Rüya gibi bir Portekiz gezisi: Bölüm 4. Lizbon – Baixa ve Avenida Bölgesi
20/11/2019Dublin Gezi Rehberi: Bir şehir bu kadar mı sevilir?
27/11/2019Rüya gibi bir Portekiz gezisi: Bölüm 5. Lizbon – Gulbenkian Müzesi
Füsun Erdoğanlar Bengisu yazdı.
Şimdi sırada eşimin Portekiz’e ilk geldiğinde gidemediği ancak bu sefer benimle keşfetmek istediği botanik parkı ile birbirine bağlanmış Gülbenkian Müzeleri yerleşkesi var. Calouste Gulbenkian Vakfı (Fundação Calouste Gulbenkian) tarafından yönetilen bu geniş alanda iki müze yer alıyor. Gulbenkian’ın şahsi koleksiyonun yer aldığı Museu Calouste Gulbenkian ve modern sanat eserlerinin sergilendiği CAM (Centro de Arte Moderna).
Adres: Avenida de Berna 45A, 1067-001.
Çalışma saatleri – 10:00–18:00. Salı kapalı.
Metro ile gitmek isteyenler için uygun durak Praça de Espanha veya São Sebastião.
Ermeni petrol zengini Calouste Gulbenkian’ın şaşılası keskinlikteki sanat gözü ve ince zevki ile seçtiği başyapıtlardan oluşan üstte fotoğrafını gördüğünüz müze Avrupa’nın en iyi sanat koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapıyor. Bence müzeyi daha da özel kılan bakımlı, labirent benzeri, iç mekanla birleşmiş muhteşem bahçesi. Güzellikler içinde kaybolmak, huzur dolu müzikler dinlemek. İşte bu müzede bizim deneyimlediğimiz bu oldu.
Müzenin bahçesi
Bana göre, Gulbenkian Müze yerleşkesindeki bahçe tam anlamıyla ayrı bir dünya. Güneşlenenler, kitap okuyanlar, profesyonelce müzik aleti çalanlar, şarkı söyleyenler, performans sanatçıları, sevgililer, arkadaş grupları, kahkahalar, kuş sesleri, her köşede doğanın sunduğu sürprizler… Biz dolaşırken saksafon ile caz müziği yapan bir sanatçıya denk geldik. Bu arada bir görevli de sürekli olarak bahçe temizliği ve düzeni ile uğraşıyordu. Müze meraklısı olmayanlar için belirtmeliyim ki; sırf bu botanik harikasını görmek için bile müzeye gitmeye değer. Sıcaktan bunalınca müzenin bahçeye bakan pencerelerinin önüne yerleştirilmiş rahat koltuklarda dinlenebilirsiniz. Göreceğiniz eserler de kazancınız olur.
Müze alanının halka açık 7.5 hektarlık botanik parkında sergi binaları yanında, vakıf binası, oditoryum, açık hava amfi tiyatrosu, sanat kütüphanesi, kafeteryalar, müze satış noktaları, modern müzede (Centro de Arte Moderna) yer alan şık bir kitapçı var. Park 1969 yılında açılmış. Parkın içinde yer alan biri büyük diğeri küçük iki göl, dere ağızlarını geçen küçük köprüler, dere kenarlarına dikilen süsen ve su kenarı bitkileri, patikaların yönelimine uygun olarak ekilmiş çiçekler ve bitkiler oldukça estetik bir görünüm sunuyor.
Parkta süsen (iris çiçeği), saz püskülü yani pampa otu, küçük yapraklı brezilya biber ağacı (Schinus terebinthifolius), saçlı meşe (Quercus cerris), kavak, okaliptüs, hatta gül bahçesi bile var.
Botanik parkının ortasındaki geniş gölde yaşayan yeşilbaşlı yaban ördekleri aramızda da dolaşıyorlar. Göl su kuşlarının doğal yaşam alanı. Saz tavuğu, yeşil papağan, ak kuyruksallayan, çalıkuşu, karatavuk, karabaş ötleğeni, serçe, kanarya, yeşil ispinoz büyük göle yerleşmişler, yaşayıp gidiyorlar. Gölün etrafındaki çalılar saz tavukları için harika bir üreme alanı olmuş. Küçük göl de yine benzer su kuşlarının doğal yaşam alanı.
Göle bakan 1.000 kişilik amfi tiyatroda dans, müzik, tiyatro gösterileri oluyormuş. Bu arada caz severler not alsınlar. Her yıl Ağustosun ilk iki haftasında bu açık hava amfisinde caz programları oluyormuş.
Parkın farklı noktalarında ulusal veya uluslararası sanatçıların yaptığı heykelleri de gördük.
Kısacası bu botanik şahaseri mutlaka ajandaya alınmalı derim ben. Müzeye de anlık bir bakış fena olmaz sanki. Haydi hep birlikte içeriye girelim şimdi.
Müzedeki eserlerin yerleşimi
Müzedeki eserler, Calouste Gulbenkian Vakfının (Fundação Calouste Gulbenkian) yaptığı bir düzenleme ile iki binada toplanmış. Müzenin kurucusu Gulbenkian’ın 6000 civarındaki şahsi koleksiyonu 1969 yılında kurulan Museu Calouste Gulbenkian adlı ilk binada yer alıyor. Lizbon’da 1955 yılında ölen petrol milyarderi koleksiyoner maalesef ki müzesinin açıldığını görememiş. Sergilenen koleksiyonlar antik Mısır heykelciklerinden, Art Nouveau René Lalique mücevherlerine kadar uzanmakta.
Bahçenin güneyinde yer alan modern koleksiyonların sergilendiği CAM (Centro de Arte Moderna) müzesi ise 1983 yılında açılmış. Koleksiyonları geniş oranda güncel Portekiz sanatının seçkin örneklerini içeriyor. Binalar yukarıda fotoğraflarla aktardığım geniş, huzur veren, kuşların şakıdığı bir botanik parkı ile birbirine bağlanmış.
Biz her iki binayı da gezdik ama itiraf etmeliyim ki modern kısma geldiğimde enerjim azalmış, pilim bitmişti. Orasını biraz acele ile üstünkörü gezdiğimi yazmadan yapamayacağım.
Standart biletler iki binayı da kapsarken benim hayran kaldığım, güzelliği karşısında büyülendiğim heykelli bahçe ücretsiz olarak gezilebilir.
Gulbenkian Koleksiyonun yer aldığı ilk bina – Museu Calouste Gulbenkian
Gulbenkian Müzeleri (Museu Calouste Gulbenkian ve ), Museu de Arte Antiga Müzesi (yaklaşık 40.000 eser) ile birlikte Lizbon’un en iyi müzelerinden biri. Kurucusu Calouste Gulbenkian’ın koleksiyonunun (yaklaşık 6000 parça sanat eseri) sergilendiği ilk binada neler var derseniz ben de neler yok ki derim size. Antik Mısır heykelciklerinden Türkiye’nin en güzel İznik çinisi örneklerine, Art Nouveau broşlardan muhteşem uzak doğu vazolarına ve benzersiz bir paravana, Rembrandt, Degas, Manet resimlerinden Rodin heykellerine, gösterişli Fransız mobilyalarından zevkle dokunmuş halılara kadar uzanan geniş spektrumda bir seçki ferah iyi aydınlatılmış mekanlarda sergileniyor. Sergilenen eserlerin çoğu da benim hayran kaldığım bahçeye ya da avluya bakıyor.
Sergi salonları Antik Mısır, Yunan-Roma, Doğu ve İslam, Ermeni, Uzakdoğu, Avrupa Sanatı, Francesco Guardi resimleri, Fransız-İngiliz resim ve heykelleri, 19. Yüzyıl sanatları (René Lalique koleksiyonu) şeklinde sıralanıyor.
Mısır, Klasik Sanat ve Mezopotamya galerisindeki paha biçilmez hazineler Eski Krallık zamanından (M.Ö. 2700) Roma Çağına (M.Ö. 1. Yüzyıl) Mısır sanatının gelişimini gösteriyor.
Müzenin doğu sanatı bölümünde İslam ve Ortadoğu eserleri dikkat çekiyor. İran ve Türk halıları, tekstilleri, kostümleri ve seramikleri doğu ve İslam sanatları galerisini süslüyor. Biz İznik çini örneklerine ve dokumalara bayıldık.
O dönemde Osmanlı İmparatorluğu ile İtalya arasındaki ticari ilişkiler sonucu oluşan etkileşim, dokumada özellikle de kadifede iki ülkenin bir takım benzer tasarım elemanlarını kullanması sonucunu getirmiş. Ojiv desenleri (Ojiv= iki boyutlu ya da üç boyutlu bir cismin yuvarlak şekilli konik ucu), taç, nar gibi. Çoğu zaman hangi dokumanın Osmanlı hangisinin İtalyan olduğunu ayırt etmek zormuş.
Uzakdoğu eserleri galerisi geniş oranda 1907-1947 yılları arasında Gulbenkian’ın topladığı çin porselenlerinden oluşuyor. Burada çok şık bir paravan buldum.
Sırada zarif mobilya ve halılardan oluşan Avrupa Sanatı kısmı var.
Buradan doğruca Fransız ve İngiliz resimlerinin sergilendiği galeriye doğru yol aldık. Aşağıda birkaç tanesini beğeninize sunuyorum.
Son durağımız ise Art Nouveau René Lalique mücevherlerinin sergilendiği galeri oldu. Buyurun ihtişamlı mücevherlere:
Şimdi bahçeye çıkıp modern müze kısmına (Centro de Arte Moderna) doğru yol alıyoruz. Yol boyunca yeşilbaşlı ördekleri, güneşlenen gençleri, harika bitkileri, güzel çiçekleri, dereleri, köprüleri görüyor, neşe dolu kahkahaları, müzik yapan sanatçıları, şarkı söyleyen kuşları dinliyoruz. Derken bir de bakmışız ki hedefe varmışız.
Modern Koleksiyonların sergilendiği müze – CAM (Centro de Arte Moderna)
Bu müze de Calouste Gulbenkian Kültür Vakfı (Fundação Calouste Gulbenkian) tarafından 1983 yılında Mimar Sir Leslie Martin’e yaptırılmış. Kalıcı koleksiyon 10.000 den fazla eserden oluşuyor. Çoğunlukla Portekizli sanatçıların resim ve heykellerinden oluşan koleksiyon 20. Yüzyılın başlarından günümüze kadar uzanıyor.
Modern müze binasında birbirine bağlı üç galeriden oluşan bir sergi salonu ile kafe ve kitapçı da bulunmakta.
Müzenin en çok tanınan başyapıtı José de Almada Negreiros adlı sanatçıya ait “Portrait of Fernando Pessoa” (1964) adlı eser. Resimde şair Fernando Pessoa “Irmãos” adlı bir restoranda otururken tasvir edilmiş. Canlı renkleri ve soyut geometrik desenleri ile dikkat çeken bu resim Portekiz modernizminin en önemli örneklerinden biri kabul ediliyormuş. Şairi elinde sigarası ile çalışırken resmeden bu resim aslında modernistlerin Lizbon’daki buluşma yeri olan Irmãos Unidos adlı restoran için 1954 yılında yapılmış. Gulbenkian Vakfı bu resmin kopyasını sipariş etmiş ressama. O nedenle tarihi daha yeni. Portekiz’in en çok tanınan sanatçılarından Paulo Rego eserleri de yine bu müzede yer alıyor.
Şimdi müzeden kendi çektiğimiz birkaç ilginç eseri sizinle paylaşalım:
Foto: Murat Bengisu…
Haydi şimdi de Gulbenkian Müzesinin kurucusunu Calouste Gulbenkian’ı tanıyalım biraz:
Calouste Gulbenkian
Calouste Gulbenkian 1869 yılında İstanbul Üsküdar’da doğmuş, ilköğrenimini Kadıköy’de Aramyan-Uncuyan okulunda yapmış, sonradan Saint Joseph Fransız Lisesi ‘ne geçmiştir. Avrupa’da sürdürdüğü öğreniminin ilk durağında Marsilya’da bir süre kalarak Fransızca’sını geliştirmiş, daha sonra Londra’nın ünlü King’s College üniversitesinde jeoloji mühendisliği diplomasını almıştır. 1902 yılında ise İngiliz vatandaşlığına geçmiştir. (Vikipedi)
Gulbekian’ın sanat geçmişi
Gulbenkian sanat koleksiyonuna 14 yaşında tarihi çarşıdan aldığı antik paralar ile başlamıştır. (DK Eyewitness)
Petrol yatırımları sayesinde zenginleşen Gulbenkian 1930’lu yıllardan itibaren hayatının sonuna kadar sanat koleksiyonculuğu üzerine yoğunlaşmıştır. Önceleri Paris’te topladığı koleksiyonunu daha sonra güvenlik nedeniyle kısmen Londra’ya aktarmış, aktardığı parçalardan bazılarını sonradan British Museum ve National Gallery’ye bağışlamıştır. 1942’de II. Dünya Savaşı’nın ortasında tarafsız Portekiz’e yerleşme kararı alan Gulbenkian hayatının kalan kısmını burada geçirmiş ve 6000 parçalık paha biçilmez koleksiyonunun tamamını tek bir çatı altında toplamaya dönük çalışmalar üzerinde yoğunlaşmıştır. Lizbon merkezli olarak faaliyetlerini uluslararası ölçekte halen sürdüren ve dünyanın en büyük vakıflarından biri olan Calouste Gulbenkian Vakfı’nı (Fundação Calouste Gulbenkian) kurmuş, müze hayali ise 1955 yılındaki ölümünden sonra gerçekleşmiştir. (Vikipedi)
Gulbekian’ın petrol ile ilgisi
Gulbenkian 1891’de 22 yaşındayken Kafkasya gezisine çıkmış, özellikle Bakü petrol yatakları, onu petrolün geleceğin yakıtı olacağı konusunda ikna etmiştir. Gezi sonucu Revue des Deux Mondes için yazdığı makaleler Osmanlı Devleti’nin ilgisini çekince, Osmanlı İmparatorluğu’nun petrol kaynaklarını ve özellikle de Mezopotamya’daki petrol rezervlerini ele alan bir raporu padişah II. Abdülhamit’e sunulmak üzere hazırlamıştır.
1912’de Irak petrol yataklarını işletmek üzere kurulan Turkish Petroleum Company (T.P.C.) ‘deki %15 hissesi ortaklığa sonradan dahil olan firmalar nedeni ile %5’e inince ‘Mr. Five Percent’ (Bay Yüzde Beş) lakabını almıştır (Vikipedi). Başka bir kaynağa göre ise (DK Eyewitness) 1928 yılında dört önemli petrol firmasından yüzde beş hisse aldığı için adı ‘Mr. Five Percent’ olmuş. Bence Vikipedi bilgisinin doğru olması muhtemel. 1910’larda başlamış olan ününü devam ettirerek her firma ile bu oranda çalışmış olabilir.
I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasıyla kurulan Irak hükümeti ile Turkish Petroleum Company arasındaki müzakereleri de Gulbenkian yürütmüştür. 1928 yılında Red Line Agreement (Kırmızı Çizgi Anlaşması) olarak bilinen anlaşmanın imzalanmasını sağlamış, Osmanlı İmparatorluğu’nun eski toprakları üzerinde anlaşma taraflarının sözsahibi olacağı petrol yatakları arasındaki kırmızı çizgileri bizzat çizmiştir. Yüzde beşlik payını Turkish Petroleum Company’nin yerine yeni kurulan Iraq Petroleum Company bünyesinde muhafaza etmiştir. (Vikipedi)
Bu ilginç sanatçısı bilinmeyen heykel ile müze kısmını kapatıyor ve Lizbon turumuza devam ediyoruz…
Not: Eşim Murat Bengisu’ya ait olduklarını belirttiklerim dışında tüm fotoğraflar bana aittir.
Füsun Erdoğanlar Bengisu
Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesinden Yüksek Lisans diploması almış, özel sektörde çalışan, seyahate ve fotoğrafçılığa tutkun bir mimarım. İzmir Ekonomi Üniversitesinde profesör olan eşimin de benzer zevkleri paylaşması nedeniyle, dünya kazan biz kepçe geziyorduk ki; bu keyifli günler 2020 yılı başında Covid-19 fırtınasının tüm dünyayı sarması ile sekteye uğradı. Tüm dünya gibi biz de etkilendik. Şu anda havaalanlarının çalışmaya başlamasını ve virüsün kaybolmasını dört gözle bekliyoruz. Yıllar sonra bu cümleye baktığımızda eminim hem ben hem de siz dünyayı bu derece ters yüz eden olaya çok şaşıracağız.
2014 yılında bir anda yolumuz dünya tatlısı bir çift olan Dilek ve Hür Tavaşoğlu ile kesişti. Onların teşviki ile Bencetatil.com sitesinde gezi yazıları yazmaya başladım. İnanılmaz da keyif aldım. Tipik bir Başak burcu olduğum için oldukça detaycıyım. Gezdiğim yerler ile ilgili daha sonra yabancı kaynaklardan güvenilir bilgiler bulup, bunu yazılarıma aktarıyorum. İnceleme ve araştırma ruhum sınır tanımıyor anlayacağınız.
Fiziksel ve maddi olarak imkanlarımız el verdiği ölçüde bencetatil.com ile serüvenlerimize devam edeceğiz. Umarım yazılarımdan siz de benim kadar keyif alıyorsunuzdur.