Arabayla Orta Avrupa gezisi – Rotadaki ilk duraklar: Sırbistan, Macaristan ve Slovakya

Balkanlar ve Dalmaçya Kıyıları Gezisi – Bölüm 6: Karadağ
26/09/2024
Arabayla Orta Avrupa gezisi: Polonya – Wroclaw
18/10/2024
Balkanlar ve Dalmaçya Kıyıları Gezisi – Bölüm 6: Karadağ
26/09/2024
Arabayla Orta Avrupa gezisi: Polonya – Wroclaw
18/10/2024

Gezi rotamız ve ilk 2 günün hikayesi

Biz her yaz arabamıza atlayıp Avrupa’da birkaç değişik ülkeye ve şehre gitmeye çalışıyoruz. Arabanın verdiği rahatlık ve serbestlik, uzun yolun yoruculuğunu bertaraf ediyor. Evet bazı günler abartıp kendimizi çok yoruyoruz belki ama çeşit çeşit farklı yerler görmenin verdiği heyecan ve onun yarattığı adrenalin ile bunu yapmayı başarıyoruz.

Daha önce Arabayla Yunanistan, Arabayla Balkanlar ve Dalmaçya, Arabayla (Riga’ya kadar) Baltıklar gezisi gibi deneyimlerimiz oldu. Bu yıl ise kafayı taktığım tek bir şehir ile bir tane köy için koskocaman bir rota çizdim. Zaten bütün gezginler az biraz delidir bence, öyle değil mi :)

Benim bu yıl kafayı taktığım şehir Wrocław‘dı. Hayallerimi süsleyen köy ise Čičmany idi.

Polonya’nın gotik mimarisi ile öne çıkan ve şehrin dört bir yanına saçılmış cüce heykelleri ile meşhur şehri Wrocław ile Slovakya’nın UNESCO koruması altındaki, üstü süslü beyaz motiflerle kaplı evleri ile meşhur Čičmany için rota çizerken, güzergahımız üzerinde olan ve daha önce gezmediğimiz şehir ve kasabaları da araştırdım tabii ki. Sırbistan, Macaristan ve Çekya daha önce gittiğimiz ülkelerdi ve pek çok yerini görmüştük, o yüzden bu sefer en ünlü yerleri olmasa da, görmeye değer güzellikte yerlerini bulayım diye epey uzun araştırdım.

Rotayı çizdik ama dört dörtlük uygulayabildik mi? Maalesef hayır, çünkü ufak tefek aksilikler oldu :( Mesela, çok beğendiğimiz bir yerde bütün gün yağmur yağınca, “gereği gibi gezemiyoruz, burası sonraya kalsın” diyerek, rotamızdaki o konaklama noktasını değiştirmek zorunda kaldık. Atladık arabamıza ve yağmur bitene kadar ülkeyi boydan boya geçtik gittik. Bir başka gün için ise iki güzel mola yeri planlamıştık ama ilkinde çok ayılıp bayılıp, fazla oyalanınca, ötekine pek zaman kalmadı, şöyle yarım saat merkezine bir bakıp geçtik. Rotadaki bir konaklama noktasını ise seçtiğimize maalesef pişman olduk. Bu tür bir iki problem dışında diğer günlerin programı su gibi aktı gitti ve çok güzel oldu, umarım bizim sevdiğimiz yerleri siz de gezmeye görmeye değer bulur ve bir gün ziyaret edersiniz.

Gezi Rotamız

Subotica – Sırbistan

Szetendre – Macaristan

Čičmany – Slovakya

Wrocław – Polonya

Toruń – Polonya

Łódź – Polonya

Ostrava – Çekya

Olomouc – Çekya

Székesfehérvár – Macaristan

Kaposvár – Macaristan

Pécs – Macaristan

Öncelikli planımız ilk gün henüz çok yorulmamışken, sınırlarda da çok beklemezsek Budapeşte’ye kadar varmaktı ve çok şükür bunu başardık.

