çalışıyor, elimize bir broşür tutuşturdu aniden. Aldık, kabul ettik. Yerimize yerleştik, üste başa çeki düzen verdik. Arkadaşlar yüzüme bakıyor, “Eeee nerede yiyeceğiz bu gece?” Mustafa’nın broşürüne bir göz atıyorum, limana girişte sol mendirek üzerinde Fanari=Fener Restaurant… Zaten önceden de buradaki bir sıra lokantada yemeği kafaya koymuştum, istikamet Fanari…

Rıhtım üzerinde 3-4 lokanta ve kafe var. Mustafa uzaktan bizi görüyor, hemen masa düzenlemesi yapılıyor ve mekanın sahibi Dimitri ve annesi bizi mezeleri seçmeye içeri alıyorlar. Aman Allah, mutfakta yemediğimiz kalmadı. Her mezeden ikişer ikişer geliyor. Barbayanni marka uzo havalarda uçuyor, kıtlıktan çıktık galiba? Biraz sonra Dimitri’nin annesi izin istiyor, en sevdiği dizi başlıyormuş, televizyonun ekranına yapışıyor. Koca ekranda Yunanca alt yazılı Ezel dizisi başladı ve Maria için gecenin en önemli saatleri :)

Güzel bir gecenin sonunda hesap da güzel geliyor, adam başı 17.50 € ödüyoruz, meyvalar da şirketten… Patlayıncaya kadar ye–iç, ödediğimiz hesaba dikkat!

Dönüş yolumuz üzerinde rıhtımın en şık ve eski kahvesi Panellinion’da kahveleri içerek yemeğin cilasını tamamlıyoruz. Artık bilmem, Türk müdür, yoksa Yunan kahvesi midir, her ne ise güzel bir lezzet bu kahve!

Yeni gün güzel bir hava ile başladı, ne çok sıcak, ne de soğuk, tam gezme havası. Sabah kahvaltısı portakal ağaçları altında Alkaios’un bahçesinde ve umduğumuzdan çok iyi çünkü yazışmalarda bize bildirilen “hafif bir snack” idi, halbuki peynir hariç güzel sayılabilecek bir kahvaltı ile karşılaştık… Sabah keyif kahvemizi yine Panellinion’da içerek hemen arka sokağımızdaki şehrin en büyük kilisesi Hagia Therapon’a yollandık.

Hagia Therapon Kilisesi
Hagia Therapon Kilisesi
Hagia Therapon Kilisesi
Hagia Therapon Kilisesi
Hagia Therapon Kilisesi İçi
Hagia Therapon Kilisesi İçi
Hagia Therapon Çatı Detayı
Hagia Therapon Çatı Detayı

Therapon = iyileştiren demek, bizim Tarabya’nın adı da bu kelimeden geliyor. Bu arada şehirde bir tane bile Döviz Bürosu olmadığını, döviz bozdurmak isteyeceklerin bankada saatlarca sıra bekleyip bir sürü belge doldurup zaman kaybedeceklerini belirtmem gerekir. Kredi kartı da pek çok yerde geçmiyor. Bu durumda nakit olarak Euro taşımak en doğrusu.

Hagia Therapon ve tam karşısındaki Bizans Müzesi gezildikten sonra önde biz hanımlar, arkada beyler bir rıhtım turuna çıkıyoruz.

Rıhtımdan Görünüş
Rıhtımdan Görünüş

Tam köşede  kuzey Avrupa çizgileri ile eski Büyük Britanya Oteli…

Eski Büyük Britanya Oteli
Eski Büyük Britanya Oteli

Neoklasik Valilik Binası, eski Belediye Sarayı ve 70’lerin çizgilerini taşıyan Konser Binası. Hemen yanında Belediye Bahçesi yer alıyor.

Belediye
Belediye
Paylaşmak ister misiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir