Araba kiralama
05/03/2013Otel seçimi
27/03/2013İşte bambaşka bir konaklama tarzı…
Airbnb adını duymuş muydunuz bilmiyorum ama eğer duymadıysanız, bence en kısa sürede Airbnb’nin sunduklarıyla tanışmakta fayda var. Airbnb, ödüller kazanmış bir seyahat sitesi. Şirketin iletişim direktörü Christopher Lukezic ile Habertürk yazarı Gülenay Börekçi’nin yaptığı röportajı okuyun, bence çok ilginizi çekecektir.
Sevgili Gülenay Börekçi, hem Habertürk gazetesi yazarı, hem de herşeyiyle kendi eseri olan “Hürriyet Bumerang” ödüllü edebiyat sitesi www.egoistokur.com’un sahibesi… Daha önce Picus ve Akşam Kitap’dan da kendisini hatırlayanlar mutlaka olacaktır.
Hem Habertürk’de hem de kendi sitesi Egoist Okur’da yayınlanmış olan bu röportajını bizim de ilgi alanımıza girmesi sebebiyle sitemize hediye etti. Aklına ve kıvrak zekasına hayran olduğum, bilgisine, yeteneğine ve kalemine saygı duyduğum güzel yürekli arkadaşıma, sitemize yaptığı bu nefis katkısı için teşekkür ediyorum.
Teşekkürler Gülenaycığım :)
Dilek Vidana Tavaşoğlu
Hayalinizdeki evde hatta bir ortaçağ şatosunda yaşamanın en ucuz yolu – Gülenay Börekçi yazdı.
Tatilde bir şatoda kalmayı hiç düşündünüz mü? Peki ya başka hiç kimsenin ayak basmayacağı özel bir adada? Elimde şahane bir katalog var ve oradaki şahane fotoğraflara, daha doğrusu mekanlara bakıyorum. Şatolar, villalar, tarihi şahsiyetlere ait evler… 1950′lerin, 60′ların, 70′lerin tarzıyla döşenmiş vintage ilhamlı mekânlarsa resmen göz alıyor. Frank Lloyd Wright gibi efsane mimarların inşa ettiği çok orijinal yapılar da pek güzel. Üzüm bağlarının ortasındaki taş evler var sonra. Uçaktan evler. Gemiden evler. Trenden evler. Çadır evler. Buzdan evler. Kumdan evler. Ağaçtan evler. Dev bir deniz kabuğunu andıran çok zarif tasarımlı evler. Hobbitler için yapılmış ve Yüzüklerin Efendisi’nden fırlamış gibi görünen evler. Aralarında perili evler olduğu söylenenler bile var. Seçenekler sınırsız… Şahsen rengarenk döşenmiş çingene karavanına bayıldım. Galiba, gördüklerimin hepsine bayıldım. Fiyatlara gelince, 100 liraya da var, 5000 liraya ya da daha üstüne de. Seçtiğiniz yere göre değişiyor. Ve fiyat kaç olursa olsun buna kahvaltı dahil.
Sözünü ettiğim katalog Airbnb’ye ait. Airbnb, bir seyahat sitesi. Adını uzun süredir duyuyordum. Son iki yılda bu site sayısız önemli ödül kazanmıştı. The New York Times başta olmak üzere büyük gazeteler uzun uzun bu siteden söz ediyordu. Ekonomi dergilerine göre, “paylaşım ekonomisi” adı verilen yepyeni bir modelin öncüsüydü. Sonunda Türkiye’yle çalışmaya başladıklarını öğrenince, şirketin henüz 27 yaşında olan kurucularını aramaya ve başarılarının ardında nelerin yattığını sormaya karar verdim. Ne oldu biliyor musunuz? Şirketin iletişim direktörü Christopher Lukezic atladığı gibi bir günlüğüne röportaj için İstanbul’a geldi. Böylece onunla özel bir röportaj yapabildik. İşte anlattıkları… Okuduktan sonra fotoğraflara bakmayı, ardından siteyi incelemeyi ihmal etmeyin. Sitenin Türkçe versiyonu var. “Airbnb’nin Seçtikleri” başlıklı bölüm size yaptıkları muhteşem işlere dair bir fikir verebilir.
Her şey tam olarak nasıl başladı?
Hikayemiz matrak. Airbnb’nin kurucularının ikisi de tasarımcı. Mezun olduktan hemen sonra San Fransisco’ya giderek bir tasarım firmasında çalışmaya başlamışlar. Yıl 2008. Birkaç hafta sonra şehirde dev bir tasarım kongresi düzenlenecekmiş. Uluslararası bir kongreymiş ve talep fazlası yüzünden otellerde yer ayırtmak imkansızmış. Firma olarak davet ettikleri konuklara kalacak yer bulamayınca, bizim iki patron, “En iyisi konuklarımızı kendi evlerimizde ağırlayalım. Yatacak yer ve kahvaltı bizden olsun, karşılığında da belirli bir ücret alalım” diye düşünmüşler. Nasılsa ikisinin evinde de tatil zamanlarında kullanmak üzere birer şişme yatak varmış.
Parlak fikirmiş hakikaten…
Tabii şehirdeki bütün arkadaşlarını arayıp onlardan evlerine birkaç günlüğüne konuk alıp alamayacaklarını da sormuşlar. Sonra da basit bir blog açarak davetlilerin kalabileceği dairelerin fotoğraflarını çekmış, birkaç da temel bilgi eklemişler. Adına da Airbnb demişler.
Ne anlama geliyor?
Airbed and breakfast’ın kısaltılmış hali. Şişme yatak ve kahvaltı…
Aradan 3-4 yıl geçti ve şimdi bundan çok daha fazlasını yapıyorsunuz… Sitenize de basit bir blog demek imkansız. Biraz anlatır mısınız?
Evlerimizin bir kısmı hala böyle. Oda kiralama sistemi sevdiğimiz bir şey. Gittiğiniz her şehirde çok ucuza kalabiliyorsunuz. Üstelik bir şişe suya 10-15 dolar ödemek zorunda kalmıyorsunuz. Bir de tabii başlı başına ev kiraladığımız kısım var ki o artık işimizin çok daha büyük bir bölümünü oluşturuyor.
İşinizin ne kadar büyük olduğunu anlamamız için bana birkaç rakam verir misiniz?
193 ülkede 270 bin evimiz var. Sadece Türkiye’deki evlerimizin sayısı 3.500′ü geçti. Her gece bizim aracılığımızla dünyanın birçok yerinde toplam 60 bin kişi kalıyor. Bu inanılmaz bir şey. Orta ölçekli bir Avrupa şehrini yönetir gibiyiz. Önümüzdeki yılbaşı için ayırtılan yerler şu anda 150 bini geçti. Bu rakam her geçen gün katlanarak artıyor.
Peki güvenilirliği nasıl sağlıyorsunuz? Yani ben tuttuğum evin sahibi tarafından kazıklanmayacağıma yahut başıma kötü bir şey gelmeyeceğine nasıl emin olabilirim?
Ev sahibinin de sizden emin olması gerekir. Ama bütün bunları baştan düşündük ve tüm önlemleri aldık. Diyelim ki siteyi inceleyerek Tokyo’da dört gün kalacağınız bir ev kiraladınız. Ücreti evsahibine değil bize ödüyorsunuz. Biz de iki gün bekliyor ve evsahibine ödemeyi, sizin kaldığınız yerden memnun olup olmadığınızı öğrendikten sonra yapıyoruz. Şikayetçi olduğunuz en küçük bir ayrıntı varsa bunu bize bildiriyorsunuz, biz de anında sizin standartlarınıza uygun başka bir yer buluyoruz. Bunun gibi 40 değişik güvenlik önlemimiz var.
Duydum ki sizin patronlardan biri de evini kapatmış ve bir yıla yakın bir süredir sadece bu şekilde yaşıyormuş.
Evet öyle. Bu tabii biraz da çok seyahat ettikleri için. Aslında şirket politikası gereği yüzlerce çalışanımızın her biri iş seyahatlerinde bu sistemi kullanıyor. Tatillere karışamayız ama üç ayda bir herkese bizim için seyahat etsinler diye 500 dolar ikramiye öderiz. Nereye isterlerse gidebilirler, yeter ki döndüklerinde deneyimlerini paylaşsınlar. Deneyim paylaşımı, işimizi kusursuz sürdürmemiz bakımından çok önemli.
Deneyim paylaşımıyla neyi kastediyorsunuz?
