Rüya gibi bir Portekiz gezisi: Bölüm 3. Lizbon – Alfama Bölgesi
16/11/2019Rüya gibi bir Portekiz gezisi: Bölüm 5. Lizbon – Gulbenkian Müzesi
22/11/2019Rüya gibi bir Portekiz gezisi: Bölüm 4. Lizbon – Baixa ve Avenida Bölgesi
Füsun Erdoğanlar Bengisu yazdı.
Son derece şık bir bölge olan Baixa, 1755 depreminin yıkıcı etkilerini gerçek anlamda hisseden ve mahallenin çoğunun yok olduğu bir alan. Marquês de Pombal (1699-1782) ızgara sistemli bir kent planlaması tasarlayarak, daha önce detaylı olarak anlattığım nehir kenarındaki Praça do Comércio meydanını hareketli Rossio meydanına bağlamak suretiyle küllerinden doğan yepyeni bir şehir merkezi yaratmış. 1750 ile 1777 yılları arasında Kral José I’in başvekili olan bu politikacı deprem öncesi bölgenin karakteristik organik formlu sokaklarından çok farklı bir düzen yaratmış. Sokakların iki yanına düzenli biçimde sıralanan Neo-Klasik binalarla şekillenen bu yeni düzende cadde isimleri orada ticaret yapan esnaflara ve zanaatkârlara göre verilmiş. Örneğin; Rua do Ouro – Kuyumcular Caddesi, Rua dos Sapateiros –Ayakkabıcılar Caddesi, Rua do Comércio – Bankacılar Caddesi gibi. (Kaynak Lisbon – DK Eyewitness)
Baixa bölgesi depreme dayanıklı bina inşaatının ilk örneklerinden biriymiş. Mimari modelleri depreme karşı test etmek için etraflarında askeri birlik yürüyüşleri yaptırılarak bir çeşit deprem simülasyonu oluşturulmuş. Bina strüktürlerinin en önemli özelliği deprem yüklerini almak için ahşap örgü karkastan oluşan bir kafes sistem içermesiymiş. Aynı zamanda iç teras duvarları ahşap çatıdan yüksek yapılarak olası bir yangının yayılmasının önüne geçilmeye çalışılmış.
1755 depreminden hemen sonra Baixa bölgesinin yaratıcısı Marquês de Pombal “Passeio Público” denilen Avenida de Liberdade bulvarının alt kısmı ile Praça do Restauradores meydanını kapsayan bir gezinti alanı yaratmış. Adı Özgürlük Caddesi olmasına rağmen bu bölgede eğlenmek uzun süre sadece Lizbon’un yüksek sosyete sınıfına özgü bir aktiviteymiş. Alt sınıfı alanın dışında tutmak için duvarlar ve kapılar koyulmuş. 1821 yılında liberallerin güçlenip iktidara gelmesiyle duvarlar yıkılmış. Böylece bulvar ve meydan halka açık hale gelmiş. (Kaynak Lisbon – DK Eyewitness).
Depremden yıllar sonra Baixa bölgesinin yeniden yapılanmasını kutlamak için Arco da Rua Augusta adlı daha önce anlattığım zafer takı yapılmış ve 1873 yılında açılmış. Bu yapıyı kısa bir süre sonra Baixa bölgesi ile Parque Eduardo VII parkı arasında kalan, 1879-1882 yılları arasında inşa edilen Avenida de Liberdade adlı kentin en şık ve pahalı bulvarı izlemiş. Paris’in ünlü Champs-Élysées bulvarına öykünen bu büyük caddenin ağaçlarla kaplı orta şeridinin iki yanında 19. Yüzyıl konakları yer almaktadır.
Gelelim Lizbon’a giden herkesin Lizbon deyince ilk aklına gelen, turların favori noktası görkemli asansör Elevador de Santa Justa yapısına. Rua Áurea ya da Rua do Ouro (Altın Cadde) yolunda ilerlerken karşımıza çıkan 1902 tarihli bu ünlü Neo-Gotik tarzı asansör Eiffel kulesini yapan Alexandre Gustave Eiffel’in öğrencisi Fransız mimar Raoul Mesnier du Ponsard tarafından tasarlanmış. Çelikten yapılmış bina filigran motiflerle süslenmiş. Elevador do Carmo adıyla da bilinen asansör Baixa bölgesinin ikonik yapılarından. Pirinç teçhizatlı ahşap panelli zarif bir kabin ile yukarı çıkılan asansör, yüksekliği 32 metre olan yürüyüş terasına ulaşıyor. En üst kottaki manzara noktasına ise son derece dar spiral merdivenlerle ulaşıp, buradan Rossio meydanını, Baixa bölgesini, karşı tepedeki kaleyi, nehri ve Carmo Kilisesi kalıntılarını izleyebiliyorsunuz. Spiral merdivenlerden çıkarken kapkaççılara karşı dikkatli olmanız konusunda uyarı var. 7.30 ile 19.30 saatleri arasında asansör kullanıma açık. Şans eseri 25 ağustos 1988 yılındaki Chiado bölgesini tahrip eden yangın bu asansöre ulaşmadan söndürülmüş.
Rua Áurea ya da Rua do Ouro caddeleri bizi ünlü meydan Rossio ‘ya getirdi. Caddenin bitimi ile birlikte bir anda bizi büyüleyen heykelli çeşmeler, desenli mozaikler ve etkileyici bir dikili taş ile başbaşa kaldık. Resmi adı Praça de D. Pedro IV olan bu meydan 600 yıldır Lizbon’un atar damarı sayılabilecek bir bölge. Bu zaman zarfında boğa güreşlerine, festivallere, askeri yürüyüşlere, auto-da-fé denilen kafir veya günahkar addedilen, dinden dönen kişilerin sivil otoritelerce resmi olarak cezalandırıldığı dehşet verici dinsel gösterilere tanıklık etmiş.
Mütevazi Pombaline binalarının altları dükkan ve kafelerle çevrilmiş olan bu meydanın merkezindeki dikili taşta yer alan heykel Dom Pedro IV heykeli olup, bu kişi hem Portekiz ve Algarve bölgesinin hem de bağımsız Brezilya’nın ilk imparatoru imiş. 1870 yılında 23 metrelik Korint Stilindeki bir sütunun üzerine dikilmiş bu bronz heykelin altındaki kare kaidenin dört köşesinde adalet, bilgelik, güç ve mütevazilik gibi krala atfedilen özellikleri temsil eden kadınların heykelleri yer alıyor.
19. yüzyılın ortalarında meydan gri ve beyaz küplerden oluşan şimdiki dalgalı mozaik desen ile kaplanmış. Bu çalışma Lizbon’da karşınıza çıkacak desenli kent kaldırımlarının (Calçada Portuguesa) ilk örneği imiş.
Meydanın kuzey kısmında Dom Pedro’nun kızkardeşinin adı ile anılan Teatro Nacional D. Maria II var. Bu neo klasik bina 1840 yılında İtalyan Mimar Fortunato Lodi tarafından inşa edilmiş ancak 1964 yangınında tahrip olmuş. 1970 yıllarında ise restore edilmiş. Portekiz’in restorasyon konusunda gösterdiği yoğun çaba çok hoşuma gitti. Sütunlu girişin üzerindeki alınlıkta Gil Vicente (1465-1536) adlı Portekiz tiyatrosunun kurucusunun heykeli var.
Meydandan Rua das Portas de Santo Antão adlı mozaik kaplı bir yaya caddesi ile çıktık. Bu cadde dikili taşı ve desenli mozaik zemin kaplaması ile yine güzel bir meydan olan Praça dos Restauradores paralelinde. Bu meydanın devamı ise üstte bahsettiğim ağaçlıklı geniş bulvar Avenida da Liberdade bulvarına çıkıyor.
Rua das Portas de Santo Antão caddesi yayalara ayrılmış bir sokak ve yoğun olarak turistlere çığırtkanlık yapan deniz ürünleri restoranları işgali altında. Ancak caddedeki yerel işletmeler, tarihi restoranlar, gizli tüneller ve avlular keşfedilmeyi bekliyor. Bu mekanları yeme-içme bölümünde detaylı olarak anlatacağım. Bunun yanında cadde tam bir kültür noktası. Yol boyunca tiyatro severleri memnun edecek yapılar var. Teatro Nacional Dona Maria II ile başlayıp Teatro Politeama ile devam eden, kentin en önemli konser salonlarından biri olan Coliseu dos Recreios ile sonlanan bu binalar bölgedeki kültürel zincirin parçaları.
Caddeye cephesi Azelejo kaplı aşağıdaki güzel bina ile başlıyoruz. 9 numaraya kadar uzanan bu uzun yapının altında 7 numarada 1870 yılından beri yer alan bar Ginjinha Sem Rival var. Aynı adı taşıyan kiraz likörü Ginjinha ile ünlü… Tarihi yapı 1951 yılından beri 9 numaradan girilen “O Artista Boutique Suites” adlı bir butik otel olarak hizmet veriyor. Otel João Tiago Aguiar tarafından onarılmış ve Nini Andrade Silva tarafından da 20. Yüzyılın usta sanatçılarının dramatik eserlerine yer verilerek dekore edilmiş.
Caddede gezerken Pátio do Tronco adlı bir tünele denk geldik. Burası bir zamanlar eski bir hapishanenin giriş kapısıymış. Lusiads adlı epik şiiri ile tanınan ünlü şair Luís Vaz de Camões buranın yakınlarında giriştiği bir kavgadan sonra aylarca bu hapishanede kalmış. Bu olay yaptığı uzun Hindistan yolculuğundan önce olmuş. Seyahati sonrasında Os Lusíadas adlı eserini yazmış. Portekiz edebiyatının en önemli eseri olarak kabul edilen bu destansı şiir ilk kez 1572’de yayınlanmış. Tavanda gördüğümüz seramik paneller şairin bu bölgede (hapishanede) geçirdiği günleri hatırlatmak için artist Leonel Moura tarafından 1992 yılında yapılmış.
Bizim göremediğimiz ama size mutlaka önereceğim bir vaha var bu caddede. Rua das Portas de Santo Antão 58 numarada. Casa do Alentejo. 17. Yüzyıldan kalma görkemli bir malikaneden Lizbon’da yaşayan Alentejo bölgesinden insanların toplandığı bir sosyal merkeze çevrilmiş. Üst katında aynı isimli bir restoran var. Binanın gizli saklı insanı şaşırtan güzellikleri var. Fas stili bir avlu ve restorana gitmek için merdivenleri çıkarken göreceğiniz Louis XVI stili bir balo salonu. Burayı mutlaka ajandanıza alın derim.
Rua das Portas de Santo Antão caddesi grafitilerle süslü harika bir asansör ile bitiyor. Ascensor do Lavra. Adının asansör olduğuna bakmayın. Bildiğiniz füniküler. Hatta biz asansörün nerede olduğunu sorunca bu füniküleri gösterdiler. İçine 42 kişi alan, Torel Bahçesine ve manzara noktasına çok yakın bir alana çıkan bu asansör iki dakikada dimdik Calçada do Lavra caddesini tırmanıyor. Avenida da Liberdade caddesine paralel çalışan asansör Câmara Pestana ile Largo da Anunciada caddelerini birbirine bağlıyor. 1884 yılında çalışmaya başlayan kentin ilk füniküleri tam bir turistik araç ama bu sıcakta merdivenleri tırmanmaktan iyidir. Tavsiyem burayı tırmandıktan sonra yanlardaki merdivenlerden aşağıya inmeniz. Çok etkileyici.
Fünikülerden inip Rua Câmara Pestana caddesi boyunca yürüyünce ilginç bir bina gördüm. Binanın yanında bir kapı vardı. Kapıdan içeriye doğru bir yol uzanıyordu. Eşimin “Nereye gidiyorsun!” nidaları arasında kapıdan içeri girince bir vaha ile karşılaştım.
Yüzyıldan kalma iki adet malikânenin otele dönüştürülmesiyle elde edilen Torel Palace adlı havuzlu bir bölgeye giriş yaptım şaşkınlık içinde. Gölgelik alanları ve şık dekoru ile gerçek bir vahaydı. Serap mı görüyorum acaba diye bile düşündüm. Hemen eşimi çağırdım. Gölgeye yayılıp kahve molası verdik burada. Otel 1902 ve 1904 tarihli iki malikâneden oluşuyor. Portekiz doğumlu bir bankacı kariyerini bırakıp Sant´ana tepesindeki ilk malikâneyi kiralayarak 2013 yılında 11 oda ile otele çevirmiş. Sonra Avusturya’dan oteli ziyarete gelen bir bayan misafir burayı öyle sevmiş ki; Avusturya’yı terk edip, Portekiz’e taşınmış ve otele ortak olmuş. Yandaki ikinci malikâneyi eski bankacı ortağı ile dekore edip, 2015 yılında oteli 28 odaya çıkartmışlar. Profesyonelce tasarlanan bahçeli terastan Tejo Nehri (Rio Tejo), Sao Jorge Kalesi (Castelo de São Jorge) ve şehir merkezinden panoramik manzaralar görünüyor. Adres: Rua Câmara Pestana 23, 1150-082.
Fünikülerle yukarı çıkıp merdivenlerle aşağıya inerken inşaat molozu toplayan iki zenci genç işçi ile karşılaştım. Ben tedirgin bir bakışla biraz fazla bakınca bu ikisi etrafımda pervane olmaya başladılar. Bir elimde çanta diğerinde kamera. Beyaz tenli saf bir turist. Korku dolu bakışlar. Tam bir av. Allahtan eşim de yanıma gelince ve bir de başka turistler etrafta görününce işlerine geri döndüler. Çok tekinsizdiler açıkçası. Bu arada yakıcı güneşin etkisi ile Portekiz halkı çoğunlukla esmer hatta siyahi nüfus da hatırı sayılır derecede fazla.
Baixa Bölgesinde Yeme İçme
Rossio Meydanının batı kısmında yazarların buluşma noktası olan Café Nicola var. Hatta hicivleri ile kötü bir ün kazanmış Portekiz’in ünlü şairi Manuel du Bocage (1765-1805) favori mekanıymış. Adres: Praça Dom Pedro IV 24-25, 1200-091. Çalışma saatleri – 08.00-00.00.
Buranın bizim de test ettiğimiz bir diğer ünlü tarihi kafesi ise 1829 yılında açılmış ve hala pasta, çay ve sert kahve servisi yapan Confeitaria Nacional. Adres: Praça da Figueira, Praça Dom Pedro IV 18B, 1100-241. Çalışma saatleri – 08.00-20.00.
Bu bölgede güzel bir deniz restoranını da tavsiye etmeden geçemeyeceğim. Ortası ağaçlarla kaplı geniş bulvar Avenida da Liberdade üzerinde 1920’lerden kalma çarpıcı bir dairesel binanın köşesinde yer alan Ribadouro Restaurante Cervejaria. Mütevazi dekorlu ancak sirkülasyonu oldukça fazla olan bir restoran ve taze balık konusunda iyi bir ünü var. Biz seçimlerimizden memnun kaldık. Darısı başınıza. Adres: Avenida da Liberdade 155, 1250-144. Çalışma saatleri – 12.00-01.30.
Rossio Meydanı ve buna bağlanan yollar sokaklara sandalye atan kafe ve barlarla kaplı. Aşağıda Rua das Portas de Santo Antão Caddesi girişinde cephesi azulejo kaplı bir bar göreceksiniz. Ginjinha Sem Rival… Butik otelin alt katındaki bu bar Ginjinha adlı kiraz likörü (cherry brandy) ile ünlüymüş ve açıldığı 1870 yılından beri tarif değişmeden kalmış. Lizbon’da gelenekleri sürdürmeyi başaran birkaç adresten biri. Adres: Rua das Portas de Santo Antão 7, 1150-264…
Rua das Portas de Santo Antão Caddesinde turist çığırtkanlığı yapan restoranların içinden geçerken gözünüz mü korktu? İşte burada ben devreye girip size biraz destek olacağım. Genel olarak yüksek beğeni almış köklü birkaç restoran seçeneği sıralayacağım:
- RESTAURANTE SOLAR DOS PRESUNTOS
Geleneksel Portekiz mutfağı lezzetleri. Özellikle de ülkenin kuzey kısmından tatlar. Beş adet yemek salonu karikatürler, ünlü artistlerin fotoğrafları, şu anda aramızda olmayan ünlü kişilerin portreleri ile dekore edilmiş.
Adres: Rua das Portas de Santo Antão 150, 1150-269. Çalışma saatleri – 12:00–15:30, 18:45–23:00, Pazar günleri kapalı.
- RESTAURANTE GAMBRİNUS
1936 yılında bir Alman birahanesi olarak açılan bu mekan 60’lı yıllarda köklü bir değişim göstererek, Portekiz mutfağından lezzetler özellikle de balık ve deniz ürünleri servis eden lüks bir restorana dönüşmüş. Bugün mekan egzotik ahşap kaplamaları ve Kral Gambrinus ile sadık hizmetkarlarını betimleyen şık bir vitray tasarımı ile klasik dekorunu korumaktadır.
Adres: Rua das Portas de Santo Antão 23, 1150-264. Çalışma saatleri – 12:00–01:30.
- RESTAURANTE BONJARDİM
Travessa de Santo Antão üzerinde bir köşeye saklanmış kentin en eski restoranlarından. Portekiz’in piliç çevirme konusunda halen en iyilerinden biri imiş. 1950 yılından beri “Piliç Kralı” olarak anılan bu restoranın dışarıda ve içeride servis yapılan mütevazı bir dekoru var. Mekanın birkaç adım ötesine Fado şarkıcısı Amália Rodrigues’e saygı duruşu niteliğinde bir duvar resmi (mural) yapılmış.
Adres: Travessa de Santo Antão 12 , 1150-265. Çalışma saatleri – 12:00–23:00.
- RESTAURANTE O CHURRASCO
Eğer Bonjardim’de yer bulamadıysanız bu restoran iyi bir alternatif. O kadar popüler değil ama bazılarına göre tavuğu daha bile iyi. 1960’ların iç dekoruna sahip ve dışarıda oturma imkanı da var.
Adres: Rua das Portas de Santo Antão 85, 1150-266. Çalışma saatleri – 12:00–16:30, 18:30–23:30.
- FÁBRİCA COFFEE ROASTERS
Gerçek kahve severlerin tapınağı olarak adlandırılan bir kahve mekanı. Brezilya, Kolombiya ve Etiyopya’dan gelen kahve çekirdekleri yerinde çekilip kavruluyormuş. Özel kahveler servis eden bu mekanın önünde küçük ama sevimli bir terası ve ilgi çekici, modern bir iç dekorasyonu var.
Adres: Rua das Portas de Santo Antão 136, 1150-269. Çalışma saatleri – 08:00–20:00.
- LEİTARİA ANUNCİADA
Rua das Portas de Santo Antão caddesinin en sonunda Largo da Anunciada üzerinde ilginç duvar seramikleri azulejo ile kaplanmış bir bina göreceksiniz. 1927 yılında açılan Leitaria Anunciada direkt olarak ineklerden alınan sütün sunulduğu bir süt dükkânı imiş. Seramiklerdeki resimler de bu dönemi anlatıyormuş. Bugün geleneksel Portekiz yemeklerinin servis edildiği bir esnaf lokantası.
Adres: Largo da Anunciada 1, 1250-048. Çalışma saatleri – 08:30–23:00.
Ve Rua das Portas de Santo Antão caddesinin sürprizleri yukarıda detaylı olarak anlattığım Ascensor do Lavra adlı füniküler ile sonlanıyor. Lizbon’da ünlü çok cadde var ama bu sokak benzerlerine göre daha küçük bir yaya yolu olmasına rağmen sunduğu detaylarla diğerlerini hiç aratmıyor bence.
Not: Eşim Murat Bengisu’ya ait olduklarını belirttiklerim dışında tüm fotoğraflar bana aittir.
Füsun Erdoğanlar Bengisu
Lizbon’da konaklamayı düşünecek olursanız, otel seçenekleri için bencetatil.com olarak bizim en çok tercih ettiğimiz online rezervasyon sitesi Booking.com‘u inceleyebilirsiniz…
Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesinden Yüksek Lisans diploması almış, özel sektörde çalışan, seyahate ve fotoğrafçılığa tutkun bir mimarım. İzmir Ekonomi Üniversitesinde profesör olan eşimin de benzer zevkleri paylaşması nedeniyle, dünya kazan biz kepçe geziyorduk ki; bu keyifli günler 2020 yılı başında Covid-19 fırtınasının tüm dünyayı sarması ile sekteye uğradı. Tüm dünya gibi biz de etkilendik. Şu anda havaalanlarının çalışmaya başlamasını ve virüsün kaybolmasını dört gözle bekliyoruz. Yıllar sonra bu cümleye baktığımızda eminim hem ben hem de siz dünyayı bu derece ters yüz eden olaya çok şaşıracağız.
2014 yılında bir anda yolumuz dünya tatlısı bir çift olan Dilek ve Hür Tavaşoğlu ile kesişti. Onların teşviki ile Bencetatil.com sitesinde gezi yazıları yazmaya başladım. İnanılmaz da keyif aldım. Tipik bir Başak burcu olduğum için oldukça detaycıyım. Gezdiğim yerler ile ilgili daha sonra yabancı kaynaklardan güvenilir bilgiler bulup, bunu yazılarıma aktarıyorum. İnceleme ve araştırma ruhum sınır tanımıyor anlayacağınız.
Fiziksel ve maddi olarak imkanlarımız el verdiği ölçüde bencetatil.com ile serüvenlerimize devam edeceğiz. Umarım yazılarımdan siz de benim kadar keyif alıyorsunuzdur.