Samos Adası Gezisi
10/05/2023Didim Tatili
26/06/2023Halkidiki Gezisinde ikinci durak: Kassandra Bölgesi
Halkidiki’deki üçüncü günümüzde sabah kahvaltının ardından Neos Marmaras’dan ayrılarak 1.5 saatlik yol sonrası konaklayacağımız Kryopigi beldesine gittik. Kryopigi, Kassandra’nın en hareketli yeri olan Kalithea’ya araba ile 10 dakikalık bir mesafede. Biz Kryopigi’de Airbnb’den ayarladığımız rahat bir apart otelde kaldık. Önümüz yine sahildi. Önümüz sahildi ancak biz aparta yerleştirdikten sonra, havanın da çok sıcak olmasını fırsat bilerek ününü duyduğumuz Kalithea’da denize girmek üzere Kalithea’ya geçtik. Kalithea sahilde gözümüze çarpan dekorasyonunu çok beğendiğimiz Almira Beach’e girdik. 20 Mayıs’ta deniz sezonunu açacak olmanın mutluluğu ile kendimizi attık turkuaz sulara.
Deniz sefasından sonra, bu sefer Kassandra’yı keşfetmek üzere arabaya atladık yine. İlk önce kaplumbağa sevdam yüzünden, trekking rotası sonunda ulaşılan Mavrobara Gölü/Kaplumbağa Gölü’ne gidelim dedik. Kryopigi ve Polychrono arasındaki ormanda yer alan Mavrobara Gölü, büyük ekolojik öneme sahip, doğanın ortasında bir güzellik. 300m yükseklikte ve ana yola 3km mesafede bulunan Kaplumbağa Gölü 1998 yılından beri bir doğa koruma alanı. Göl, burada sığınan, nesli tükenme tehlikesi altındaki iki nadir su kaplumbağası türünü (Emys orbicularis ve Mauremys caspica) barındırıyor. Üç kilometrelik kolay bir yürüyüş mesafesinde. Her iki parkur boyunca da yoğun çam ormanları ve 400 yıllık ağaçların olduğu zeytinliklerden geçiyorsunuz. Biz araba ile gittik ancak araba ile gitmek için çok da uygun olmadığını söylemeliyim. Çünkü toprak yolda kalma tehlikesi yaşadık kaplumbağalar yüzünden (ya da benim yüzümden 😊). İsteyen ya da vakti olan bisiklet ile ya da trekking yaparak ulaşabilir bu noktaya.
Kaplumbağalardan sonra Kryopigi’den sonra gelen Polychornio ve Hanioti’ye gittik.
Kassandra’da ikinci günümüze yine sabah kahvaltısının ardından yarımadanın en sevimli ve turistik köyü olan Afytos’a geldik. Geleneksel bir köy olan Afytos sahilin yukarısındaki bir tepenin üzerine kurulu olduğu için Toroneos körfezinin muhteşem manzarasına sahip. Çoğu ev, mükemmel bir mimariye sahip taştan inşa edilmiş. Küçük meydanlar, Arnavut kaldırımlı sokaklar ve geleneksel tavernalar, doğal manzara ile tamamen uyumlu güzel bir manzaraya sahip. 1859 yılında inşa edilen ve merkez meydanda yer alan St. Demetrius var. Çeşitli sanat sergilerine ev sahipliği yapan folklor müzesi var. MÖ 3000’den kalma yerleşim kanıtları olduğu için köyün uzun bir tarihi var. 15 Ağustos’ta köyde bulursanız, Yunan müziği, dansı ve yemekleri ile geleneksel bir bayram olan Meryem Ana bayramı ve Temmuz ve Ağustos ayları boyunca Afytos Festivali kapsamında sanatsal etkinlikler düzenlenmekteymiş. Afytos’un upuzun kumlu plajları var. Bazı yerler derinleşebiliyor. Afytos, canlı gece hayatı ile kozmopolit Kallithea’ya sadece 3 km uzaklıkta ve kısa bir mesafede Sani ve Nea Fokaia plajları bulunduğu için konaklama için yine tercih edilebilir.
Afytos’tan ayrıldıktan sonra sırası ile Nea Fokaia ve Sani’ye gittik.
Nea Fokaia yani Yeni Foça’da antik kale ve kalıntıları, Taxiarhis kilisesi görülmesi gereken tarihi ve turistik yerler. Burası tam bir balıkçı kasabası.
Her biri sanat eseri bir tablo gibi olan teneke saksıları Afytos başta olmak üzere, Yunanistan’ın bir çok tatil beldesinde şirin mi şirin sokak dekorasyonu olarak görebilirsiniz. Ben hepsine bayıldım 😊
Sani Bölgesi bize Göcek gibi geldi. Yarımadada sanırım en lüks mekanların bulunduğu bölge. 5 tane lüks otel ve bir yat limanı var. Nea Fokaia’daki Bizans kulesinin aynısı burada da var. Yazın festivaller düzenleniyormuş ve oldukça hareketli oluyormuş, duyurulur. Sani Resort bölgesinde, beş ayrı tesis şeklinde lüks konaklama olanağı sunan oteller var. Birbirlerine yürüme mesafesinde olmalarına rağmen, her beş yıldızlı tesis kendi cazibesine sahip. Bölgede Sani Plajı’nı, Sani Club’ı, zarif Porto Sani’yi, Sani Dunes ve Sani Asterias’ı keşfedebilirsiniz.
Tesisin merkezinde yer alan Sani Yat Limanı, hareketli restoranlar, barlar ve butiklerden oluşan bir hizmet sunmakta.
Ne diyelim, tadı damağımızda kalsa da, gözümüz de gönlümüz de denize, maviye, yeşile, şirin dekorasyonlara, rengarenk sandalyelere, ahşap kapılara, incecik kumlara sahip kumsallara, denize inen merdivenlere, sakinliğe, sessizliğe doymuş olarak yine görüşmek üzere diyerek geldiğimiz yoldan gerisin geri döndük memleketin hareketli gündemine 😊
Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü mezunu. Halen İngilizce öğretmeni olarak görev yapmakta. Çocukluğunda başlayıp bugüne kadar sürdürdüğü dünyanın dört bir yanından edindiği mektup arkadaşlıkları, seyahat belgesellerine ve tarihe olan ilgisi, farklı kültürleri öğrenme isteği yıllar geçtikçe artmış, bu hem İngilizce öğrenmesine hem de seyahat etmesine katkı sunmuştur. Öğretmenlik mesleğinin tatil imkanları ve aynı ilgi alanlarını paylaştığı tarih öğretmeni olan eşi sayesinde tam zamanlı öğretmen, yarı zamanlı gezgindir. Hobileri arasında doğa fotoğrafçılığı, kamp kurmak, trekking yapmak, çiçek yetiştirmek, kitap okumak ve gezi yazısı yazmak gelmektedir.