Cenevre: “Suisse Romande” bölgesinin en büyük şehri…
30/10/2014Baltık Ülkeleri Gezisi…
25/11/2014Bencetatil.com’un yazarlarından Füsun Erdoğanlar Bengisu bu sefer sanat ile geziyi birleştirip, bizi görsel bir şölenin içine çekiyor.
Sevgili Füsun’un İzmir Narlıdere Fotoğrafçılık Kursu ile yaptıkları Bolu Yedigöller, Gölcük ve Abant gezisi‘ne bakınca ben şahsen İzmir’li olmak istedim -İzmir’li olup, aynı kursa gidecek kadar şanslı olmak istedim…
Yine de dünyayı onların gözünden görüp bu sayfalarda kaybolmak da ayrı bir zevk oldu benim için. Umarım siz de sonbaharın, sisin ve yağmurun iyice şiirselleştirdiği bu gezi yazısı ve fotoğraflarını en az benim kadar beğenirsiniz.
Öncelikle değerli yazarımız Füsun Erdoğanlar Bengisu’yu ve onun aracılığıyla, muhteşem hocaları Bahadır Karabıyık ve tüm kursiyerleri buradan sevgiyle selamlıyorum, emeğinize, yüreğinize sağlık…
Dilek Vidana Tavaşoğlu
Bolu Yedigöller, Gölcük ve Abant gezisi… Füsun Erdoğanlar Bengisu yazdı.
Eşim ile birlikte Narlıdere Fotoğrafçılık Kursu’nun saha çalışması için Bolu Yedigöller, Gölcük ve Abant bölgelerini gezdik. Sonbahar renkleri ile fotojenik büyüleyici bir coğrafyaydı. Fotoğraf tutkunlarının mutlaka ziyaret etmesi gereken bir köşe.
YEDİGÖLLER
İlk durak gölleri, şelaleleri, köprüleri ve yeşili ile sonbahar renklerinin bin bir tonunu içinde barındıran Yedigöller Milli Parkı..
Narlıdere Fotoğrafçılık Kursu’nun hocası Bahadır Karabıyık üniversitedeki sanat tarihi kariyerini bırakıp, kendini fotoğraf tutkunlarına adamış. Gerçekten sabırlı ve iyi bir öğretmen.
Bahadır Hocanın sanat tarihi kökeni nedeni ile fotoğraf kursumuzda sanat her zaman ön planda. Cumartesi günleri isteyen kursiyerler ücretsiz sanat tarihi ve İngilizce dersi alabiliyorlar. Ben sanat tarihi dersinin vazgeçilmez üyesiyim mesela.
Kursta her zaman sıcak çayımız ve taze kurabiyelerimiz var. Ders görürken bir yanda da yiyip içiyoruz. Tam bir ev ortamı.
Bahadır Hocamız biz kursiyerlerine Argonotlar diyor. Argonotlar, Yunan mitolojisinde Truva Savaşı’ndan önceki yıllarda yaşamış kahraman bir grup. Argonotlar önderleri Iason‘ın Altın Post’u bulmak için Colchis’e gidişini konu alan bir mitte yer alıyorlar. Kahramanların ismi bindikleri gemi olan Argo’dan, geminin adı ise onu yapan kişi olan Argus’tan geliyormuş. “Argonotlar”, “Argo denizcileri” anlamındaymış. Anlayacağınız önderimiz Iason eşliğinde fotoğraf maceramıza çıkmış bulunuyoruz. Deneyimli kursiyerler yarışmalarda oldukça iyi dereceler alıyorlar. Kimbilir belki bir gün biz de derece ile döneriz bir yarışmadan.
Gelelim yolculuğumuza. Cuma akşamı otobüse binip, cumartesi Bolu merkezdeki otelimize yerleştikten sonra ver elini Yedigöller. Girişte bizi karşılayan ahşap yapı dahi öyle davetkâr ki; sizi ne gibi güzelliklerin beklediğinin habercisi sanki.
Yedigöller büyüleyici coğrafyası ile çok ilgi çekici ancak tesis yok. O nedenle yemek işimizi çözmek için otelden aşçılar geldiler ve bize sucuk-ekmek pişirdiler. Fotoğrafları çekip çekip ayran eşliğinde karnımızı doyurduk, hatta bize sıcak çay bile hazırlamışlardı. Zaten bütün gruplar öyle yapmışlardı. Herkesin pişirme işine bakan bir ekibi vardı. Bu bölgeye yeme içme konusundaki problemleri bilerek hazırlıklı gidin. Üzeri kiremit kaplı betondan mangal yapma bölümleri var. Yiyecek, içecek, ızgara teli, çatal, bıçak ve en önemlisi pişirecek bir gönüllü ayarlarsanız sorununuzu çözersiniz
Etrafta ahşaptan konaklama alanları var. Ancak bölge nemli ve soğuk. Ne derece ısınılabilir bilemiyorum. Benim gördüğüm evlerin kapı önlerinde yaş odunlar vardı. İçeride şömine olduğunu düşünüyorum ama ıslak odunların yanması kolay değil tabi ki.
Konaklama için bir diğer seçenek çadır. Etrafta bol miktarda çadır kampı gördük.
Her taraf sarı, yeşil ve kırmızı tonlarında. Şelaleler, göller, göletler ile manzara büyüleyici. Ahşap köprüler ortama nostaljik bir hava veriyor. Etrafta şu ana dek görmediğim ilginç mantar cinsleri var.
Bu arada küçük bir anekdot. Bazı argonotlar üşüdü ve yoruldu. Otobüs dolarsa otele dönülecekmiş diyerek yanlarına yandaş toplamaya başladılar. Neyse otobüs doldu. Gözünden bir şey kaçmayan Bahadır Hoca da olayı gördü. Hemen otobüse binip kaytarıcıları fotoğrafladı. “Hadi gidiyoruz” dedi. Öğrendiğime göre bir grup daha “Biz de gelebilir miyiz?” deyince hocamız “Tabi ki gelin” demiş. Hoca otobüsü yazının ilk fotoğrafı olan şelalenin önünde durdurdu. “Hadi bakalım bunu çekin önce” dedi. Onlar fotoğraf çekerken de otobüsü geri yolladı. Yani sıcacık otelde keyif yapmayı düşleyen grup, nasıl olduğunu anlayamadan kendilerini çamurlar içinde şelale fotoğraflarken buldu. Yetmezmiş gibi bizimle birlikte otele dönmek zorunda kaldılar. Sonradan konuştuğumuz Bahadır Hoca yüzlerini saklayan kaytarıcı otobüsündeki argonot fotoğraflarını gösterdi. “Bir de otobüsün gideceğini sanan argonotlar bana ‘ben de gelebilir miyim hocam’ diyorlar. Canıma minnet. Ben nereden toplayayım bu kadar insanı bir araya. Tabi ki gelin dedim ve hepsini şelalede indirdim” dedi. Hocamız fotoğraf söz konusu olduğu zaman sınır tanımaz.
Burada çekimi bitirip, yorgun ama keyifli bir şekilde otelimize döndük. Bir önceki gece otobüste pek uyuyamadığımızı düşünürsek Yedigöller’in bize fazladan enerji vermiş olduğu ortada. Otel akşam yemeğini de hazırlamıştı bize. Bu gezi eski ve yeni tüm kursiyerlere açık olduğundan masada yeni tanıştığımız kursiyerlerle keyifli bir sohbet eşliğinde yemek yedik. Bazı arkadaşlar Bolu’yu gezmeyi tercih etti ama biz ünlü Bolçi çikolatalarını hediye olarak alıp uyumayı yeğledik. Zira yarına zorlu ama zevkli bir başka fotoğraf rotası var.