Balkanlar ve Dalmaçya Kıyıları Gezisi – Bölüm 5: Dubrovnik
17/09/2024Karadağ Gezi Rehberi: Kotor, Budva & Sveti Stefan
Biz Karadağ’da iki şehir ve bir de kasaba gezdik. Konaklama noktası olarak Kotor’u seçtik, günübirlik olarak iki kere Budva şehrine ve bir kez de Budva tarafında yer alan Sveti Stefan’a gittik.
Kotor’da kaldığımız yer ilk defa bir otel değil de, bir apartman dairesiydi. Biz genellikle otel konaklaması tercih eden bir çiftiz. Bu sefer niye böyle yaptınız diye soracak olursanız hikayesi şöyle:
Ben “Kotor Gezilecek Yerler” diye internette araştırırken sıklıkla Kotor’un şu manzarasına denk gelmiştim👇 (Bunu ben çektim gerçi 🤗 ama hep bu manzara çıkardı karşıma.)
Kotor Körfezinin bu enfes manzarası beni büyülemişti. Orenj Dağlarından gelen nehrin yaptığı kanyon olarak da bilinen bu körfez, Kotor’un pek çok tanıtım fotoğrafında yer alıyor. Eşime de vaktiyle söylemiştim, bak bu yöne bakan yüksek bir yerlere çıkıp, şehre mutlaka oradan bakalım, unutmayalım diye. Sonra booking.com sitesinde Kotor oteli ararken bir apartman dairesine rastladım. Ev bu tepede ve bu manzaraya bakıyordu. Ben tabii Arşimet misali, “Buldum buldum” diye bağırarak sevinç çığlıkları attım evde. Eşim de noluyoruz deyince, dedim ki “Bu sefer bir evde kalıyoruz” 😊
Ev, Karadağlı ünlü bir sporcuya aitti ve yazışmalarımızda içtenlikle her konuda bize yardımcı oldu. Hatta konaklamamız esnasında alt katta oturan annesi sürekli pişirdiği nefis yiyeceklerden ikram etti bize. İngilizce pek bilmese de tatlı tatlı anlaştık mimiklerle, jestlerle. Bu apartman dairesinde kalmak Kotor deneyimimizi belki de 10 kat güzelleştiren bir seçim oldu, çok ama çok tavsiye ederiz yani 😊 Ha bu arada çok lüks bir ev beklemeyin, gayet mütevazi bir daire ama Kotor ayaklarınızın altında, e daha ne olsun. O manzarada kahvaltı keyfi ayrı güzel, akşam şarap peynir keyfi ayrı şahane oluyor… benden söylemesi…
İşte Kotor’daki evimiz.
Bahçenin bitiminde evin önüne arabamızı park edebildik. Hem balkonu vardı, hem de kocaman bir terası.
Bu yurt dışında ilk ev deneyimimizdi ve tam isabet bir seçim oldu. Ev sahibinin ikramlarından da fotoğraf paylaşayım.
Gündüz ayrı, gece ayrı güzel olan bu manzaranın fotoğraflarını çekmelere doyamadım açıkcası.
Bu güzel apartman dairesini Booking.com‘da bulabilirsiniz. Adı Apartment Kalle. Konaklayan insanların değerlendirmeleri ile puanı 9.7 – demek ki hemen hemen herkes bizim kadar sevmiş. Biz gönülden tavsiye ederiz. Kotor tatilimizi anlamlandıran bir seçim oldu bu dairede kalmak.
Gelelim Kotor şehrindeki gezilecek yerler bölümüne ve bu bölgedeki güzel denizlere ve plajlara.
Kotor Gezi Rehberi
Tabii ki Kotor’un en güzel yeri Stari Grad, yani Eski Şehir Bölgesi. Eski şehire Venedikliler zamanından kalma sur kapılarından birini kullanarak giriyorsunuz. Biz Kotor şehrini gezmeye en güneydeki sur kapısından girerek başladık ve gitgide kuzeye çıktık. Şehir surlarını gece aydınlatıyorlar ve uzaktan çok romantik görünüyor.
