Baltık Ülkeleri Gezisi…
25/11/2014Riga Klusais Centrs – Art Nouveau Bölgesi
27/11/2014Letonya’nın Başkenti Riga – Füsun Erdoğanlar Bengisu yazdı…
Letonya’nın başkenti Riga, Art Nouveau binaları, capcanlı sokakları, her taraftaki rengârenk çiçekleri, Daugava Nehri kıyısındaki yürüyüş rotası, sevimli dükkânları, amber mağazaları, tarihi yapıları, sempatik kafeteryaları, şık restoranları, güzel insanları, her taraftan yayılan müzik sesleri ile insanı sarıp sarmalayıveren ve bir türlü terk etmek istemeyeceğiniz bir kent.
Gelelim bu kenti detaylı tanımaya. Baştan başlayalım. Riga Havaalanından indikten sonra hemen çıkışta otele servis yapan minibüsler var. Sizi 5 Euro karşılığında otelinizin önüne bırakıyorlar. Araçlar son derece rahat ve keyifli. Bavullarınızı otele adeta fırlatarak, kendinizi bu şirin kentin davetkâr kollarına atıyorsunuz.
Yukarıdaki fotoğraftan da göreceğiniz gibi Riga’da her yer çiçek, her yer tarih. Art Nouveau akımının en güzel örneklerini Riga yapılarında keşfetmeniz mümkün. (Detaylı bilgi için Riga’nın Art Nouveau Mücevherleri yazısını tıklayınız.)
Süslü püslü, renkli bir kent burası. Yazın getirdiği muhteşem bir canlılık var her yerde. Keşfetmesi kolay. Her yere yürüyerek ulaşıyorsunuz. Dinlenmek için adım başı şık kafeteryalar var.
Riga’da her yerden müzik sesleri geliyor. Adım başı müzik yapan birilerine rastlamak çok kolay Letonya’da. Bağımsızlıklarını pasif direnişle şarkı söyleyerek kazanan bu halk için müzik her şey. Sonraki yazılarımda da bunu göreceksiniz zaten.
Letonya’nın başkenti Riga’nın en ikonik yapısı The House of Blackheads. Orijini 1334 yılına dayanan yapıya basamaklı Hollanda Rönesans cephesi 1500’lerde eklenmiş. Bina 2. Dünya Savaşında 1941’de bombalanmış. Şimdiki strüktür 1999 tarihli. Zemin katta dükkânlar, birinci katta 2016 tarihine dek geçici olarak kullanılacak belediye binası var. Yanındaki Schwab House ise turizm danışma ofisi.
Riga sokaklarında yürürken aynalı bir heykel gördük ve parçalı ilginç Riga kareleri yakaladık bu sayede.
Riga’da her yerde kilise var. Mimarileri oldukça gösterişli olduğundan çoğu turist için birer cazibe merkezi. Mesela, St. Peter’s Kilisesi önünde turistlere keman çalan bir Çinli çocuk gözümüze çarptı. Kötü çalmasına rağmen insanlar para veriyorlardı. Murat çocuğu model olarak kullanıp, ufaklığa müziği için değilse de modelliği için para verdi.
Riga’nın incisi Art Nouveau yapılar, eski kente dağılmış durumda olmalarına rağmen büyük kısmı Riga’nın Art Nouveau Mücevherleri yazımda detaylı olarak anlatacağım Quiet Centre (Klusais Centrs) bölgesinde. Doğadan ilham alınarak incelikli bir heykeltraş hassaslığında işlenen bina cepheleri oldukça hayranlık uyandırıcı. Bir o kadar da şaşırtıcı. Antik Yunan ve Roma dönemi tiyatrolarında kullanılan yüz kalıpları şeklindeki maskaron denilen maskları çoğu Art Nouveau cephelerinde görüyorsunuz. Kadın güzelliğine vurgu yapan heykellerle, geometrik şekiller ve halk motifleriyle süslenmiş büyüleyici yapılar. İşte Riga…
Art Nouveau müzesi de ilgi çekici; apartman giriş merdivenleri, dönemin tarzını yansıtan iç mekân dekoru, o çağın giysileri içindeki güzel kızları ile görülmeye değer.
(Riga’nın Art Nouveau Mücevherleri yazımda detaylı olarak görebilirsiniz bu ilginç müzeyi.)
Daugava Nehir kıyısı yürüyüş yapmak ve kent insanını tanımak için harika bir alternatif. Hele de hava güzelse keyfinize diyecek olmaz.
Kentin The House of Blackheads adlı sembolik binasını gece çekmek için epey uğraştık. İyi ki öyle yapmışız çünkü döndüğümüzde ışıklar kapatılmıştı. Sanırım tasarruf tedbirleri gereği oteller hariç ihtişamlı yapıların hiç birinde ışıklandırma yapılmıyor. Bu karakteristik binanın ışıkları da külkedisi misali gece yarısı olmadan söndürülüyor.