Norveç Fiyordları Gezisi

Norveç: Gerçek olamayacak kadar güzel

Diğer birçok Avrupa ülkesinde görmeye alışık olduğumuz türde, tarih ve doğal güzelliklerin iç içe geçtiği bir tablodan ziyade, sadece doğal güzelliklerinin görkemiyle öne çıkan Norveç, insanı büyüleyen fiyortları, kristal gölleri, buzulları, sarp dağları, dağlardan süzülen şelaleleri ile bambaşka bir coğrafya. Bir de bu coğrafyada bir Cruise gemisi ile yolculuk ediyorsanız, gemi fiyortlarda usul usul süzülürken, siz de kendinizi bir İskandinav masalının içinde hissediyorsunuz. İşte bu cümle tam da benim hissetiklerimi yansıtıyor.

Norveç gezisini planlarken en verimli ve rahat şekilde nasıl gezebiliriz diye araştırdık ve en rahat, en kapsamlı ve en zahmetsiz gezmenin Cruise gemisi ile olacağına karar verdik. Tabi Cruise firmasını seçerken oldukça zorlandık. Çünkü her geminin özelliği, rotası, fiyatı, güzergah tarihi farklılık gösteriyordu ve bizim için en uygun olanı seçmeliydik. Öyle ki, sırf en kapsamlı rotaya sahip olduğu için biz, Costa Favolosa Gemisini seçerek bize daha yakın olan İstanbul Havalimanından hareket etmek yerine, kalkıp İzmir’e giderek, Adnan Menderes Havalimanından hareket etmeyi tercih ettik. İyi ki de öyle yaptık, seçimimizden çok memnun kaldık.

Norveç fiyortları rotası aşağı yukarı benzer ve insanı her şekilde mutlu edeceğinin garantisini verebilirim ancak benim gibi biraz hassas ve bir kere gideceğim, bu yüzden en çok istediğim her yeri göreyim derseniz, geminin uğradığı duraklara dikkat edin derim 😊

Türkiye’den gitmeyi planlayınca Cruise gemileri genellikle Almanya Hamburg, Danimarka Kopenhag veya Hollanda Amsterdam limanlarından hareketli olduğu için, önce bu şehirlerden birine uçmak gerekiyor. Bizim gemimiz Hamburg limanından hareket ettiği için önce Hamburg’a uçtuk ve bizi bekleyen özel otobüs ile gemiye transfer olduk. Gemiye giriş de oldukça sistemliydi. Sanki başka bir ülkeye giriş yapıyor gibi hissediyor insan. Sonuçta yaklaşık 5000 kişilik kapasitesi ile yüzen bir şehir gibiydi 😊

Cruise gemi yolculuğunu ya gemilerin kendi web siteleri üzerinden ya da bizim gibi aracı bir turizm şirketi üzerinden rezervasyon yaparak organize edebilirsiniz. Kendiniz organize ederseniz, limanın olduğu şehre uçak ve gemiye transfer hizmetini de kendiniz organize ediyorsunuz.

Birkaç prosedürün ardından gemiye alınıp, kamaralarımıza yerleştikten sonra artık yolculuk başlasın dedim bir an önce 😊 Her ne kadar yüzen bir otelin içinde olup, sınırsız imkanlardan yaralansak da, benim gemide en çok hoşuma giden güvertede oturup uçsuz bucaksız Kuzey Denizini seyrederken hissettiklerimdi. Yaklaşık 1.5 gün boyunca hiçbir limana uğramadan seyir halinde olduğumuz için, bu süre hem gemiyi keşfetmemize ve imkanlarından yaralanmamıza, hem de manzaranın tadını çıkartmamıza oldukça yeterli bir süre oldu çünkü Norveç’e vardıktan sonra, her gün bir kara turu olduğu için, gemide gün boyu kalmayacaktık. O yüzden hal böyle olunca, gemide ve aktivitelerinde de aklımız kalmamış oldu. Keşke insan bir anda birden fazla yerde olabilse 😊

İlk durak Maloy

Cruise gemilerinin uğradığı limanlardan biri olan ve yaklaşık 3000 kişinin yaşadığı bir balıkçı kasabası olan Maloy’un merkezinde şirin kafeler, hediyelik eşya dükkanları ve Norveç’in geleneksel evleri dışında görülecek pek enteresan bir şey yok, bu yüzden Maloy’a ayak basar basmaz biz araba ile yaklaşık 2 saat uzaklıkta olan Briksdal Buzulu’na doğru yola koyulduk.

