Dizi önerisi: The Man in the High Castle

KİTAP YORUMU: Son Şans – Damlanur Büyükşen
21/08/2020
Dizi önerisi: Mare of Easttown
19/04/2024
KİTAP YORUMU: Son Şans – Damlanur Büyükşen
21/08/2020
Dizi önerisi: Mare of Easttown
19/04/2024

Amazon Prime’dan şahane bir dizi: Başka evrenlere bambaşka bir bakış açısı

4 sezon oynayan “The Man in the High Castle” dizisinin her sezonu 10 bölümden oluşuyor ve toplamda 40 bölüm var. Dizi 2 Emmy kazandı; ayrıca 8 tane daha ödülü var, 56 kere de aday gösterildi. IMDB puanı 8 olan bu mükemmel dizi bence 9 puanı da hak ediyor ama neyse…

2015- 2019 yılları arasında Amazon Prime’da yayınlanan “The Man in the High Castle” bence çok değişik bir senaryoya sahip: İkinci Dünya Savaşı’nı ya Almanya ve Japonya kazansaydı? diye düşünün – işte dizi tam da bunu gösteriyor size.

Dizi gösterime gireli epey oldu ama Netflix rüzgarına kapılıp bunu kaçırdıysanız, aman mutlaka seyredin demek için yazıyorum bu yazıyı. Film eleştirmeni değilim, naçizane bir dizi seyircisi olarak fikrimi yazıyorum burada. Ha tabii edebiyat mezunuyum, o yüzden aklıma esen konuda yazmayı seviyorum, o da ayrı :)

The Man in the High Castle dizisinin konusu

The Man in the High Castle dizisinin yaratıcısı Frank Spotnitz ama konusu Philip Kindred Dick isimli Amerikalı bilim kurgu yazarının 1962 yılında yayınlanan aynı adlı romanından esinlenilmiş. The Man in The High Castle romanı 1963 yılında bilim-kurgu dünyasının en önemli ödüllerinden biri olan Hugo ödülünü kazanmış.

Dizi II. Dünya Savaşını kazanmış Nazi Almanyası ve Japonya’nın hükmettiği bir dünyada ve bizimkinden oldukça farklı bir evrende geçmekte.

Amerikalılar için korkunç ama Almanlar için süper bir evrende geçen bu dizi daha ilk bölümden içine alıveriyor insanı. Bu evrende Amerika’nın Atlantik kıyılarını Almanlar, Pasifik kıyılarını ise Japonlar işgal etmiş.

Almanların işgal ettiği bölgenin adı “American Reich” ve burasının başkenti New York. Reich Almancada devlet demek ve özellikle Nazi Almanya’sıyla bütünleşmiş bir terim bu. Japonların elinde bulundurduğu Pasifik kıyılarındaki bölgenin adı “Japanese Pacific States” ve burasının da başkenti San Fransisco.

American Reich ve Japanese Pacific States arasında Rocky Dağları boyunca uzanan, suçluların, kanun kaçaklarının, Nazilerden kaçan Yahudi ve siyahilerin kötü şartlarda da olsa özgürce yaşayabildiği tarafsız bir bölge var. Başkenti Denver olan Neutral Zone denilen bu yer Alman ve Japon blokları arasındaki Soğuk Savaş benzeri gerilimler nedeniyle tampon bölge görevi görmekte. 

İşte harita böyle bir şey…

Komik değil mi? Ya da traji-komik diyelim… 😮😁

Hele bir de diziyi seyredin ve Amerikan subaylarının topuk selamı verip sağ kollarını kaldırarak durmadan Seig Heil ve Heil Hitler demesini bir görün… çok acayip gerçekten de.

Dizi, dört sezon boyunca her iki tarafta yaşanan gelişmeleri ve ortaya çıkan özgürlük mücadelesinin evrilişini anlatıyor. Hikayeye birçok karakter girip çıksa da birkaç ana karakter diziyi alıp götürüyor sonuna kadar. Başrolde Juliana Crain rolünde Alexa Davalos var. Bence çok güzel bir oyunculuk sergiliyor. Keza yine dizinin en önemli oyuncularından Rufus Sewell de harikalar yaratıyor John Smith rolü ile. Joe Blake’i oynayan Luke Kleintank, Müfettiş Kido’yu oynayan Joel de la Fuente ve Nobusuke Tagomi rolünde Cary-Hiroyuki Tagawa gerçekten çok iyi seçimler.

Önce Amerikalı subaylar sanki ülkeleri Almanlar tarafından işgal edilince mutlu olmuşlar ve seve seve Nazilere katılmışlar diye düşünüyor insan. Tabii sonra görüyoruz ki başka evrenlerde olabildiği gibi kendilerinde de özgür bir dünya olabileceği fikri bir kez insanların ruhunu ele geçirince, bu farkındalık bir kırılma noktası oluyor ve yavaş yavaş bulunduğu ortamdan kurtulma ve özgürleşme arzusuyla birlikte faşizm için geri sayım başlıyor.

Dizi böylesi bir alternatif evreni bize sunarken atmosferi çok güzel kurmuş ve bizi o evrenin gerçekliğine ikna etmeyi başarıyor.

Aşağıdaki fotoğraf başka evrenlerde başka alternatiflerin gerçekleştiğini öğrendikleri sahneden… Yüzlerdeki ifade herşeyi anlatıyor, değil mi? Umut, şaşkınlık, inanamamazlık, hüzün, korku… hepsi hepsi yaşanıyor.

Zaman yolculuğu, paralel evrenler ve alternatif gerçeklik konuları ilginizi çekiyorsa tarihin ilerisine değil geçmişe doğru bir bilim kurgu yolculuğu yaptıracak size bu dizi. Dizinin en enteresan yanlarından biri de bu belki, 2090 vb bir ileri tarihe gitmek yerine 1900’lü yıllara giderek bilim-kurgu yapmak dahiyane bir şey değil mi?

The Man in the High Castle dizisini seyrederken bilim-kurgunun yanında polisiye, aksiyon, gizem, aşk ve drama gibi geniş bir yelpaze ile karşılaşacaksınız. Sosyo-kültürel açıdan bakmayı da unutmamak lazım. Dizi gerçekten de pek çok şey düşündürtüyor ve sorgulatıyor. Tarih boyunca diktatörlüklerin ezdiği toplumları, o karanlık günlerden birinde bir kıvılcım sayesinde insanların başka ufukların olabileceğine dair umutlarının doğuşunu ve bu umudun peşine takılanlar sayesinde faşizmin adım adım yıkılışını… bu ve benzeri şeyleri düşünüyor insan.

Haydi hemen bu diziye başlayın ve bu kadar karanlık bir evren tasviri içinde kurtuluş ve özgürlük için umut nasıl doğuyor, faşizm nasıl yıkılıyor keyifle seyredin. Umarım siz de benim kadar beğenirsiniz.

Spoiler’dan korkmam derseniz, işte size iki tane vurucu sahne…

İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi mezunu. İstanbul Teknik Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu Okutmanı. Öğretmenlik, çevirmenlik, editörlük, yazarlık hepsi denendi ama tabii yetmedi, sürekli yeni ve farklı bir şey yapma arzusu ile ortaya karışık aktiviteler eklendi. Tiyatro kurslarına gitmeler, dublaj dersi almalar, falan filan. Belki de Yay burcu olması nedeniyle haddinden fazla meraklı ve kesinlikle her türlü makul sınırın çok ötesinde gezip tozma, keşfetme delisi. Kendisi gibi gezgin ruhlu Hür Tavaşoğlu ile evli. Evli ama çocuksuz : ) "Bence tatil bana özel, biraz değişik, biraz da sürprizli olmalı" diyerek başladığı ve gezilerini anlattığı “Bence Tatil” sitesi Hürriyet Gazetesinin 2013 Bumerang Blog/Websitesi Yarışmasında birinci oldu. Öğretme ve anlatma meraklısı olduğu için her konuda ille de söyleyecek birşeyi var. O yüzden de bu sitede kendisinden sadece gezi yazıları değil, kah kitap yorumu, kah film veya dizi tavsiyesi de bulabilirsiniz, şaşırmayın.

Paylaşmak ister misiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir