Afyonkarahisar ve Kütahya gezisi

Kuzey Kıbrıs Kültür Gezisi
17/11/2021
Arabayla Baltıklar Turu: Bölüm 3 -Polonya, Poznan Gezisi
03/09/2022
Kuzey Kıbrıs Kültür Gezisi
17/11/2021
Arabayla Baltıklar Turu: Bölüm 3 -Polonya, Poznan Gezisi
03/09/2022

Büyük Taarruz’un ve 30 Ağustos şanlı Zafer Bayramımızın 100. yılı yaklaşırken üç güne sığdırılmış bir Afyonkarahisar ve Kütahya gezisi yazısı ile buradayım.

Bizim Afyonkarahisar’a ve Kütahya’ya gitme sebebimiz hem kardeş ziyareti hem de Cumhuriyet tarihimizin yazılmasında büyük rolü olan bu coğrafyanın küçük bir kısmını da olsa ayrıntılı bir şekilde gezebilmekti. Özellikle Kurtuluş Savaşı ve bağımsızlık mücadelesine sahne olmuş bu iki şehri ve civarını gezerken hem duygu seline kapılıyorsunuz hem de acaba bu şanlı topraklara gereken önem verilebilmiş mi diye düşünmekten de kendinizi alıkoyamıyorsunuz. En azından ben hep bu düşünce içerisindeydim.

Tarih seven ve tarihi mekanları gezmekten hoşlananlar için güzel bir seçenek, özellikle de Afyon ama bunun yanında Unesco gastronomi şehri olduğu tescillenmiş şehrin termal otelleri, lezzetli lokumları, sucukları ve tatlıları da Afyon’a gitmek için gayet geçerli sebepler olabilir ?

Afyonkarahisar

Afyonkarahisar’ı keşfetmeye eski şehirden başladık. Büyük bir kaya kütlesi üzerine inşa edilmiş ve şehrin birçok noktasından görülebilen kale zaten ilk görmek istediğim tarihi eserdi, öyle heybetli ki şehrin birçok yerinden zaten başınızı kaldırdığınızda görülüyor. Kale eteklerinde bulunan ve birçoğu restore edilmiş cumbalı evlerin bulunduğu mahalleler de kale ile bütünleşmiş ve şehre harika turistik bir atmosfer kazandırmış.

226 metre yükseklikteki volkanik bir kaya kütlesi üzerinde yer alan Afyonkarahisar Kalesi, MÖ.1350 yılında Hitit İmparatoru II. Murşil zamanında yapılmış olup, Firigler, Bizans ve Selçuklular zamanlarında da çarpışmalara sahne olmuş. En son 1573’te Osmanlı Sultanı II. Selim’in emriyle Mahmut Bey tarafından burçları, sarnıçları ve kulesi tekrar onarılmış.

Afyonkarahisar ve Kütahya gezisi
Afyonkarahisar Kalesi

Kale görkemli heybeti ile her yerden görülebiliyor.

Afyonkarahisar Kalesi
Afyonkarahisar

Kaleye çıkmak için yaklaşık yarım saatlik ve 550 basamaktan oluşan bir merdiven tırmanışı yapmak gerekiyor. Ben sıcakta tırmanamam derseniz, bir kısmını çıktıktan sonra eski Osmanlı mahallelerini görebileceğiniz kafelerin olduğu kısma kadar gelip şehir manzarasını izleyebilirsiniz, ki biz öyle yaptık. Ayrıca şehrin bir başka noktasında ve yüksekte yer alan mesire alanından da kale ve kalenin manzarası güzel bir biçimde görülebiliyor.

Tarihi mahalle

Evler sit alanı içerisinde. Birçoğu restore edilmiş, birçoğu da restore edilmeyi bekliyor. Koruma altına alınan bu evler kale çevresindeki ilk yerleşim yerleriymiş. Rengarenk boyanmış ve her biri birbirinden farklı olan evlerden bazıları otel, kafe ve restoran olarak hizmet vermekte.

Afyon evleri
Afyon evleri
Afyon evleri
Afyon evleri

Afyonkarahisar’da tarihi iki çarşıdan biri Afyonkarahisar şehir merkezinde bulunan Taşhan Çarşısı. Burası 17. yüzyıl ortalarında Kadı Abdullah Efendi tarafından yaptırılmış.

Taşhan

Diğeri de Tarihi Bedesten Çarşısı binası. Burası da 1914 tarihinde, Hacı Bekir Tiryaki tarafından Fransız bir mimara ve Ermeni bir ustaya yaptırılmış.

Her ikisinin de atmosferi hoş.

Afyon sokaklarında gezerken karşınıza çıkan bir diğer tarihi bina ise Sultan Divani Mevlevihanesi.

Kuruluşu 13. yüzyıla kadar dayanan Mevlevihane, Anadolu’da kurulan ilk mevlevîhânelerdendir. Bahçesinde, Derviş Odaları, Matbah, Hâmuşân (Mezarlık) bulunan mevlevîhâne, son olarak 2008 yılında restore edilmiş ve 30 Aralık 2008 tarihinde “Sultan Dîvânî Mevlevîhâne Müzesi” adıyla Afyonkarahisar Belediyesi bünyesinde hizmet vermeye başlamış.

Mevlevihane

Afyon’daki ilk günümüzde, en uzak noktayı önce görelim istedik. O yüzden eski mahallelerde gezmeye daha sonra devam etmek üzere ara verdik ve Kocatepe’nin yolunu tuttuk. Kocatepe Anıtı şehir merkezine 5 km uzaklıkta. Kale eteklerinde hava ne kadar sıcak ve bunaltıcıysa da o gün, Kocatepe’ye doğru çıktıkça kar manzaraları ve serin hava bizi karşıladı.

Kocatepe’ye iki yoldan gidiliyor. Birincisi, Şuhut ilçesinin içerisinde derenin hemen yanında ayrılan ve “Zafer Yolu” olarak adlandırılan yol, ikincisi Afyonkarahisar şehir merkezine 5 km mesafedeki Kışlacık Köyü yolu üzerinden ayrılan yol. Biz, zaten merkezde olduğumuz için ikinci yolu tercih ettik. Her iki yol da Kocatepe’de birleşiyor. Şuhut üzerinden gidilen Zafer Yolu’nun özelliği şöyle:

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 1922 yılının 25 Ağustos’u 26’ya bağlayan gecesinde Şuhut’a gelmiş ve beraberindeki Fevzi ve İsmet Paşalarla Kocatepe’ye yürümüş. Burada şafak sökerken verdiği “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!..” emriyle Büyük Taarruzu başlatmıştır.

26 Ağustos’tan 30 Ağustos’a Kocatepe, Çiğiltepe, Sincanlı Ovası ve Anıtkayasıyla Afyonkarahisar toprakları ve Dumlupınar Meydanı nice kahramanlıklara sahne olmuştur. Şuhut’tan başlayıp Kocatepe’de sona eren bu 19 kilometrelik yol, Türk milletini istiklâl mücadelesinde zafere götüren yoldur.

Her yıl Zafer Haftası Kutlamaları kapsamında bu yürüyüş tekrar edilmekte. Zafer Yürüyüşü, 25 Ağustos’u 26 Ağustos’ a bağlayan gece yarısı Şuhut İlçesine bağlı Çakırözü Köyünden başlayarak Kocatepe’de son buluyor. Yürüyüşe yurdun dört bir yanından katılımla gerçekleşiyor. Ne diyelim bir gün kısmet olsun bize de…

Kocatepe’ye vardığımızda hemen Atatürk heykelinin yanına gittik. Heykelin konumlandığı tepe Büyük Taarruzun yapıldığı alana hakim bir manzaraya sahip ve tüm alan milli park dahilinde. 1953 yılında Milli Savunma Bakanlığı’nca kesme taştan anıt yapılmış ve üzerine çiçek kabartmalı mermer yazıt konulmuş. 1993 yılında ise Kültür Bakanlığı tarafından Atatürk Anıtı ve çevre düzenlemesi yapılarak ziyarete açılmış. 4 ton ağırlığındaki Kocatepe Anıtı bronzdan yapılmış olup, kaidesi ile beraber 7.5 metre yüksekliğinde.