Bugüne kadar mekan bulmakta zorlanmadık. Seyahat şirketi olmanın kendine has birtakım avantajları var. Size dünyanın her yanından insanlar geliyor. Başlangıçta en çok San Fransisco’ya geliyorlardı. Dolayısıyla kiraladığımız evler çoğunlukla buradaydı. Mekan yelpazemiz, deneyim aktarımı yoluyla genişledi. İnsanlar karşılaştıkları şeyden o kadar memnun oldular ki ülkelerine döndüklerinde kendi evlerini de bizim sisteme dahil etmeye karar verdiler. Bu şekilde çok kısa sürede uluslararası bir organizasyon haline geldik.
Portfolyonuzun inceledim. Hakikaten şaşırtıcı mekanlar var. Uçaklar, adalar, şatolar… Bunları nasıl buluyorsunuz?
Başta dünyayı dolaşırken mekan da bakıyorduk ama artık evsahipleri bize geliyor. İlkelerimiz var tabii. Mesela evlerin fotoğraflarını mutlaka bizim fotoğrafçılarımız çekiyor. Dolayısıyla da fotoğrafta ne görüyorsanız, onu buluyorsunuz.
Dünyanın bütün ülkelerinde fotoğrafçınız var mı?
İzlanda’dan Yeni Zelanda’ya 4000 küsur fotoğrafçıyla çalışıyoruz.
Şatoda kalmak kaça patlar? Tatilde tarihi bir şatoda kalmak istersem, buna param yeter mi?
Siz karar verin; 3000 lira ödemeniz de gerekebilir, 200-300 liralık küçük şatolar da bulabiliriz. Sonuçta her durumda muadillerine göre ucuz. Ayrıca gecede 100 lira ödeyerek de şahane bir evde kalmanız mümkün. Sonuçta bir şişe suya 20 bin lira vermeyeceğinizi garanti edebilirim.
Oteller nasıl tepki gösteriyor size?
Onları bilmiyorum ama insanlar aşırı üretimin aşırı tüketime yol açtığını yeni idrak ediyor. İşin kötüsü aşırı üretimin bireyleri mutlu edeceği hiç garanti değil. İstanbul’u ele alalım. Olağanüstü güzel bir şehir. Bence buraya daha fazla otel dikmeye hiç gerek yok. Çünkü zaten hiç kimse başka bir yere otelleri ve o sıkıcı dekorasyonlarını görmek için gitmiyor. Şehrin havasını solumak, yerel insanlarla iletişim halinde olmak ve sadece oraya has şeyleri tanımak istiyorlar. Biz onlara bu imkanı sağlıyoruz. Ayrıca gelirin şehre dağılması da iyi bir şey. Zira oteller genellikle sadece turistik bölgelerde yoğunlaşıyor, bizim sistemdeyse para her yere eşit dağılıyor. En basiti kaldığım evin yakınındaki bakkaldan, manavdan alışveriş ediyorum. Yani bundan tüm ekonomi faydalanıyor.
Site olarak kullanıcılarınıza ne vaat ediyorsunuz?
Şıklar: a) rahatlık b) lüks c) ucuzluk d) macera e) deneyim…
Hepsi, çünkü neye ihtiyacınız varsa onu bulabileceğiniz bir sistem oluşturduk. İstediğiniz lüks olacaksa, lüks; macera olacaksa, macera sunarız. Grönland’a gidip bir igloo’da kalmayı hayal ediyorsanız, bu mümkün. Antik bir pervaneli uçakta yaşamak gibi bir hayaliniz varsa, onu da buluruz. Hem de bir evde olması gereken her şeyle birlikte… Yani barıyla, yatak odasıyla, kütüphanesiyle… Geçen yıl Hawaii’de bir ağaç evde kaldım. Aktif bir volkanın karşısında, yağmur ormanlarını andıran bir yerde… Sekiz ağacın üzerine inşa edilmişti ve lüks bir villa kadar genişti. Civarda kimse yoktu ve hayatımın en güzel tatilini geçirdim.
Sizin aracılığınızla seyahat edenler kendilerini turist gibi hissetmediklerini söylüyorlar.
Yerelliği çok önemsiyoruz. Yukarıda saydığım evler şahane ama bir şehri hakikaten tanımak isteyenler için de seçeneklerimiz var. sitede Neighbourhoods, yani Mahalleler diye bir bölüm açtık. New York’ta hiçbir turist rehberinin sizi götürmeyeceği ama şehrin ruhunu hissedebileceğiniz yerler var. Belki çok lüks değiller, hatta oralara çirkin bile denebilir ama son derece gerçekler. Paris, Londra, İstanbul için de geçerli bu. Zira özellikle gazeteci, yazar, sanatçı ve müzisyen kullanıcılarımız, gezi rehberinden fırlamış tatta evlerde kalmak yerine gerçek şehir mekanlarında kalmayı tercih ediyorlar.
Time dergisi, Guardian gazetesi ve daha birçok önemli kuruluş sizi “son yıllarda yaratılmış en yaratıcı girişim” olarak ödüllendirdi ve yeni ortaya çıkan “paylaşım ekonomisi” terimini sizinle ilişkilendirdi…
Paylaşım ekonomisi yeni değil aslında, yüzlerce, binlerce yıl öncesine ait bir şey. Eskiden birinin yiyeceğe ihtiyacı varsa buna sahip birisine karşılığında bir çömlek veriyordu. Alışveriş buydu. İnsanlar zenginleştikçe fakirlerle aralarındaki uçurum genişledi ve paylaşım ekonomisi geçerliliğini yitirdi. Fakat şimdi günümüzde modern teknoloji ve internetle birlikte yeniden o günlere dönmemiz mümkün görünüyor.
İnternet bunu nasıl mümkün kıldı?
İnternetin ilk ortaya çıktığı dönem ticaretin yükselişi anlamına geliyordu. “Nokta.com Dönemi” diye adlandırılan bu dönem satış odaklıydı. İnternet Amazon gibi firmaların vitrini gibiydi. Sonra “Web2.0 Dönemi” geldi, yani herkesin dilediği gibi özgürce konuşabildiği sosyal medya yükselişe geçti. Ama onun da sonu gelmek üzere. Şimdi üçüncü evreye yaklaştık. Henüz adını koyan olmadı ama ben bunu “İşbirliği Dönemi” diye adlandırıyorum.
Bunu biraz açar mısınız?
İnsanların bildikleri alanlarda üretim yapıp bunu birbirleriyle paylaşmaları çok önemli. İşbirliği için de bilgi, üretim ve güven gerekiyor. Hem sende başkalarının gereksineceği bir şey olmalı, hem de güvenilirliğini korumalısın. Wikipedia ve YouTube’da mesela tek tek bireylerin karşılıksız olarak sağladığı bir içerik söz konusu ama hepsi bir araya gelince muazzam güç oluşturuyorlar. YouTube’un etkisiyle baş edebilecek bir medya kuruluşu yok. Biz onların yaptığını seyahate uyguladık. Sizde bir mekan var ve bundan başkalarının da yararlanmasını istiyorsunuz. Ben de sizin bu isteğinizi dünya üzerindeki milyonlarca insanla paylaşıyorum. Böylece tatil yapmak veya bir süre için başka bir ülkede yaşamak isteyenler bizim sitedeki yüz binlerce mekan arasından tam da ihtiyaçlarına ve zevklerine göre bir yer seçebiliyorlar. Bu kadar basit. Ama bu sayede bir şatoda kalabilirsiniz.
Gülenay Börekçi
Röportaja bu linkden de ulaşabilirsiniz.
İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Okan Üniversitesi'nde Çeviribilim Yüksek Lisansı yaptı. Gazeteciliğe sinema ve edebiyat dergilerine yazdığı çeviriler ve eleştirilerle başladı. Amica, Biba, Cosmolife gibi dergilerin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Picus dergisinin genel yayın yönetmeni olarak çalıştığı dönemin ardından Akşam gazetesinde yayımlanan life style köşe yazılarıyla dikkat çekti, Brunch dergisi ve Akşam Kitap eklerini hazırladı. Ardından 10 yıl kadar Habertürk gazetesinin hafta sonu eklerinde kültür sanat editörü olarak çalıştı, HT Kitap dergisini çıkardı. Egoist Okur adlı bloguyla 2011 yılında Bumerang Ödülü kazandı. Halen Turkuvaz Kitap'ın genel yayın yönetmeni.
2 Comments
Teşekkürler… Ufkumuz açıldı :-))
Çok güzel olmuş Dilek’cim. Teşekkür ederim paylaştığın için. Artık bundan sonraki seyahatleri senin siten için ayrıca yazarım :)))