Şehir Kapıları
Şehir kapılarının ilki kuzeydeki Nehir Kapısı, ikincisi oradan aşağı doğru yürüdüğünüzde göreceğiniz batıdaki Deniz Kapısı ve üçüncüsü de Deniz Kapısından biraz daha aşağıya doğru yürüdüğünüzde yol kıvrıldıktan sonra göreceğiniz güneydeki 3 geçitten oluşan Gurdic Kapısı.
Nehir Kapısı
Nehir Kapısının hikayesi şöyle: Osmanlılar Kotor’u ele geçirmek için çok uğraşmış, Barbaros Hayrettin Paşa defalarca burayı kuşatmaya çalışmış ama olmamış. İki kere alır gibi olmuş ama uzun sürmemiş. Halkın Osmanlı’ya direnişini sembolize eden bu Nehir Kapısı da onun anısına yapılmış.
Deniz Kapısı
Kotor şehrinin tarihi bölgesine girerken Deniz Kapısının üstünde kentin Nazi işgalinden kurtarıldığı tarih olan 21 Kasım 1944, Komünist yıldızı ve Yugoslavya’nın kurucusu olan Josip Broz Tito’nun temel prensiplerinden birini yansıtan bir sözü yazılı: “Tuđe nećemo svoje ne damo”, yani “Bize ait olmayanı istemeyiz, bize ait olandan da vazgeçmeyiz”.
Gurdic Kapısı
3 ayrı zamanda 3 ayrı geçit eklenerek oluşmuş Gurdic Kapısının tarih boyunca stratejik önemi büyükmüş.
Kotor Şehri Meydanları
Silahlar Meydanı (Trg od Oružja)
Kotor surlarının Deniz Kapısından eski şehir merkezine girdiğinizde Silahlar Meydanı denilen şehrin en önemli ve ana meydanına çıkıyorsunuz. Eskiden silahlar burada tamir edilir ve muhafaza edilirmiş, o yüzden adı böyle.
17. Yüzyıla ait yarı Barok, yarı Gotik tarzda yapılmış olan Saat Kulesi meydanın en gözde yapısı. Biri ana meydana, diğeri denize bakan iki saat yüzü var kulede.
Saat Kulesi geçirdiği 1667 depreminden sonra denize doğru az biraz eğilmiş. Daha sonra restorasyon çalışmalarıyla düzeltmişler epey ama 1979 depreminden sonra yine biraz aynı yöne doğru yatmış. Çok dikkat edince belli oluyor.
Saat Kulesinin hemen altındaki üçgen uçlu Utanç Sütunu da enteresan hikayesi olan anıtlardan biri. Eski zamanlarda suç işleyen insanları buraya bağlayarak cezalandırırlarmış. Kotor’da onur çok önemli olduğu için suç çok nadir işlenirmiş. Bu yüzden de şehire hapishane yerine bu anıtı yapmışlar suçluyu herkesin önünde utandırmak için.
Meydanda Belediye Binası ile eskiden tiyatro olarak hizmet veren bir otel de dikkat çekiyor. Ayrıca Arsenal ve Prince’s Palace de yine bu meydanda yer alıyor. Saray oldukça düz ve sıradan bir bina.
Un Meydanı (Trg od Brašna)
Un Meydanı, adını eskiden burada un satılıyor olmasından dolayı almış. 17. yüzyıldan bugüne kadar ayakta kalmış olan, Barok mimari tarzın güzel bir örneği ve Pima ailesinin rezidansı olan Pima Sarayı da burada yer alıyor. Sarayın 12 tane taş sütun destekli balkonu dikkat çekiyor. Meydanda ayrıca Saint Nicholas of Seamen Kilisesi ve Buća Sarayı da yer alıyor. Eskiden zengin aileler saray gibi evler yaptırıp ayrıcalıklı konumlarını bu şekilde gösterirlermiş.
