Didim Tatili

Didim Polis Moral Kampı çok güzel birkaç koydan oluşmakta. Girişte kayıt yapılıp ufak bir ücret alınıyor. Bütün koylar kullanıma açık olmayabiliyor, ya da belki siviller alınmıyor, tam emin değiliz. Bize girişte hangi koylara gidebileceğimiz söylendi. Koylar numaralandırılmış ve arabayla bulması kolay, yön tabelaları mevcut. Tesis de vardı bizim gittiğimiz koylarda.

Yine haritaya bakarak sırayla ilerlediğimizde Demiryol İş Plajı geldi karşımıza. Duja Didim Oteli ile Venosa Beach Resort arasındaki bu plaj da yine berrak suyuyla çok güzeldi. Diğer koylardan farkı nispeten daha çabuk derinleşmesiydi. Yine tesis mevcut.

Sıra geldi Akbük sahiline. Burada çok takılmasak da yine de güzeldi, özellikle İncekum Plajı iyi görünüyordu.

Bu arada unutmadan yazalım, Akbük’ün girişinde Saplı Adası isimli ufak bir adacık var.

Burada deniz o kadar sığ ki adaya kadar yürüyebiliyorsunuz. Denizi yüzmek için çok hoş değil bizce çünkü otlar vardı ama denizde yürüyüş yapmak keyifliydi. Bu yürüyüşü yapacak olursanız deniz ayakkabısı giyin çünkü ara ara rahatsız edici derece taşlar vardı ada yolunda.

Gelelim tatilin en efsane anına. Didim’de diğerlerine çok ama çok fark atan muhteşem bir koy keşfettik. Hatta duyulur da çok kalabalıklaşır, güzelliği bozulur diye çok paylaşasımız da gelmedi önce ama yine de dayanamadık ekliyoruz onu da buraya.

Didim Akbük’ün bittiği ve Bozbük’ün (Milas, Muğla) başladığı yerde bembeyaz kumlarıyla gözlerden uzak, genellikle teknelerin yanaştığı cennet bir koy burası ve adı da Haydar Koyu.

Olağanüstü rengiyle naçizane Maldivleri anımsatan bir denizi var Haydar’ın. Sabah gittiğinizde süper ama öğleden sonra biraz dalgalı oluyor ve suyun rengi bulanık gibi görünebiliyor, bilginiz olsun. Biz her gidişimizde öğlen 2 gibi ayrıldık dalga başlayınca.

Ve işte Haydar :)

Bu arada Haydar Koyuna gitmek için arabanızı belli bir noktada bırakıp, 5-10 dakika patika bir yoldan elde plaj çantaları, sandalyeler vs ile birlikte yürüyorsunuz. Arabanızı koyduğunuz noktadan koya kadar olan patika arabalar giremesin diye bilinçli bir şekilde tahrip edilmiş.

Aslında sığ denizi ile çocuklar için de çok uygun bir koy ama o patika yolu yürümesi biraz meşakkatli.

Bu arada pek çok tekne turu bu koya uğruyor. Biz oradayken epey tekne geldi gitti. Yani Didim merkezden kalkan ve buraya uğrayan bir tekne turunu da tercih edebilirsiniz.

Bir de hemen girişte telefon numarası yazılı reklam panosu var, telefon edip marketten sipariş verebiliyorsunuz.

Bu koy ile ilgili en büyük şikayetimiz dağ gibi çöplerin alınmamış olması ve kenarda yığılı durmasıydı. Tabii ki öncelikle insan olup, heryere çöp atmamak gerek ama belediye de ilgilense hiç fena olmaz.

Aslında Haydar Koyundan 5 dakika kadar önce St Pauli Beach Cafe’nin bulunduğu yerdeki Filiz Koyu da oldukça güzeldi.

Biz akşamüstü otelimize dönerken uğradık ve orası da Haydar Koyu gibi epey dalgalıydı o saatte. O yüzden burada denize girmedik. Artık bir dahaki sefere.

Bunlar da Didim’den İstanbul’a dönerken hala denize doyamadığımız için uğradığımız iki koy: İmbat ve Sarıkum Koyları.

Önce İmbat Koyunda denize girdik. Yine çok uzun süre sığ olan bir denizi var buranın.

Sarıkum Plajı bizim gittiğimiz gün biraz dalgalıydı ve diğerleri kadar da beğenmedik açıkçası.