Briksdal Buzulu, Norveç’in Vestland bölgesindeki Styrn Şehri sınırlarında yer alıyor ve Olden köyüne çok yakın. Bu yüzden önce Olden’e varıp, buzula oradan gitmek en kolay yol. Buzul, Jostedal Ulusal Parkı sınırları içinde yer alıyor ve daha büyük bir buzulun kollarından biri. Buzula en yakın mesafeye gelindiğinde, sizi büyüleyici bir manzara karşılıyor. Derin bir vadiden aşağı doğru inen, indiği yerde oluşan indigo mavisine çalan rengiyle buzul gölü ve göldeki kopmuş buz parçaları insanı heyecanlandırıyor. Daha önce Türkiye’de de buzul göl görmüş ve hayranlık duymuş biri olarak sadece ilk defa bu kadar kuzeye gelmiş olmanın ve kutuplara daha yakın bir konumda buzul gölü görmüş olmanın heyecanı ile çok çok mutlu olduk 😊

Olden’den buzula ulaşım 30-40 dakikalık bir trekking ile sağlanabiliyor, ya da yürümek istemeyenler için Troll car denilen üstü açık arabalar var. Troll car ile harika şelaleler, doğal güzellikler, trekking yapan insanlar eşliğinde bir süre gittikten sonra, arabadan inilen noktaya varıp, biraz da yürüyerek buzula vardık. Olden’in merkezinde buzulun yıllar içindeki değişimini gösteren panolar vardı. Küresel ısınmadan nasibini alan buzun 2000 yılından bu yana hızla eridiği görülüyor.

Briksdal Buzulu ve Gölünün o muhteşem rengine, çevredeki görkemli dağlara ve şelalelere uzun uzun bakıp, manzaraları hafızamıza ve fotoğraf karelerine hapsettikten sonra, kısa bir yolculuğun ardından başladığımız noktaya geri döndük. Olden merkezde Norveç’in turistik cazibelerinden biri olan Kvingafassen, yani Kvinga Şelalesi muhteşem bir açı ile görülebilir.

 Norveç’in diğer adı “Şelaleler Ülkesi” olabilir. Nüfusun yalnızca 5 milyon civarında olması, doğa, insan ve hayvan haklarının ülkede en öncelikli değerler arasında yer alması, refah seviyesinin son derece yüksek olması nedeniyle, bizde İsviçre tadında ama daha masalsı bir ülke hissi uyandırdı Norveç. Tablo gibi görünen kasabalardan, köylerden, dağlardan, göllerden, nehirlerden, fiyortlardan, yollardan geçerken neredeyse hiç insana rastlamamamız, bana sanki bu ülkenin gerçekten de İskandinav mitolojisinden çıkma trollerin yurdu olduğunu düşündürdü😊

Olden köyünde manzaranın tadını çıkartıp, şirin hediyelik eşya dükkanlarını gezdikten sonra gemiye dönüş yolunda Sytrn şehrinde küçük bir mola verip, OppSytryn’deki buzullardan gelen nehirlerle beslenen gri-yeşil suyu olan ve etrafı yüksek dağlarla çevrili olan 230 metre derinlikteki muhteşem Oppstrynvatnet Gölünü de gördükten sonra, “İlk günden hakkını verdin, Norveç” deyip, gördüğümüz her şeye hayranlık duyarak gemimize döndük. Oppstrynvatnet Gölünde zaman durmuş gibiydi, sanki buzul çağındaydık 😊

 Göller etrafında genelde kamp alanları, küçük konuk evleri, bungalov tarzı yapılar var ve her yer çok sessiz. Oppstrynvatnet Gölünün kenarında sadece bir otel vardı, ismi de Aarneset Konuk Evi.

 Cruise gemisi ile her akşam bir limandan ayrılıp, gece boyu seyir yaparak sabah gözünüzü başka bir limanda açıyorsunuz. Bizim de Norveç Fiyortlarındaki ikinci durağımız Nordfjordeid idi.

İkinci durak Nordfjordeid

Yine yaklaşık 3000 kişinin yaşadığı Nordfjordeid kasabası, Nordfjord adlı fiyordun bir kolu olan Eidsfjorden’in ucunda yer alıyor. Yine Maloy’a benzerliği ile yani tipik Norveç evleri, hediyelik eşya dükkanları ile çok fazla turistik cazibesi olmayan kasabada çok vakit geçirmeden, asıl güzergahımız olan Geiranger Fiyorduna doğru yola koyulduk.

Yol üzerinde Djupvatnet Gölüne uğradık. Norveç’in oldukça etkileyici dağ göllerinden biri burası. Djupvatnet, Norveç’in Møre og Romsdal bölgesinde, Stranda belediyesi sınırlarında yer alıyor. Deniz seviyesinden yaklaşık 1.016 metre yükseklikte olan gölün maksimum derinliği 200 m. Göl, Dalsnibba Dağına oldukça yakın. Göl kenarında “Djupvasshytta” adında bir dağ kulübesi veya tesisi var, buradan yürüyüşler yapılabiliyor. Norveç’te o kadar çok dağ, göl, nehir, fiyort var ki, bir süre sonra sürekli doğa manzarası görmek normalleşse de, her birinin insanda bıraktığı hayranlık ifadesi hiç de normalleşmiyor 😊

Asıl destinasyonumuz olan Geiranger Fiyordu, Norveç’in en çok ziyaret edilen ve Norveç tanıtımında kullanılan görsellerde çokça yer alan en ünlü fiyort olabilir. Küçük Geianger kasabasından yaklaşık 4 km yukarıda Flydal Seyir Tepesi adı verilen izleme noktası var ve kasabaya inmeden önce burada bir fotoğraf molası vermek çok iyi fikir.

Geiranger Fiyordu, 2005 yılından beri UNESCO  Dünya Mirası listesinde. Seyir tepesinde Norveç’e bir kez daha hayran olup, etrafı izledikten sonra 4 km uzaklıkta olan, tek geçim kaynağının turizm olduğu, 200-250 kişinin yaşadığı Geirangen kasabasını da ziyaret ettik. Açıkçası Cruise gemilerinin uğrak noktası olmasa, in cin top oynayacak dediğimiz bir yer oldu Geiranger 😊 Tertemiz, yemyeşil, güpgüzel 😊

Avrupa’nın en derin gölü olan Hornindal Gölünü de gördükten sonra ikinci günün sonunda gemimize döndük.

Üçüncü durak Vik

Nordfjordeid’den gece boyu yaptığımız seyir sonrası ertesi sabah Vik kasabasında uyandık.

Vik kasabası, Sognefjord’un güney ucunda yer alıyor. Küçük sevimli bir kasaba olan Vik’in tarihsel önemi, Vikinglerin en uzun süre yaşamış oldukları yer olmasından ileri geliyor. Vik kelimesi eski Norveç dilinde koy anlamına geliyormuş, Viking de bu kelimeden türemiş koydan denize açılan anlamına gelmekteymiş okuduğum bilgilere göre.

Vik’ten yola çıktıktan sonra Norveç’in en ünlü şelalelerinden biri olan Twindefossen ilk durağımız oldu. İki koldan aktığı için İkiz Şelale anlamına geliyor. 110 m yüksekten akıyor ancak en güçlü çağladığı dönem bahar ayları olduğu için bizim bulunduğumuz dönemde en görkemli şekli ile çağlamıyordu.

Bu şelalenin suyunu içenler gençleşiyor deniliyor, ayrıca İsviçre’de olduğu gibi Norveç’te de çeşmelerden akan su içiliyor ve tadı çok lezzetli.