28 Temmuz 2024 tarihinde sabah 04:50 de yola çıktık. Türkiye – Bulgaristan sınır geçişi 10 dk. sürünce çok sevindik ama Bulgaristan – Sırbistan sınır geçişi 2 saat sürünce biraz sıkıldık. Bu arada İstanbul’un yapış yapış sıcağından bunalıp, kuzeye doğru serin ülkelere gidelim derken, Bulgaristan ve Sırbistan’da hava 40 dereceyi buldu, arabadan inip, dışarı çıkınca saunaya girmiş gibi oluyorduk 😬😬

Bulgaristan’a girince bize 1 günlük vignet gerektiği için hafta sonu geçerli  olan bir vignet aldık, 9 Leva idi. 7 gün sonra belki Bulgaristan’da olamayız diye 7 günlük olanı tercih etmedik.

Sırbistan’da vignet yok, otoyollarda gişeler var. Sırbistan girişi ile Belgrad arası otoyol ücreti 1670 Sırp Dinarı tuttu. Belgrad – Subotica arası otoban ise 800 Sirp Dinarı idi. OMV’lerde alışveriş yapınca tuvaleti de ücretsiz kullanabiliyorsunuz ama alışveriş yapmazsanız tuvalet 100 dinar. Burada 95 oktan benzinin litresi 185 Dinar idi. Saat 18:30 gibi Subotica’ya vardığımızda hava hala aşırı sıcaktı. Otomobil 39 dereceyi gösteriyordu.

Subotica – Sırbistan

Subotica, Sırbistan’ın kuzeyinde ve Macaristan sınırına çok yakın konumda olan bir şehir. Burası Sırbistan’daki özerk bölgelerden biri olan Voyvodina’nın da ikinci büyük şehri oluyor. Başkenti Novi-Sad olan Voyvodina, Yugoslavya’dan beri süre gelen özerkliğini Sırbistan-Karadağ ayrılmasından sonra da sürdürmüş. Şehrin tarihi merkezindeki binalar Art Nouveau tarzında olup, oldukça göz alıcı. Bu şehrin önemli yerlerini gezmemiz ve burada yemek yememiz yaklaşık 3 saatimizi aldı. 

Bu şehrin gezip-görülecek yerlerini şöyle özetleyebiliriz.

Subotica Gezilecek Yerler

Subotica Belediye Binası: Trg Slobode Meydanında yer alan Belediye Binası, Macar Art Nouveau stilinde  mimariye sahip, çok güzel bir yapı. 1912 yılında inşa edilmiş.

Gece ışıklarıyla daha da güzelleşti bu bina.

Belediye Binasının Trg Slobode Meydanına bakan kısmında Yeşil Fıskiye, Trg Republike Meydanına bakan kısımda ise Mavi Fıskiyeli Havuz yer almakta. Žolnai seramiklerinden yapılmış bu fıskiyeli havuzlar yine Art Nouveau tarzında. Bence Mavi Fıskiyeli Havuz daha bir değişik, daha bir görkemli duruyor.

Gün batımında burası çok romantik bir havaya büründü.

Belediye Binasının önünde oldukça geniş ve düzenl bir yeşil alan ve bir kaç tane de enteresan anıt var. Holy Trinity (Kutsal Üçlü) Anıtı ve hemen yakınında yer alan ve üzerinde Hintli ruhani lider Sri Chinmoy’un bir sözü yazılı olan Sri Chinmoy Anıtı, Macar mühendis Biro Karoly anısına yapılmış heykel, Su Testisi Heykelleri ve elindeki orakla otları temizleyen Çiftçi Heykeli belli başlıları.

Imparator Jovan Nenad Anıtı: Belediye Binasının yakınında ve Trg Slobode Meydanında yer alıyor.

Ulusal Tiyatro: Biz gittiğimizde renovasyonda olan bu yapı Trg Slobode Meydanında yer alıyor. Neo-barok tarzında olan bu bina meydana hakim köşedeki konumuyla hemen dikkat çekiyor.

Mimar Raichle Ferenc’in evi ve ofisi olarak tasarladığı Raichle Sarayı (Raichle Palace) günümüzde sanat galerisi olarak kullanılıyor.

Bir Latin-Katolik katedrali olan St Theresa of Avila Katedrali Barok tarzında yapılmış.

Aziz Michael’e adanmış olan Franciscan Kilisesi ve Manastırı da görmeye değer yerlerden biri. Konumu çok merkezi. Hatta biz şehre geldiğimizde bu kilisenin önündeki parka koyduk arabamızı.


Biz şehrin önemli yerlerini gezdikten sonra, oldukça şık görünen Caffe Boss isimli bir mekanda yemek yedik ve 1 Pizza, 1 bira ve 1 kolaya 1500 Sırp Dinarı (yaklaşık 470 TL – 15 USD) verdik. Ülkemize göre ucuz geldi bize. Buraya yolunuz düşerse bahçesi heykellerle süslü, iç ve dış dekorasyonu çok zevkli olan bu kafe-restorana uğramanızı tavsiye ederiz.

Şehirde gezerken çektiğimiz birkaç görüntüyü daha paylaşayım.

Bence bu şehirde mola verecek olursanız, burada rahat yarım gün geçer. Hatta 8 km ötedeki Palić Gölünün kenarında da gezelim, vaktimiz bol derseniz buraya 1 gün ayırmakta fayda var.

Biz ilk gece konaklama için Budapeşte’yi seçmiştik, o yüzden saat 21:30’da tekrar yola çıkıp, gece geç saatte Budapeşte’deki otelimize vardık. Aslında Subotica – Budapeşte arasındaki yol 2.5 saat sürecekti ama Macaristan Röszke sınırında 1 saat bekleyince otelimize varış tahminimizden biraz daha geç bir saatte oldu.

İşte Budapeşte’deki otelimiz: Radisson Hotel Budapest BudaPart.

Otel odamız modern, yeni ve oldukça konforluydu. Otelin alt katındaki otoparka arabamızı koyup, gönül rahatlığıyla odamıza çıkmak da güzel oldu. Bunun yanında bir iki konuda memnuniyetsizliğimiz de oldu. Birincisi merkezi klimayı kapatamadığımız için gece boyu dondum, sabah boğazım ağrıyarak uyandım. İkincisi tuvalet-banyo kapısına hidrolik menteşe takmak kimin aklına geldiyse, sevgi ve saygıyla andık kendisini 😊çünkü banyoya diş fırçası, tarak, deodorant vb eşyalarımızı yerleştirmek için girip çıkarken, kapıyı açık tutamamak ve sürekli üzerime kapanan bir kapı ile cebelleşmek oldukça sinir bozucuydu. Ama yine de güzel otel, hakkını yemeyelim…

Ertesi günün planı ise akşama Wrocław’a varmaktı ve yol yaklaşık 7 saat süreceği için o günü sıkıcılıktan kurtarmak adına rotamıza bir sevimli Macar kasabası ile yıllardır hayalimi süsleyen o güzelim folklorik Slovak köyünü katmıştık. Böylece bütün gün 7 saat yolda gidip Wroclaw’a varmak yerine geze geze gitmiş olur, gece Wroclaw’da yatar dinlenir, orayı gezmeye ertesi gün dinlenmiş bir vaziyette başlarız diye düşündük.

Bu iki duraklama noktasını katınca normalde 7 saat olan yolu 8.5 saate çıkardık ama olsun gerçekten değdi. Umarım fotoğraflara bakınca siz de aynı fikirde olursunuz.

Macar kasabası Szetendre ile Slovak köyü Čičmany gezimiz bir sonraki sayfada.

Paylaşmak ister misiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir