Harry Potter Warner Bros Stüdyo Turu
09/03/2017Arabayla İstanbul’dan Polonya’ya – Bölüm 1: Belgrad, Sırbistan
27/01/2018SIGHIŞOARA
Şehre ilk giriş yapınca, tüm tarihi mekanlar tam karşımızda ve yağlıboya tablo gibi gözümüzün önünde seriliydi. Sighişoara Kalesi en tepede, eski şehir meydanını da içinde barındıran alanda.12. yüzyılda Alman kolonistler tarafından inşa edilmiş. 1999 yılından beri kale UNESCO’nun koruma listesinde. Bu arada Sighişoara, Vlad Tepeş’in doğum yeri ve doğduğu ev de hemen eski şehir meydanında bulunuyor.
Old Town o kadar güzel ki! Biz önce ortaçağ havasında bir restoranda yemek yedik ve sonra şehri gezmeye koyulduk. Çok şık, konsepte uygun restoranlar ve kafeler var. Şehrin Almanlar tarafından kurulmuş olması ve Saksonya eyaletinin bir şehri olması sebebiyle biz kendimizi Almanya’da hissettik. Kaleden şehre bakınca şehir Marburg gibi göründü gözümüze. Eski şehre giriş kapısı olan saat kulesinden bakınca ise Rothenburg ob der Tauber’ı hatırlattı. 1280 yılından kalma saat kulesi şehrin simgesi. Kule gezilebiliyor ve ayrıca içinde bir de işkence aletleri müzesi var, neredeyse her ortaçağ kasabasında olduğu gibi. Tepede 17.yüzyılda yapılmış olan ve hala aynı amaçla kullanılan ortaçağ binasındaki okula ulaşmak için 1662 yılında yapılmış çok güzel bir yoldan geçiliyor. Hem merdiven oluşu hem de üzerinin kapalı oluşu sıcakta işimizi kolaylaştırmadı değil :)
Sighişoara’da Temmuz ayının her son haftasında Ortaçağ Festivali düzenleniyormuş. Bizim orada olduğumuz tarihlerde olsaydı, tam olacaktı J Sighisoara küçük minicik şirin mi şirin bir kasaba. Birkaç saat ayırmak yeterli.
Bu arada Braşov’dan Sighişoara’ya gelirken iki görkemli kale daha gördük. Bir tanesine uğradık diğerinde yarı yoldan döndük, çünkü yolu araba ile çıkılamayacak kadar bozuk ve bizim için yürüyerek gidilemeyecek kadar uzak bir kaleydi. Aslında yürürdük ama zamanımız sınırlıydı. Yürüyen guruplar gördük.
Uğradığımız birinci kalenin adı Rupea. Tarihçilere göre Romanya toprakları üzerinde yaşamış olan Dacia medeniyetinden kalan kalıntılar üzerinde inşa edilmiş. Burası sanırım Romanya’da gördüğümüz en eski yerleşim yeriydi. Romalıların saldırıları esnasında son Dacia Kralı esir düşmektense bu kalede intihar etmiş.
Yine yol üstünde gördüğümüz ancak çok uzak olan kalenin bulunduğu şato, Saschiz Şatosu. Kalenin eteklerinde bulunan kasaba, yine küçük bir Alman kasabası gibiydi. Bu arada dediğim gibi Romanya’da kum gibi kale ve şato var ama bu ikisi açıkçası bize sürpriz oldu çünkü gitmeden önce yaptığım araştırmalarda isimlerine rastlamamıştım. Halbuki en az Bran kadar etkileyici bence. Bir şato ve kale sever olarak fikrim :)