Sognefiyort’un bir kolu olan Aurlandsfiyort’un en ucunda yer alan Flam, belki de Norveç’in en çok bilinen noktası. Minicik bir köy olan Flam’ın ünlenme sebebi, tarihi Flamsbana tren hattı. Dünyanın en güzel tren yolculuğu diye adlandırılan bu hat, muhteşem manzaralar sunuyor. 1923 yılında yapımına başlanmış ve 1940 yılında bitmiş. 20 km lik ve 1 saat süren bir yolculuk sunuyor. Norveç o kadar dağlık ki, bu güzergahı katederken çoğu el işçiliği ile açılmış 6 km lik 20 tane tünelden geçiliyor.

Flam’da Flamsbana Müzesi’nin içerisinde eski zamanlardan kalma lokomotifler, tren motorları ve eski yıllarda bu kadar dik bir tren yolculuğunu ortaya çıkaran insanların hikayelerini anlatan tasvirler yer alıyor. Müze Flam, Gudvangen’a arabayla yaklaşık 15 dakika uzaklıkta yer alıyor. Eski istasyon binasında, bugünkü tren yolu istasyonuna 100 metre mesafede bulunuyor. Bu müzede Flam Demiryolu’nun tarihi, teknolojik gelişimi, Flam’daki günlük yaşam ve genel olarak Norveç Demiryolları hakkında bilgi sunuluyor.

Bu arada Flam’a giderken Laerdal Tünelinden geçiliyor. 24509 metre uzunluğuyla dünyanın en uzun karayolu tüneli olan Laerdal, 27 Kasım 2000’de açılmış. Tünelin içinde sürücülerin uzun tünelde uyuyakalmamaları için farklı renklerde aydınlatılan üç büyük bölüm var.

Flam o kadar küçük bir yerleşim yeri ki, birkaç saat içinde her yerini gezebilir, hoşça vakit geçirebilir, Flam treni ile Myrdal’a gidip gelebilir, ya da fiyort içerisinde tekne turu yapabilirsiniz. Ayrıca Viking Kültürünü yansıtan bir bira evinde geleneksel biraları tadabilir, outletlerden uygun fiyata alışveriş yapabilirsiniz.

Flam kadar etkileyici bir manzaraya sahip olan diğer bir nokta da, Tanrıların buluşma yeri anlamına gelen Gudvangen Köyü. Gudvangen, 2005 yılından beri UNESCO ’nun Dünya Mirası listesinin bir parçası olan eski bir Viking köyü.

Naeroy Fiyordunun kıyısında yer alan Gudvangen köyünden görülen bu manzara fiyordun en dar ve en etkileyici manzarasının bulunduğu nokta.

Köy aynı zamanda açık hava müzesi gibi olduğu için, burada hala Viking yaşam şartlarını anlatan bir rekreasyon alanı inşa edilmiş. Bu alanda odun ateşinde ısırgan otları sayesinde yemek pişirip, balta fırlatma ve okçuluk öğrenip, savaş aletlerini ve kalkanları inceleyip, onlar gibi savaş kıyafetleri giyip kuşanarak fotoğraf çektirebiliyor turistler.

Ayrıca yine görülmeye değer şelalelerden biri olan Kjelfoss da burada. Bir yanda Naeroy Fiyordu, bir yanda Kjel Şelalesi, bir yanda kuğu gibi süzülen kanoların sahile yanaştığı ana tanık olmak enfes.

Vik’te bulunan HopperStad Stave Kilisesi belki de Norveç’teki en önemli tarihi eserlerden birini oluşturuyor. 1130 yılında inşa edilen kilise tamamen ahşaptan yapılmış, Viking mimarisinin Hristiyan mimarisini etkilediğini gösteren ejderha başlı süslemeler dikkat çekiyor. Dış cephesi katran ile kaplı olduğu için oldukça koyu renkli görülüyor. Vikinglerin Hristiyanlığa geçmesi ile inşa edilen ve UNESCO Kültürel Mirası Listesinde olan bu kiliseyi gördüğümüz için mutlu olduk.