Salata Meydanı (Pjaca od salate)
Gurdic Kapısından girip, Ulica 2 (Sjever-jug) caddesinnden yürüyünce çıktığınız bu meydan da yine ismini eskiden burada salatalık, sebze vb ürünlerin satılmasından almış. Kocaman bir çamaşır ipine asılı giysiler dikkat çekiyor.
Burada bir süre canlı müzik dinledik, keyifliydi.
Tripuna Meydanı (Pjaca Sv. Tripuna)
Bu meydana hakim konumda olan St. Tryphon Katedrali (Katedrala Svetog Tripuna) Karadağ’da az sayıda bulunan önemli Katolik katedrallerden biri. Kotor’un koruyucusu Aziz Thyrpon’un adını taşıyan bu katedral, Hırvat Katoliklerin kilisesi olarak biliniyor.
Bu meydanda ayrıca 14-15. yüzyıllarda Gotik tarzda yapılmış olan Drago Sarayı da bulunuyor.
St. Luke Meydanı (Trg Sv. Luke)
Piazza Greca (Yunan Meydanı) olarak da bilinen St Luke Meydanında aynı adlı sevimli minnoş St. Luke Kilisesi çıkıyor karşınıza. Hem Bizans hem de Romanesk stilleri harmanlayan bu yapı, 1195 yılında bir Katolik kilisesi olarak inşa edilmiş ama Venedik-Osmanlı savaşı zamanı şehre sığınan Ortodoks halka da hizmet vermeye başlamış sonraları. Artık hem Katolik, hem de Ortodoks mezhebine hizmet veren bu kilise Hristiyanlar için oldukça farklı bir öneme sahip. St. Luke Meydanının öteki ucunda ise daha heybetli duran Sırp Ortodoks kilisesi St. Nikola var.
Buradan biraz ileride Romanesk mimarisi ile farklı görünen 13. yüzyıldan kalma Crkva Svete Ane (Church of St. Anne) var.
Sinema Pazarı Meydanı (Pjaca od kina)
Oldukça küçük bir meydan burası. Kedilere ait eski ve vintage resim ile materyallerin sergilendiği Kotor Kedi Müzesi var burada. Sokağın en son ucunda ise 14. yüzyıldan kalma Crkva Svetog Mihaila yani St. Michael’s Kilisesi bulunuyor. Kilise içinde taş ve mineral eserlerin sergilendiği Lapidarium denilen bir bölüm var.
Karampana Meydanı (Pjaceta Karampana)
Kotor eski şehir bölgesinin tatlı su ihtiyacının karşılandığı Karampana Çeşmesinin yer aldığı küçük bir meydan burası. 17. yüzyıldan kalma bu çeşme Barok tarzda yapılmış. Deniz Müzesinin hemen yanındaki dar sokaktan girince karşınıza çıkıyor.
Ahşap Meydan (Trg od drva)
Güzel bir çeşme ve St. Mary Kilisesinin (Church of St. Mary Collegiate) yer aldığı bir meydan burası. St. Mary bir Katolik Kilisesi. Hemen arkasında 14. yüzyıldan kalma Balkanların en eski eczanesi var.
Kotor’daki diğer önemli yapılar
Nehir Kapısından aşağıya doğru yürürken, şehir surlarının kuzey duvarıyla batı duvarının birleştiği noktada yer alan Kampana Kalesi, arkasındaki görkemli dağlar ile oldukça hoş bir manzara sunuyor. Kotor şehrini korumak için yapılan surların parçası olan Kampana Kalesi, 13-14. yüzyıllarda inşa edilmiş. Zaman içinde pek çok farklı kez işgal gördüğü için bugün Bizans, Venedik ve Avusturya’nın askeri mimarisinden izler taşımakta olan bu kalenin tepesine merdivenle çıkılabiliyor.
Gurdic Kapısının oradan Kampana Kalesi tarafına doğru yürürken sahil bölgesi de güzel manzaralar sunuyor.
Bir diğer önemli yapı ise manzarasıyla büyüleyen, 1350 basamağıyla ise işkence eden Kotor Kalesi (Kotor’s Castle Of San Giovanni). Aslında bu kaleye çıkarken göreceğiniz Church of Our Lady of Remedy Kilisesinin önünden çekeceğiniz fotoğraflar da Kotor’un tepeden bakıncaki güzelliğini epey iyi bir şekilde yansıtacaktır.
Biz en tepeye kadar çıkmadık ama manzarası şöyleymiş…
Şehrin belli başlı önemli yerlerini gördükten sonra bodoslama tüm dar sokaklara girip çıkıp, şehrin ruhunu iyice anlamaya çalıştık. İşte fotoğraf makinamıza takılan bazı anlar…
Kotor Plajları
Stara Banja Beach
Kum ve sığ bir plaj. Denizin rengi güzel, suyu berrak ve ılık. Biz sevdik.
Plavi Horizonti Beach
Bu plaj Kotor merkeze oldukça yakın. Biz otelimizden arabayla 20 dakikada ulaştık buraya. Google haritalardan bakınca bile renginin şahaneliği görünüyor.
Tesis var ama halk plajı kısmı da var. Yazın en güzel zamanlarından birinde gittiğimizden dolayı ortam biraz kalabalıktı. Kum ve sığ bir plaj burası. Suyu da ılık. Biz çok sevdik.
Trsteno Beach
Burası aslında Kotor bitip, Budva başlamak üzereyken karşınıza çıkan bir plaj ama yine de Kotor’a ait olan bölgede yer alıyor. Öyle gözünüzü korkutacak bir uzaklık değil gerçi, biz otelimizden yaklaşık yarım saatte gittik bu plaja.
Google haritalardan bakınca renginin güzelliği yine gayet belli oluyor.
Plajda tesis var ama halk plajı kısmı da var. Maalesef ortam yine biraz kalabalık.
Dalmaçya bölgesinde kum plaj diye aratınca bulduğum ender yerlerden biri burası, genellikle taşlı bu bölgedeki plajlar. Suyu temiz ve berrak ayrıca uzun süre sığ olduğu için de, çocuklu ailelerin tercih ettiği bir yer gibi görünüyor.
Karadağ’da en çok bu plajı sevdik biz. O kadar sevdik ki, o kocaman beyaz yataklı localardan kiralayıp, biraz hovardalık yaptık o gün 😊
Suyu da ılık Trsteno Plajının. Rengi de o kadar güzel ki…
Karadağ’daki ilk durağımız olan Kotor şehri maceramız böyle geçti. Gelelim günübirlik gittiğimiz Karadağ’ın bir başka güzel şehri olan Budva‘ya…
Budva Gezi Rehberi
Budva sanki Kotor kadar eski çağlarda olduğunuzu hissettiren bir yer değil gibi geldi bize. Şehre girerken mimari açıdan çok şık bir büyük şehre vardığınız duygusu kaplıyor önce içinizi. Kocaman yüksek binalar arasından uzanan palmiyeler de şehre şıklık katmış.
Şehrin merkezinde kocaman yemyeşil bir park var. Burası bir liman şehri ve kıyı tarafına inince hemen restoranlar, kafeler ve ilerde plajlar sizi karşılıyor.
Budva Riviera denilen sahil boyunca plajları seyrederek yürüdüğümüzde, sonunda denize doğru bir burun oluşturmuş kısma geldik ve ancak o zaman tarihi ve eski bölgeye ulaştığımızı anladık.
