Unesco Dünya Mirasları listesindeki İtalyan şehri: Verona…
10/06/2014İtalya’nın romantik gölleri ve çevresindeki kasabalar
02/07/20142. Monte Carlo: Casinolar, lüks oteller ve dahası…
Monako deyince akla ilk gelenlerden biri Monte Carlo‘dur. Monte Carlo, kumarhaneleri, ultra lüks otelleri ve renkli gece hayatı ile Monako’nun en meşhur bölgesi belki de. James Bond ve Ocean’s Twelve gibi birçok film sahnesinde gördüğümüz bu yere gitmek oldukça heyecan vericiydi.
Monte Carlo’ya gitmek için La Condamine bölgesindeki Port Hercule limanı boyunca yürüdük. Sonra karşımıza bu tünel gibi yer çıktı.
Burada bir asansöre biniyorsunuz, hooop yukarıya çıkarıyor sizi ve kendinizi Avenue de Monte-Carlo’da buluyorsunuz. Monte Carlo adını bölgedeki dağdan alıyor, “Mount Charles” anlamına geliyormuş. Bir tarafta Hotel de Paris, diğer tarafımızda Casino Monte Carlo olacak şekilde yürüyerek Kumarhaneler Meydanına çıktık.
Önünde muhteşem arabaların durduğu bu zarif ve lüks otel 1864 yılından kalmaymış. Oteldeki Louis XV-Alain Ducasse restoranı 3 Michelin yıldızı ile ödüllendirilmiş.
Lobisi ve odaları da şöyle…
Monte Carlo’daki Place du Casino – yani Kumarhaler Meydanındaki en meşhur kumarhane Paris Opera Binasının mimarı olan Charles Garnier’in eseri Casino de Monte-Carlo. Buraya Monakolu vatandaşların girmesi yasakmış, bize ilginç geldi…
Kumarhaneler Meydanına hakim konumdaki Casino de Monte-Carlo, mimarisiyle göz kamaştırıyordu.
Şarapçılık ile ilgili bir kutlama yüzünden kumarhanenin önünü üzüm bağları haline getirmişlerdi bizim gittiğimiz tarihte. Kumarhanenin önünde dev bir konkav ayna vardı. Farklı yönlerden baktıkça farklı yansımalar gösteriyordu. Bir de meydanın tam ortasında kocaman bir fıskiyeli havuz vardı.
Etraf pahalı ve lüks arabalardan geçilmiyor gördüğünüz gibi…
Casino Monte Carlo, karşı tarafın manzarasını çekerken aynaya yansımış :)
Casino de Monte Carlo’da rulet, black jack gibi masa oyunları Salon Europe, Salons Privés, Salle des Amériques salonlarında oynanmakta. Slot makinaları da var elbette. Giriş için 18 yaş üstü olmak ve yanında kimlik taşımak gerekiyor. Gündüz gezip dolaşmak için geldiyseniz sorun çıkarmasalar da akşam kumar oynamaya gelenlerin şık elbiseler giymiş olması gerekiyor. Biz içini gezmek için girmek istedik, sırt çantası yasak dediler. O yüzden birimiz çantayı tutarken diğeri gezdi, sonra öteki.
İçerisi oldukça lüks döşenmiş, barı bile parlak parlak kocaman taşlarla kaplı. Oralara kadar gitmişken, kumar oynamasanız da illa ki görülmesi gereken bir ortam. Ama içeride fotoğraf çekilmesine izin vermiyorlar, o yüzden kendi sitelerinden birkaç fotoğraf koyayım bari.
Girip gezmek için para ödemedik biz. Girişi serbest ve ücretsiz olan yerler:
- Salle Renaissance: Slot machines
- Salon Europe : English Roulette, Perfect Pairs Black Jack & Craps
- Salle Amérique : slot machines
- Restaurant Le Train Bleu, Restaurant Salon Rose
- Bar La Salle Blanche
- Salons Touzet ve Terrasse Salle Blanche için ise 10Euro giriş ücreti gerekiyor.
Casino Monte Carlo sadece kumarhaneden ibaret bir yer değil, aslında bir tür eğlence kompleksi. Yanında opera ve bale salonu da var. Tasarımı yine mimar Charles Garnier’e ait. Hatta Opera binasının bahçesine açık hava sineması kurmuşlardı.
Akşam buraya geri geldiğimizde bir de baktık ki bir dolu filmden kareler alıp, kolaj yapmışlar, döndürüp döndürüp onu oynatıyorlar. Gerek eski filmlerden, gerekse yenilerden içinde Monte Carlo ve Monako sahneleri olanları seçmişler, tam o sahneleri gösteriyorlar. Şahane bir kolajdı, efil efil gece esintisinde, içinde Monte Carlo geçen filmleri seyretmenin tadına doyamadık…
Kumarhaneler Meydanında gezmeye devam edecek olursak, burada tarihi Casino de Monte Carlo’nun dışında bir tane de yeni kumarhane var: Casino Café de Paris.
Aslında Cafe de Paris mutlaka uğranması gereken çok güzel bir kafe-restoran. Şöyle birşeyler yemek veya içmek isterseniz aynı zamanda önünüzden geçen inanılmaz arabaları, büyük ihtimal sınırlı sayıda üretilmiş Porche, Ferrari, Bentley ve Rolls Royce’ları, etrafta dolaşan son derece havalı ve şık insanları seyrederek bir mola verebilirsiniz. Cafe de Paris, Monte Carlo’da en popüler mekanlardan biri. Deniz mahsülleri, Fransız ve İtalyan mutfağı yemeklerden yiyebilir veya tercihinizi kahve ya da dondurmadan yana kullanabilirsiniz.