Ben Kocatepe’ye giderken o kadar heyecanlandım ki, tarih kitaplarından zihnimize kazınmış kalpaklı Atatürk’ün heykelini de sanki Atatürk bu tepeden tüm Türkiye’ye bakıyor gibi devasa bir heykel olarak hayal etmiştim. Bu yüzden heykel gözüme küçük göründü. Ayrıca bu alan çok kıymetli olduğu için daha açıklayıcı panoların olduğu bir açık hava müzesi hayal etmiştim. Bu konuda biraz hayal kırıklığı yaşadım. Yine de Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün ovaya eğilmiş heykeli önünde herkesin aklından geçirdiği şu dizeler bizim de aklımızdaydı:

Dağlarda tek

tek
ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar : «Üç,» dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı.

Nazım Hikmet Ran

Kuvayı Milliye Destanı

Kocatepe Anıtı
Kocatepe Anıtı
Kocatepe Anıtı

Afyonkarahisar’a gelmişken gezmek istediğimiz ve 1913-1914 yıllarında yapılmış olan tarihi binada bulunan Zafer Müzesi de tadilattaydı. O yüzden ziyaret edemedik. Yine de biraz bilgi verecek olursak şöyle: Belediye binası, 27 Ağustos 1922’de Afyon’un düşman işgalinden kurtulmasından sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa ve Garp Cephesi Hareket Şube Müdürü Tevfik Bıyıklıoğlu tarafından Batı Cephesi karargâh binası olarak kullanılmış. Başkomutan Meydan Muharebesi burada planlanmış olmasından dolayı bina büyük bir öneme sahip. 1935 yılında yeni belediye binası yapılınca boşaltılan bina 1985 yılına kadar farklı amaçlarla kullanılmış, 1985 yılında Tarihî Millî Park Müdürlüğü’ne Zafer Müzesi yapılmak üzere devredilmiştir.

Müzede Kurtuluş Savaşı ile ilgili bilgiler, fotoğraflar, topografik harita, pano, belge ile silahlar, savunma telleri, konserve kutuları gibi savaşta kullanılan malzemeler ile Zafer Anıtının açılışı için özel olarak yaptırılmış gümüş makas olmak üzere 213 adet eser yer alıyor. Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Tevfik Bıyıkoğlu ve diğer komutanların kaldıkları odalar da yeniden düzenlenerek 1995 yılında hizmet vermeye başlamış.

Kocatepe‘den ayrılarak bu sefer yakın tarihimize ara verip eski tarihe açılan bir kapıya doğru yola koyulduk ve Frig Vadisi’ne gittik.

Afyonkarahisar Frig Vadisi

Okuduğumuz ve yararlı bulduğumuz bilgilere göre Hititlerin M.Ö. 1700’den başlayarak 500 yıl süren egemenliklerinin ardından M.Ö. 1200 yıllarında parçalandıkları sırada, Anadolu’ya batıdan gelen ve sonradan adlarına Frig denilen bir kavim göçü başlamış, bu göçler sırasında Anadolu 400 yıl süren karanlık bir dönemin ardından M.Ö. 8. yüzyılın II. yarısında (M.Ö. 750) Friglerin siyasi üstünlük elde etmeleri ile aydınlanmış ve Frigler efsanevi kralları Midas döneminde güçlü bir devlet konumuna gelmişlerdi.

Afyonkarahisar bölgesi de Friglerle bu dönemde tanışmış olmalı. Hititler gibi Anadolululaşan ve Afyonkarahisar-Eskişehir-Kütahya illerinin birleştiği bölgede özgün bir kültür oluşturan Frigler bu bölgede kült mezar ve mezar anıtları biçiminde, büyük boy kaya blokları üzerine işlenmiş Ana Tanrıça Kibele kültüne ait tapınak cepheleri ile yine Ana Tanrıça Kibele kültüne ait aslan kabartmalarıyla dünyanın en ilginç ve en değerli eserlerinin yaratılmasını sağlamışlardır.

Özellikle Afyonkarahisar’ın kuzeyinde bulunan Göynüş Vadisi ve Döğer Bölgesi’nde bulunan Aslantaş, Yılantaş, Matlaş, Kapıkaya I ve Kapıkaya II gibi dünyada eşi bulunmayan Frig Kaya Anıtları bunların başlıcalarıdır. Frigler M.Ö. 6. yüzyıl sonlarından itibaren siyasi üstünlüğü yitirmiş olmalarına rağmen Afyonkarahisar ve çevresinde Frig kültürü, dini, mitolojisi yüzlerce yıl daha devam etmiş, bölgede bin yıl Frig dili konuşulmuştur.

Frig Vadisi
Frig Vadisi
Emre Gölü, Frig Vadisi
Emre Gölü, Frig Vadisi

Frig Vadisi oldukça geniş bir alana yayılmış, nereye baksanız görkemli kaya kütlelerinin görüldüğü bir alan. İlk bakışta Kapadokya ve Ihlara Vadisi’ne benzerliği ile dikkat çekiyor. Peribacaları da var zaten. Yol üzerinde Emre ve Eber Gölleri var. Göl ve Frig vadisi birleşimi güzel manzaralar sunuyor.

Frig Vadisi

Afyonkarahisar’daki ilk günümüzde mevsim için oldukça sıcak bir havada eski mahalleler, Kocatepe Anıtı, Frig Vadisi’ni gezdikten sonra ve tadilatta olan müzeleri gezememiş olmanın üzüntüsü ile hem dinlenmek hem de bu üzüntüyü gidermek adına kaymaklı birer vişneli ekmek kadayıfı yiyerek günümüzü sonlandırdık ?

Afyon lezzetleri
Afyon lokumları
Afyon lezzetleri

Dumlupınar

Afyon’da geçirdiğimiz günlerin ardından Kütahya’ya doğru yola koyulduk. Kütahya Afyon arası bir saat gibi bir süre. Biz yolda rotamızı Dumlupınar’a doğru çevirdik çünkü Milli Mücadele’de en önemli yerlerden biri olan bu şehri ve şehitlikleri görmeden, ecdadımızı anmadan geçemezdik. Bu arada Afyon merkezde aşırı sıcak bir hava, Kocatepe’de sizi uçuracak bir rüzgar ve Dumlupınar’da da tipi ve çok soğuk bir havaya tanık olduk. Bizim memleketimizin bir başka güzel yönü de her an her mevsimi yaşayabilir olmak, değil mi ?

Dumlupınar’a vardığımızda Kurtuluş Savaşı’nın kaderini belirleyen ve ülkemize en büyük zaferi armağan eden bu topraklar üzerinde kurulan Dumlupınar Müzesi’ni gezdik. 1997 yıllında hizmete giren bu müzede Kurtuluş Savaşı’na ait çeşitli silahlar, kılıçlar, fotoğraflar, belgeler, araç ve gereçler sergilenmekte.

Dumlupınar Müzesi
Dumlupınar Müzesi
Dumlupınar Müzesi

Müzenin hemen yanı başında İlk Hedef Anıtı var. Anıtın olduğu yerde Atatürk’ askere “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz ileri” sözünü burada söylediği yazıyor. Burada ölen şehitlerimiz adına 1964 yılında bu anıtın yapımına başlanmış, 1968 yılında kısmen bitirilmiş ve 26 Ağustos 1972 tarihinde ziyarete açılmış.