Budva’nın şehir surlarıyla çevrili eski şehir bölgesi Stari Grad, daracık sokakları, taş evleri ve Arnavut kaldırımlı sokakları ile bizim tam da sevdiğimiz o orta çağ havasını az da olsa anımsatan bir yerdi. Şehrin bu tarihi kısmında Roma İmparatorluğu ve Venediklilerin izleri olduğu biliniyor.
Eski şehre sur kapılarından geçerek giriyorsunuz.
Budva eski şehir bölgesindeki gezilecek yerleri şöyle özetleyebiliriz.
- Stari Grad denilen Eski şehir bölgesine hakim konumdaki Citadel: Budva Kalesi
- Balerina Heykeli: Budva diye aratınca karşınıza ilk çıkan fotoğraflardan biri balerin kız heykeli olacaktır. 1965 yılında heykeltraş Gradimir Aleksic tarafından yapılan bu bronz dans eden kız heykeli sahilde, hemen Citadel’in arkasında, Mogren Plajına giden yolda.
- Budva Sahili – Budva Riviera ve Budva Marina
- Sahilden eski şehir bölümüne geçerken karşınıza çıkacak olan Çan ve çapa: Vaktiyle burada tarihi bir film çekilirken kullanılmış ve sonrasında film ekibi şehrin misafirperverliğine karşı onları burada hediye ve anı olarak bırakmış.
- Tarihi güzel bir binada yer alan Budva Arkeoloji Müzesi
- Gotik tarzdaki St. Ivan (ya da St. John) Kilisesi
- Budva Holy Trinity Kilisesi: Venediklilerden sonra burada hüküm süren Avusturyalılar tarafından yapılmış. Tepesinde kutsal üçlemeyi temsil eden bir parçası var.
- İçinde bir kilisenin de yer aldığı manastır Santa Maria in Punta. Santa Maria in Punta’nın hemen önünde küçük bir kilise var, o da Saint Sava Kilisesi.
Budva şehrinde bu noktaya yürüdüğünüzde hem balerin heykelini fotoğraflayabiliyorsunuz, hem de arkada St Ivan Kilisesi ve Budva Kalesi güzel bir fon oluşturuyor, aklınızda olsun.
Balerin heykelinin turistik amaçlı yapıldığı da söyleniyor, bazı efsaneler de dolaşıyor tabii. Mesela bir efsaneye göre, dansçı bir kız, denizci sevgilisinin seferden dönmesini beklerken her gün sahile iner ve dans edermiş. İşte o kız artık öldüğünde, anısına bu heykel dikilmiş. Ben de bu balerinin anısını eve getirdim 😊
Budva şehri, plaj açısından oldukça zengin, hem şehir merkezine yakın hem de biraz uzakta epey bol sayıda plaj var. Şehir surlarından çıkıp balerini görmeye giderken rastladığımız Ričardova Glava Plajı küçük ve taşlıydı ama şehrin tarihi manzarasına olan konumu pek hoştu.
Budva Balerinini geçince ise Mogren Plajı var. Eski şehir bölgesinin öteki tarafında, Budva Riviera denilen bölgede Beach Greco ve Slovenska Plajı var. Bunlar en yakındakiler. Ama dediğim gibi, diğer plajlar da çok uzakta değil, arabanız varsa kesinlikle denenebilir. Mesela, Jaz Beach, Becici Beach, Kamenovo Beach, Przno Beach ve Queen’s Beach seçenekler arasında sayılabilir.
Budva’yı gezdikten sonra biraz daha ileri gidip, yaklaşık 10 km yol aldıktan sonra, Karadağ’ın en meşhur yerlerinden biri olan Sveti Stefan’a vardık.
Sveti Stefan Yarımadası, Karadağ yazınca Google’da ilk karşımıza çıkan manzaralardan biri olurdu hep, o yüzden de burayı da Budva – Karadağ gezilecek yerler listemize katmıştık.
Bu küçük yarımada, ince bir yol ile ana karaya bağlanıyor. Eski zamanlarda da böyle bir özelliği olduğu için savunma amaçlı kullanılmış. Daha sonra bir balıkçı köyüne dönüşmüş ve önemini yitirmiş. Bugün ise bu güzel ada çok ünlü ve lüks otel zincirlerinden birine ait duruma gelmiş (Aman Oteller Zinciri). Üzücü yanı, eğer o otelde kalmıyorsanız, adaya gidemiyorsunuz. Ama yakınındaki halk plajına gidebilir ya da yüksekten bizim yaptığımız gibi panoramik fotoğraflar çekebilirsiniz.
Bu sıcakta bu kadar gezmek yeter deyip biraz plaj keyfi yaptıktan sonra, geceyi Budva şehrinin tarihi bölgesinde gezerek geçirdik. Önce sahilde bir tur attık yine.
Sahil ve plaj kısmı biterken, surlardan eski şehir bölgesine giriyorsunuz.
Budva ve Sveti Stefan dışında, listemizde bir de Budva’dan yarım saat uzaklıktaki Petrovac kasabasına gidip, orayı gezmek ve methini duyduğumuz Petrovac Plajında denize girmek vardı ama olmadı, zaman yetmedi maalesef. Buraya yazayım da sizin aklınızda olsun, belki gidersiniz.
Eve Dönüş
Bizim Dalmaçya gezimizin son durağıydı Karadağ. Kotor ve Budva şehirlerinden sonra artık dönüş yolculuğumuz başladı.
Dönerken ilk gelişteki rotayı takip etmedik, çünkü ta yukarılara, Zadar’a kadar çıkmak istemedik tekrar, o yüzden bu aşağıdaki rotayı takip ettik.
Kotor’dan ayrılırken çok güzel manzaralardan geçtik. Özellikle Kotor Körfezini dolanırken geçtiğimiz Perast ve Lipci manzaraları harikaydı.
Ve Karadağ’a elveda…
Dönüş rotamızdaki yollar pek hızlı gitmeye izin vermediği için maalesef dönüşümüz epey uzun sürdü.
Maalesef yaklaşık 20 saatlik bir dönüş eziyeti yaşadık. Artık eve dönmek istediğimiz için de, başka bir yerde konaklamak yerine arabayı dönüşümlü kullanarak bir seferde evimize döndük.
Hoşçakal demeden önce hatırlatayım, Dalmaçya gezi rotamız burada, gittiğimiz ilk şehir olan Zadar gezi yazısı burada, Split gezi rehberimiz burada ve Mostar gezilecek yerler de burada. Dubrovnik gezi rehberimize ise buradan ulaşabilirsiniz.
İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi mezunu. İstanbul Teknik Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu Okutmanı. Öğretmenlik, çevirmenlik, editörlük, yazarlık hepsi denendi ama tabii yetmedi, sürekli yeni ve farklı bir şey yapma arzusu ile ortaya karışık aktiviteler eklendi. Tiyatro kurslarına gitmeler, dublaj dersi almalar, falan filan. Belki de Yay burcu olması nedeniyle haddinden fazla meraklı ve kesinlikle her türlü makul sınırın çok ötesinde gezip tozma, keşfetme delisi. Kendisi gibi gezgin ruhlu Hür Tavaşoğlu ile evli. Evli ama çocuksuz : ) "Bence tatil bana özel, biraz değişik, biraz da sürprizli olmalı" diyerek başladığı ve gezilerini anlattığı “Bence Tatil” sitesi Hürriyet Gazetesinin 2013 Bumerang Blog/Websitesi Yarışmasında birinci oldu. Öğretme ve anlatma meraklısı olduğu için her konuda ille de söyleyecek birşeyi var. O yüzden de bu sitede kendisinden sadece gezi yazıları değil, kah kitap yorumu, kah film veya dizi tavsiyesi de bulabilirsiniz, şaşırmayın.