Café de Paris’nin içindeki kumarhaneye herkesin girmesi serbest. Sadece sırtçantalarımızı yine almadılar, fotoğraf çekmek yine yasak. O yüzden size kendi sitelerinden fotoğraf koyayım…
American Roulette, Black Jack gibi oyunlar ve tabii yine slot makinaları var. Özel bir kıyafet kuralı yok, sadece üniformalı askerleri almıyorlar. Giriş ücretsiz. 18 yaş kuralı elbette yine geçerli.
Kumarhaneler Meydanı gerçekten hem görsellik hem de zenginlik açısından düşünülünce Monako’nun en şatafatlı yeri sanırım.
Bölgede yakında bir de Sun Casino var. Cafe de Paris Casino’sundaki kurallar geçerli burada da…
Kumarhaneler Meydanı’na gece geldiğimizde de ortalık süperdi. Işıklar, hareketlenen ortam, oyun oynamaya gelen insanlar ve elbette ki çok ama çok lüks araba sayısındaki artış…
Aşağıdaki hatıra fotoğrafını çekerken çok enteresan birşey oldu. Biz tripodu kurup, fotoğraf makinasını üzerine yerleştirdik ve tam fotoğraf için ayarlarımızı yapıp poz vermek için havuzun yanına gidecekken, bir çift geldi ve fotoğraf makinalarını merdivene koyup ayarlayarak kendilerinin havuzun önünde fotoğrafını çekmeye çalıştılar. Bir iki kez denediler ve bu denemelerden birinde öyle hoş bir poz verdiler ki ben de dayanamayıp deklanşöre bastım. Sonra onlar kendi fotoğraf makinalarında çektikleri fotoğrafa bakarken, pek de beğenmediklerini farkedip, onlara seslendim ve yanımıza çağırdım. Çektiğim fotoğrafı çok sevdiler. Bizim gibi seyahat tutkunu Avusturalyalı bir çiftti. Başladık sohbete. Bugüne kadar 20-30 ülke gezdik, en güzel ve en değişik gelen yer İstanbul oldu demezler mi, çok şaşırdık ve elbette çok mutlu olduk. Türk olduğumuzu söyleyince Türkiye’de gezdikleri diğer yerleri anlattılar. Biz de Avusturalya’yı görmek istiyoruz ama o kadar uzaklara daha başlamadık dedik. Neyse sohbet sonunda e-mail adreslerini aldım ve fotoğrafı yollamaya söz verdim. Çok sevindiler. Tatil dönüşü hemen yolladım ve gelen teşekkür mailinde çerçeveletip salonlarında en güzel yere asacaklarını söylediler. Pek bir mutlu oldum ben de.
Bu kadar sohbetten sonra kendi fotoğrafımızı da çekelim bari dedik ama fıskiye durmuştu maalesef ve onlarınki gibi güzel bir fotoğrafımız olamadı burada…
Dönelim kumarhanelere… Kumarhaneler Meydanı’ndan biraz daha uzakta ise Monte-Carlo Bay Casino var. Monte-Carlo Bay Hotel & Resort’a ait kumarhaneye giriş serbest ve ücretsiz. Lüks bir otelin kumarhanesi olduğu için şık gitmekte fayda var eğer ziyaret etmeyi düşünürseniz.
2 Comments
Dilekçiğim metro istasyonu ışıklandırması ile çok hoşuma
gitti. Metro şantiyesinde çalışmanın getirdiği algıda seçicilik olayı olabilir
bilemiyorum. Açık sinema koltuklarına bayıldım. Tam tasarım işi. Arkadaki ızgara desenli
pencerenin ne olduğunu çözmedim bir türlü. Fotoğrafların içinde en mükemmeli bence birbirine
sarılmış Avustralyalı çift. Daha ilk bakışta dikkatimi çekti. Son derece
başarılı bir çekim. Elinize sağlık. Yarış pistine dönüşen sokak konusu dar
alanlardaki esnek tasarımın harika bir örneği bence. Yürüyen merdiven İzmir’de benim
oturduğum Mithatpaşa yolundaki merdivenin yanında da var. Zira epey yokuşlu bir
alan bizim orası da :) Kentin ve kumarhanelerin o kadar ihtişamlı ve aşırı gösterişli
olup, Prenslik Sarayının bu kadar sade olması inan beni de çok şaşırttı. Fotoğraf
çekemediğin noktaları da referansla harika bir şekilde halletmişsin. Eline
emeğine sağlık. Keyifle okudum…
Canım benim, ne kadar dikkatle okumuşsun, evet o açık sinema tasarımına biz de bayıldık, o koltuklardan hiç kalkasım gelmedi vallahi. Tren istasyonlarını hakikaten görmen lazım, çok enteresan. Adamlar dağı dele dele neler yapmışlar hayret ediyor insan. Ve evet, dediğin gibi tezatlar ülkesi birçok açıdan. Belki de o yüzden çok sevdim ben, adım başı şaşırttı beni, severim şaşırmayı :)
İzmir’de de merdiven düşünülüp yapılmış ha, ah gözünü sevdiğim İzmir, ne güzel :)
Avusturalyalıların fotoğrafını beğendiğine sevindim – e artık fotoğraf sanatçısı gözüyle bakıyorsun, o yüzden sen beğenince daha bir seviniyorum :) Çok teşekkürler canım tüm yorumların için…