İlk Hedef Anıtı, Dumlupınar

Anıtın hemen yanı başında Kurtuluş Savaşı sırasında Gazi Mustafa Kemal’in karargâh olarak kullandığı ev bulunuyor. Aslına uygun olarak yeniden yapılmış ve Atatürk Karargâh Evi olarak 30 Ağustos 2003 tarihinde ziyarete açılmış. Halide Edip Adıvar, Türkün Ateşle İmtihanı adlı eserinde Kurtuluş Savaşı sırasında Dumlupınar’da Mustafa Kemal Atatürk ve Nurettin Bey ile birlikte kaldıkları zamanı şöyle anlatır. “.. Mustafa Kemal Paşa: Bana ayrılan odayı size veriyorum. Ben Çadırda yatacağım. ” dedi…

Karargah Evi, Dumlupınar
Karargah Evi, Dumlupınar

Tüylerimizin diken diken olduğu Dumlupınar Şehitliği, Kurtuluş Savaşı boyunca tüm cephelerde şehit düşen vatan evlatlarının anısına Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yaptırılarak, Büyük Taarruz’un 70. yıldönümü olan 30 Ağustos 1992 tarihinde büyük bir törenle ziyarete açılmış. Şehitlik, Üç Komutan Anıtı, Milisler Anıtı, 500 kişilik sembolik şehit mezarları ve kitabeleri, Şehit Baba-Oğul Anıtı, Mehmetçik Anıtı, Namazgâh ve Şadırvandan oluşmaktadır. Vatanın her köşesinden şehit düşen askerlerimizi gözyaşları içinde andık…

Dumlupınar Şehitliği
Şehit Baba Oğul Anıtı

Şehit Baba-Oğul Anıtı, 1912 yılında daha oğlu Mehmet 8 yaşında iken Balkan Savaşı’na katılmak için köyünden ayrılan, daha sonra sırasıyla Galiçya, Hicaz, Yemen ve Kafkasya’da 11 yıl cepheden cepheye koşarak çarpışan, Çetmili Kara Ali Çavuş (Çetmi, Konya’nın Beyşehir ilçesine bağlı bir kasabadır. Günümüzde Akçabelen Mahallesi olarak geçer) ve oğlu Onbaşı Mehmet’in muhteşem destanını sembolize eder. Çetmili Kara Ali Çavuş, Anadolu’da millî mücadele başlayınca, Doğu Cephesi’nden Kurtuluş Savaşı’na koşmuş, Başkomutan Meydan Muharebesi’nde 19 yaşındaki Alay Sancaktarı Mehmet Onbaşı ile karşılaşmıştır. Mehmet Onbaşı, onun 11 yıl önce bırakıp gittiği oğludur. Bu büyük asker, 31 Ağustos 1922 günü, 11 yıl sonra kavuşabildiği oğlunun kollarında şehit düşmüştür. Oğlu kahraman Onbaşı Mehmet de 9 Eylül 1922 günü İzmir’e giren birliğin başında şehit olmuştur. Anıt 30 Ağustos 1992’de ziyarete açılmıştır.

Milisler Anıtı

Milisler Anıtı, millî mücadele döneminde şehit düşen sivil vatandaşlarımızı sembolize eden bir anıttır.

Üç Komutan Anıtı

Üç Komutan Anıtı, millî mücadelemizin üç büyük komutanı olan Atatürk, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak anısına yapılmıştır.

Mehmetçik Anıtı

Mehmetçik Anıtı, millî mücadelede süngüsünü takmış düşman üzerine saldırmaya hazır binlerce Mehmetçiğimizi sembolize eden bir anıttır.

(Bu bilgileri İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Kütahya Tanıtım Broşüründen aldım)

Paylaşmak ister misiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir