Dizi önerisi: The Man in the High Castle
19/04/2024
Dizi önerisi: 11.22.63
20/04/2024
Sade anlatımı ile devleşen bir hikaye
Bence mutlaka şans verin bu diziye, gerçekten çok güzel. Tam 76 tane adaylık aldı ve 33 tane de ödül kazandı, Imdb’deki 8.4 puanı da kesinlikle hak ediyor.
HBO için çekilen 7 bölümlük bu mini diziyi şu sıralar Blutv üzerinden seyredebilirsiniz.
Mare of Easttown, Pennsylvania’daki küçük bir kasabada meydana gelen genç kadın cinayetlerini araştıran dedektif Mare Sheehan’ın bu düğümü çözmek isterken, kendi aile trajedisi içinde sıkışıp kalması üzerine kurulu bir suç draması.
Diziyi seyretmeye başladığımızda önce biraz sıkıldık, ne yalan söyleyeyim, çok sıradan bir şey gibi geldi ama iyi ki bırakmayıp, devam etmişiz, sonradan anladık ki dizi gücünü sıradanlıktan alıyor. Anlatışındaki sadelik ve karakterlerin sıradan görünüşü sizi aldatmasın, öyle bir parlıyor ki yavaş yavaş, bu kadar ödülü neden ve nasıl aldığını çok iyi anlıyorsunuz.
Gerçekçi ve yalın anlatımı, karakter derinliği ve gizemini son ana kadar korumasıyla, kaliteli dizi arayışında olanları tatmin edebilecek bir dizi bu. Oyuncuların hepsi birbirinden mükemmel. Hepsi çok doğru seçilmiş. Ama tabii ki Kate Winslet alıp götürüyor diziyi, o ayrı…
Mare of Easttown Konusu
Kate Winslet’in canlandırdığı Mare karakteri, 25 yıl önce yapılan bir lise basketbol turnuvasında eyalet şampiyonluğunun kazanılmasını sağladığı için kasabanın kahramanı olmuş. Ama maalesef sonrasında şansı tersine dönüyor ve hayran olduğu babasının mesleğini seçerek girdiği dedektiflik hayatında özellikle son yıllarda sıkıntılar yaşamaya başlıyor. Yakın arkadaşı Dawn’un bir yıl önce kaybolan kızını bulamamasından dolayı hem arkadaşının, hem de kasabadaki pek çok kişinin güvenini kaybetmesi de cabası.
Kişisel sorunları ile işteki problemler arasında sıkışıp kalan Mare’in son yıllarda yaşadığı trajediler arasında boşanması, intihar sonucu kaybettiği oğlu ve torunu için geliniyle girdiği velayet savaşı sayılabilir.
Mare, trajik kaybıyla yüzleşmekten kaçmak isteyerek kendini daha çok işine vermiş ve ailesini ihmal etmiş olsa da, herkesin birbirini tanıdığı bu küçük kasabada Mare’in sorunlarıyla yüzleşmekten kaçması pek de kolay olmuyor tabii.
Çözemediği kayıp vakası ve bir arada tutamadığı ailesi arasında ne yapacağını bilemez durumda bocalayıp dururken, eyalet şampiyonluğunun 25. yıldönümü için özel bir kutlamanın yapıldığı gecede bir cinayet meydana geliyor. Bu cinayet davası sırasında kasabada yaşayan insanların, hatta Mare’in en yakın arkadaşlarının bile karanlık tarafları ortaya çıkmaya başlıyor.
HBO’nun bu başarılı mini dizisi hemen değil, ama eğer sabrederseniz, yavaş yavaş ve derinden sizi kendine bağlıyor. Kate Winslet’in inanılmaz oyunculuğu, en sönük karakteri bile parıldatabilmesi, Mare karakterine komşu ablamız kadar gerçeklik ve inandırıcılık katışı, diziyi sadece bir polisiye olmaktan çıkarıp, drama elementleri de katıyor.
Aksiyon bazlı bir dizi değil bu, bilesiniz, daha ziyade insanların birbiriyle konuştuğu, duyguların ve acıların paylaşıldığı yanı ağır basıyor. Tek tek parçalanan hayatları seyrederken, eş zamanlı ilerleyen polisiye yanı diziyi tam bir dengeye oturtuyor. Yani vurdulu kırdılı bir polisiye değil de polisiye yönü drama ile desteklenmiş şahane bir suç draması seyretmek isterseniz, işte Mare of Easttown tam da bu.
Neredeyse her bölümde bir başka şüpheliyi gözüne kestiren ve onun peşinden koşan Mare ile birlikte biz de seyirci olarak katili bulmaya çalışıyoruz tabii. Bu arada hakkını yemeyelim, gizemin tavan yaptığı ve katili tahmin etmekte gerçekten zorlanacağınız çok kaliteli bir suç draması bu dizi. Katili 40 kere bulduğumuzu sanıp, bu kadar yanılamazdık. 🙈🙈🙈
Bölümler ilerledikçe Mare’in geçmişi aydınlanıyor ve biz ana karakterimizi yani Kate Winslet’ın “en zor rollerimden biriydi” dediği Mare karakterini, o sıradan ve paspal görünüşünün altındaki o güçlü ve pek çok yönden hayranlık duyulası Mare’i daha iyi tanımaya ve sevmeye başlıyoruz.
Senaryoyu alır almaz elinden bırakamayan Kate Winslet, sabaha kadar oturup bütün bölümleri okumuş ve bu çok katmanlı karaktere tıpkı bizim gibi hayran kalmış. Dizinin yönetmeni Craig Zobel, Winslet’ın Mare karakterini herkesten daha iyi anlayıp, çözdüğünü ve resmen onu baştan yarattığını söylemiş.
Cinayet soruşturmasında taşlar en son anda yerini buluyor. Beklemediğimiz kadar çabuk bir şekilde katilin itirafını duyduğumuzu zannederken, asıl katili son bölüme kadar öğrenemiyoruz.
Size en büyük tavsiyem şu olacak:
İlk bakışta sıradanlığıyla ilginizi çok çekemese bile, bunun sizi vazgeçirmesine izin vermeyin, sabredin. Göreceksiniz, bu sıradan gibi görünen dizi sizi beklenmedik derecede şaşırtacak ve sarsacak. Bazen bir şeyi en çarpıcı şekilde anlatmanın yolu, bunu en sade şekilde yapmaktır. Mare of Easttown da gücünü bu sadelikten alıyor. Çok katmanlı bir dizi bu. Sürekli açılan bir yelpaze gibi. Ve bam bam bam vurup geçiyor tam kalbinizin ortasından. İnanın. 🙏🙏🙏
İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi mezunu. İstanbul Teknik Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu Okutmanı. Öğretmenlik, çevirmenlik, editörlük, yazarlık hepsi denendi ama tabii yetmedi, sürekli yeni ve farklı bir şey yapma arzusu ile ortaya karışık aktiviteler eklendi. Tiyatro kurslarına gitmeler, dublaj dersi almalar, falan filan. Belki de Yay burcu olması nedeniyle haddinden fazla meraklı ve kesinlikle her türlü makul sınırın çok ötesinde gezip tozma, keşfetme delisi. Kendisi gibi gezgin ruhlu Hür Tavaşoğlu ile evli. Evli ama çocuksuz : ) "Bence tatil bana özel, biraz değişik, biraz da sürprizli olmalı" diyerek başladığı ve gezilerini anlattığı “Bence Tatil” sitesi Hürriyet Gazetesinin 2013 Bumerang Blog/Websitesi Yarışmasında birinci oldu. Öğretme ve anlatma meraklısı olduğu için her konuda ille de söyleyecek birşeyi var. O yüzden de bu sitede kendisinden sadece gezi yazıları değil, kah kitap yorumu, kah film veya dizi tavsiyesi de bulabilirsiniz, şaşırmayın.
