Sakız Adası Gezisi
06/04/2023Baharda Halkidiki Gezisi
05/06/2023Türkiye’ye en yakın Yunan adası: Samos, namıdiğer Sisam Adası
Yanıbaşımızda olan ve kolaylıkla ulaşılabilen Samos Adasının bizdeki adı Sisam Adası. Yaz sezonunda Kuşadası’ndan ve Seferihisar’dan kalkan feribotlar ile ulaşım sağlanan ada, Dilek Yarımadası’nın tam karşısında olması sebebiyle belki de Türkiye’ye en yakın Yunan adası. Beklentiler farklı olabilir ancak yemyeşil doğası ve eşsiz plajları ile özellikle yaz tatilini geçirmek isteyenler için oldukça güzel bir alternatif.
Kuşadası’ndan kalkan feribot ile 45 dakikada Vathy’e varılıyor. Vathy, adada gezdiğimiz kırsal bölgeler ve dağ köyleri ile kıyasladığımızda adanın en hareketli yeri olabilir. Feribottan iner inmez kordon boyunca sıralanmış “Rent a car” ofislerinden bir araba kiralamak şart çünkü Türkiye’den adaya araç ile gelinmiyor. Ayrıca sezonda araçlar çabuk tükenebiliyormuş, bu yüzden önceden rezervasyon yapmak daha da iyi olabilir. (Biz adaya gitmeden önce Manos Rent A Car’dan rezervasyon yaptırmıştık, memnun kaldık). Adada toplu taşıma bizim orada olduğumuz süre zarfında yani Nisan ayında yoktu. Hatta çoğu mekan yaz sezonu henüz başlamadığı için ya kapalıydı ya da sezon hazırlıkları yapılıyordu, Vathy ve Pythagorion şehirleri hariç. Bu yüzden sokaklarda yok denecek kadar az insan vardı. Yaz sezonunda belirli yerlere toplu taşıma var. Pythagorion adanın en popüler kasabası.
Biz adada üç gece dört gün olacak şekilde konakladık. Hızlı bir ada turu ile bir gece kalıp ertesi gün akşam feribotu ile dönerek de adada görülmesi gereken tüm yerler rahatlıkla gezilebilir. Ancak muhteşem plajları olan adada deniz tatili düşünülürse bir hafta bile az gelebilir 😊
Biz ilk gün önceden rezervasyon yaptığımız arabamızı alıp en çok merak ettiğimiz yer olan Pythagorion’a gittik. Vathy ile Pythagorion arası 20 dakika.
Pythagorion
Pythagorion Matematiğin babası Pisagor’un doğduğu şehir. Limanın sonunda (a2+b2=c2) formülünün kaşifi Pisagor’un heykeli var. Üçgenin dik kenarını Pisagor’un oluşturduğu ve denklemi sembolize eden çok güzel tasarlanmış bir heykel.
Pythagorion şirin bir sahil kasabası. Samos antik kentinin kalıntıları üzerine inşa edilmiş ve civarda çok fazla açık hava müzesi olarak gezilebilecek antik şehir kalıntıları var. Geleneksel bir denizci ve balıkçı köyü burası ve bugün adanın en turistik şehri. Kasabanın kuzeybatısında, Samos’u Türklerden korumak için 1824 yılında inşa edilen Likourgos Kalesi bulunmakta. Aynı dönemde inşa edilen Metamorfoz Kilisesi de burada. Kilisenin hemen yanıbaşında Mavi Sokak adı verilen ve turist cazibe merkezi haline getirilmiş dar sokaklar maviye boyanmış ve burada kapılarının önü güzel dekore edilmiş evler var.
Biz oradayken kapalı olan ama görülmesi gereken bir tarihi eser de Pythagorion’un 2 km dışındaki Eupalinos Tüneli. Megara’lı mühendis Eupalinos tarafından tasarlanmış ve dağı aşan 1026 m uzunluğunda bir su kemeri bu. Bu yapı Roma döneminin sonuna kadar kullanılmış ve antik dünyanın en büyük teknik başarılarından biri olarak kabul ediliyor.
Pythagorion küçük bir sahil kasabası olduğu için, mavi sokak ve kale gezildikten sonra kordon boyunda sıralanmış hoş restoranlar ve kafelerde oturulabilir, birbirinden güzel sokaklardan defalarca geçilebir😊
Köyler
Samos Adası’nın geleneksel yaşamını anlamak için dağ köylerini görmek gerek. Her biri eşsiz manzaraya sahip olan bu köylerin en turistik olanı Manolates. Manolates Köyü, Sisam adasının kuzey kesiminde, başkent Vathi’ye 25 kilometre uzaklıkta, Karlovasi ve Kokkari’ye giden yol üzerinde bulunuyor. Köy, deniz seviyesinden 380 metre yükseklikte, Ambelos Dağı’nın eteklerinde kurulmuş.
Ege Denizi’nin muhteşem manzarasına sahip olan köye, büyüleyici bir bitki örtüsü olan ve sanki balta girmemiş bir ormanda geziyor hissi uyandıran orman içi dağ yolundan geçerek varılıyor. Bu dağ köylerinin hepsinde hemen girişte ücretsiz park alanları var. Arabamızı parkedip yukarı doğru tırmanarak köyü gezmeye başladık. Bizim Karadeniz bölgesinde olduğu gibi, başımız bulutlara değiyor gibiydi.
Ziyaret ettiğimiz diğer bir köy de Vourliotes Köyü’ydü. 16. yy dan kalma bir köy burası ve ilk yerleşimcilerin Anadolu’dan geldiği söyleniyor. Köyde güzel restoran ve kafeler var. Köyün çevresinde çok sayıda üzüm bağı var ve bu bölge, burada üretilen iyi şaraplarla da ünlü.
Gezdiğimiz diğer bir dağ köyü de Ambelos Köyü’ydü. Ambelos Köyü de yine başımızın bulutlara değdiği bir köy 😊
Bu üç köy adanın kuzey tarafında bulunuyor. Adanın güneyinde bulunan Palekastro, Chora, Mytilini ve Pagondas dağ köylerini de gezdik biz. Bunlardan Pagondas Köyü, Bournia’nın doğu yamaçlarında bulunan 180 metre yükseklikteki Chora ovasının ve Ege Denizi’nin güzel manzarasına bakan bir yere amfitiyatro gibi inşa edilmiş.
Diğer köylere göre daha az beğendiğimiz bu köyün görmeye değer yerleri arasında, Folklor Müzesi ve 16. yüzyılda inşa edilmiş olan İsa Peygamber Kilisesi’nin çan kulesi var. Palekastro Köyü’nü ise arkadaşım Lily’nin tavsiyesi üzerine yemek yemek üzere gittiğimiz Triantaphyllos restoranı dolayısı ile görmüş olduk.
2 Comments
keyifli bir rota olmuş. yolumuz düşer bir gün umarım
Teşekkür ederim, giderseniz şimdiden iyi eğlenceler dilerim .