Arabayla İstanbul’dan Polonya’ya – Bölüm 2: Krakow
10/02/2018Atatürk Arboretumu’nda yeşile doyduğumuz bir gün…
27/05/2018Auschwitz Turu (Oswiecim)
Kendi arabamızla gerçekleştirdiğimiz Polonya seyahatimizin 5. gününde planımız Auschwitz Nazi Toplama Kampları’nı ziyaret etmekti. Şu an müze olarak hizmet veren bu kamplarda yılın bu döneminde yoğun bir ziyaretçi akını olabileceğini düşündüğümüzden, olabildiğince erken bir saatte otelimizden ayrılıp aracımızla kampların yer aldığı Oswiecim kasabasına doğru yola koyulduk.
Eğer kendi aracınız ile gelmediyseniz ve araç da kiralamadıysanız, Krakow şehir merkezinde gezerken de görülebileceği üzere pek çok firma günübirlik Auschwitz turları düzenliyor. Bazıları otelinizden bile alabiliyor sizi. Fiyatlar kişi başı 150 Zloty civarından başlıyor. Örnek bir tur şirketi için bu linki ziyaret edebilirsiniz. Biraz daha ucuz yollu halletmek isterseniz bu ziyareti, ulaşım kısmını kendiniz de organize edebilirsiniz. Kraków Główny Tren İstasyonu önündeki otobüs terminalinden (Adres: Bosacka 18, Krakow) Oswiecim kasabasına giden araçlar ile kişi başı 12 Zloty karşılığında Auschwitz’e ulaşabilirsiniz. Yolculuk yaklaşık 1,5 saat sürüyormuş.
Biz kendi aracımızla 1 saat 10 dakika süren yolculuk sonrasında Oswiecim kasabası yakınındaki Auschwitz Müzesi’ne vardık.
Müze girişi öncesinde geniş bir otopark alanı mevcut ama biz vardığımızda bile oldukça doluydu park alanı.
Otoparktan müze alanına doğru ilerlerken, müze ile ilgili çeşitli bilgilerin yer aldığı granit tabelalar dikkat çekiyor. Ülke isimlerinin yer aldığı tabelada, gelecek nesillerin de bu trajedi hakkında bilgi sahibi olabilmesi için bu bölgenin restore edilip müze olarak kullanııma açılmasında katkısı olan ülkelere teşekkür ediliyor. Teşekkür edilen ülkeler arasında Türkiye’nin de olması hoşumuza gitti.
Zaten ülkemiz, bu katkının yanı sıra II. Dünya Savaşı sırasında birçok Yahudi’ye de kucak açarak onları muhtemel bir ölümden kurtarmış. Özellikle Türkiye’nin Avrupa Ülkeleri’ndeki büyükelçilerinin yardımları sayesinde 35.000 civarında Yahudi Türkiye’ye veya Türkiye üzerinden başka ülkelere kaçarak Nazi soykırımından kurtulmuşlar. Yahudilere yardımda bulunan elçilerimizin arasında en çok adı geçenler Behiç Erkin, Necdet Kent ve Selahattin Ülkümen.
Yine başka bir panoda da görüldüğü üzere şu anda müze olarak gezilen bu bölgedeki kamplar 1979 yılından beri UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer alıyor.
Müze girişinde restoranın, gişelerin, hediyelik eşya dükkanının ve tuvaletlerin yer aldığı bir bina mevcut.
Müze alanı sadece tur rehberi eşliğinde gezilebiliyor dolayısıyla girişler tek tek değil de belli saatlerde grup olarak yapılıyor. Rehber dilleri arasında pek çok dil olmasına rağmen ne yazık ki Türkçe tur mevcut değil. Tercih ettiğiniz lisana göre en erken saatteki müsait gruba katılmak için biletinizi alıyorsunuz. Biz 11:00 civarında varmış olmamıza rağmen müsait ilk İngilizce grup saat 14:00’deydi. Dolayısıyla biraz zaman kaybı yaşadık. Yetişkinler için bilet ücreti 45 Zloty (PLN). Bilet ücretine rehberlik ücreti, rehberi duymanıza yarayan kablosuz alıcı/kulaklıklar ve Birkenau’ya gidiş-dönüş ulaşım dahil. Turun tamamı 3 saat kadar sürüyor. Sıcak mevsimde gitmişseniz yanınıza su ve şapka almanızda fayda olabilir.
14:00’a kadar olan zamanda biraz hediyelik eşya satan dükkanda oyalandık, sonrasında da restorana uğradık. Restoranda, bizdeki esnaf lokantalarına benzer şekilde hazır yemekler mevcut ve istediklerinizi tabağa koyduruyorsunuz. Pek bir özelliği yoktu…
***
Saat 14:00’e yaklaşırken giriş kapılarına doğru ilerledik. İnsanlar rehberlik diline göre grup olmaya başlamıştı. Biz de İngilizce grubuna katıldık ve bir süre sonra da rehberimiz geldi. İçeriye girmeden önce dikkat edilmesi gereken kurallardan bahsetti. Özellikle rica edilen, olabildiğince sessiz olmak ve bu alanda yaşanmış akıl almaz trajediye saygılı olunmasıydı. Zaten hiçbir normal yetişkin insan burada yaşananları düşününce, saygısızlık olabilecek herhangi bir eylemde bulunmaz ama muhtemelen bu linkteki gibi olaylar ile karşılaştıkları için bu uyarıda bulunuyorlar.
Normalde Oswiecim, savaştan önce sakin bir kasabaymış. Naziler buraya toplama kampını kurduklarında yerel halkı buradan sürmüşler. Boş kalan binaların bir kısmını yıkmışlar ve bu arada bir çok köy de haritadan tamamen silinmiş. Naziler burada yapacakları uygulamaların görülüp duyulmaması için tüm çevreyi boşaltmaya özen göstermişler.
İlk kurulan ve esirlerin getirilip yerleştirildiği, infazların yapıldığı kampa Auschwitz I adı verilmiş. Ama daha sonra bu kamp alanı yetmediği için 1942 yılında yakındaki Brzezinka kasabasında Auschwitz II – Birkenau Kampı oluşturulmuş. Burası neredeyse tamamen başta Yahudiler olmak üzere tüm esirlerin öldürülmesi için faaliyet göstermiş ve 1945 yılının Ocak ayında Sovyet Ordusu kampa ulaşana kadar yaklaşık 1.000.000 insan bu kampta gaz odalarında öldürülmüş. Auschwitz III- Monowitz olarak adlandırılan üçüncü kamp ise IG Farben başta olmak üzere fabrikaların bulunduğu, esir ve mahkumların çalıştırıldığı bölge olarak biliniyor.
Auschwitz kamplarında tutulan ve hemen ölüme gönderilmeyen mahkum ve esirler bölgeye yakın kurulmuş olan fabriklarda çok kötü şartlarda zorla çalıştırılmış. Ne yazık ki bugün dünya devi olan pek çok Alman sanayii markasının geçmişinde, fabrikalarında bu kamplardaki esirlerin köle şeklinde çalıştırılmasının ayıbı mevcut.
***
Müze ve kamp alanı turu kapsamında Auschwitz I ve Auschwitz II (Birkenau) gezilebiliyor.
Henüz daha girişteki kapıda insanın içini hüzün kaplıyor. Bu kamplar ile özdeşleşmiş “Arbeit Macht Frei” (Çalışmak Özgürleştirir) yazısının altından geçerek kampa giriş yapılıyor.
Birçok insan gibi genel olarak tarih bilgimizden ve Schindler’s List filminden zaten burada yaşananları aşağı yukarı bilerek tura başlamamıza rağmen, mekanları gördükçe ve rehberi dinledikçe “Bir insan başka bir insana bunu nasıl yapabilir” diye düşünüyorsunuz. Ve bu zalimlikleri yapan sadece 3-5 kişi değil, sadece bu kampta görev alan Nazi subayı sayısı binlerle ifade ediliyor.
Alanda 28 adet baraka mevcut. Rehber bu barakalardan ziyarete açık ve farklı işlevleri olan bir çoğunu gezdiriyor.
Tüm kamp alanı, esirlerin kaçmalarını önlemek için elektrik verilen dikenli teller ile çevrilmiş.
Alınan tüm önlemlere rağmen Auschwitz’den kaçabilen 800 civarındaki esirden ne yazık ki sadece 144‘ü yakalanmamayı başararak kurtulabilmiş. Kamplarda neler olup bittiğini en çok onlardan öğrenebilmiş dünya zaten…
***
Barakalar arasında bazı noktalarda bilgi veren tabelalar ve illüstrasyonlar göze çarpıyor.
Aşağıdaki tabela, esirlerin sabah içtima alanında sayım için hizaya durduklarını gösteren bir illüstrasyon içeriyor. Üzerlerinde sadece basit, incecik bir giysi olan esirler, yaz veya kış demeden bu alanda saatlerce hatta bazen 12 saatten uzun süre bu şekilde bekletilirmiş.
Bu da SS Subaylarının içtima sırasında durup sayımı denetledikleri kabinlerden biri…
Burası da esirlerin soruşturmalarının yapıldığı Gestapo Kamp alanıymış. Ayrıca savaş sırasında Auschwitz kampında görev yapan ve onca insanın katledilişinden sorumlu olan ilk Nazi kumandanı Rudolf Höss, savaş sonrasında Polonya mahkemesi tarafından cezalandırılarak bu alanda asılmış.
Burası kaçmaya çalışırken öldürülen esirlerin cesetlerinin caydırıcı örnek olması için sergilendiği yer…
4 Numaralı barakada Extermination yani esirlerin öldürülmesi ile ilgili bilgiler var.
Bu illüstrasyon Ölüm Duvarının kullanımını gösteriyor.
Ölüm Duvarı ile ilgili bilgiyi dinliyoruz…
Hapishane olarak kullanılan ve Ölüm Bloğu diye bilinen 11 nolu barakanın avlusundaki Ölüm Duvarında infazı gerçekleşecek olan ceza almış esirler aşağıdaki fotoğrafta sağda görülen binada bir veya birkaç gece infazları için bekletilir, sonrasında bu duvar önünde kurşuna dizilirlermiş. Bu esirlerin çoğu Polonyalı politik tutuklularmış.
Solda görülen binada kalan esirlerin infazları seyretmemeleri için odalarının pencereleri tamamen kapatılmış.
Maximilian Kolbe, bir başka tutuklunun kurtulması için canını veren bir din adamıymış. Bu da onun anısına konulmuş tabela…
Auschwitz Kamplarına getirilen 1 milyon 300 bin esirden 400,000’i burada tutuklu olarak çalıştırılmış. Diğerleri ise daha gelir gelmez direkt gaz odalarına gönderilmiş.
19 Temmuz 1943’de, esirlerin gözü önünde gerçekleştirilen en büyük çaptaki infaz işlemi aşağıdaki fotoğrafta görülen binanın önünde uygulanmış ve esirler burada asılarak öldürülmüş.
Şimdi barakalardan bazılarının içlerini gezmeye başlıyoruz.