İskandinavya’nın Küçük İncileri: İsveç Kentleri
30/04/2014Kaşiflerin Lizbon’u…
13/05/2014Yukarı Selanik
Atatürk’ün evinden ayrıldıktan sonra, Yukarı Selanik denilen bölgeye çıktık biz önce. Selanik’in yukarısında eski, tarihi bölge var, aşağıda sahilde ise daha yeni ve modern bölge, alışveriş caddeleri, meydanlar ve sahil boyunca sayısız kafe, restoran var … Yukarıya çıktıkca Roma, Bizans ve Osmanlı döneminin etkilerini ve o zamanlardan bugüne kalanları görmeye başlıyorsunuz.
Bizans duvarları, Bizans dönemine ait Yedikule Zindanları, Selanik Kalesi ve eski şehri saran surlar Yukarı Selanik bölgesinde görülmesi gereken yerler. Burada ayrıca 2-3 katlı cumbalı evler de sevimli görünüşleriyle hemen dikkat çekiyor. Kaleden Aşağı Selanik manzarası da ayrıca muhteşem. Termaikos Körfezi ve tüm kent ayaklarınızın altında.
Yürürken bu eski evlerin arasından şöyle bir kafamızı uzatınca, Selanik’e ne kadar tepeden baktığımızın farkına varıyoruz.
Selanik Kalesi’nden şehre kuşbakışı bakmak mümkün. Burada seyirli restoran ve kafeler de var, hediyelik eşya satan dükkanlar da.
Bu cumbalı evlere bayıldık, ne şirinler değil mi?
Surlardan içeri doğru girince küçük bir meydan var ve de küçük bir çarşı…
Burada fotoğraf çekerken birisi bizimle sohbete başladı. Türk olduğumuzu anlamış, nerelisiniz filan diye sordu bize, İstanbul dedik. “Ben Bakırköy’de doğdum, Haznedar’da arkadaşlar var benim” demez mi? Sevgili Stefan 5 dakikada kalbimizi kazandı. İlle oturun size birşeyler ikram edeyim dedi ve hem sohbete devam edip, hem de o güzel köftelerinden yedik. Beni anlatın eşe dosta dedi, olur dedik, çünkü hem lezzetli, hem hesaplıydı yemeğimiz. O gün bize yaşattığı o dostane sohbet ortamını hep hatırlayacağız, oralara yolunuz düşerse Stefan’a uğrayın, bizden selam söyleyin – kendisi süper Türkçe konuşuyor.
Surların olduğu bölgedeki şirin restoranlardan birkaç tane daha paylaşayım…
Yemekten sonra Stefan’ın tavsiyesi üzerine Bizans dönemine ait Yedikule Zindanlarına çıktık sonra. 390 yılında I. Theodosius tarafından yapılmış bu zindanlar. İçim bir fena oldu… İşte oradan birkaç kare.
2 Comments
Gurur verici olduğu muhakkak, duygulanmamak mümkün değil Mehmet Bey, heykeline bakıp gözlerimiz doldu benim de eşimin de ama evin ilk halinin fotoğraflarına bakınca o yaşanmışlığı görmek istiyor insan, o eksik geldi bana. Gerçi aslında o eşyalar bile orijinal değilmiş diyorlar… En güzeli o evde hayallere dalıp onu düşünmek, onu hissetmek herhalde…
Merhaba Dilek Hanim,
Size katiliyorum Atatürk’ün ozel esyalari olmayinca cokda guzel gorunmuyor…Ama o mekanda bulunmak bile bir Türk olarak yillar sonra gurur verici…