Baltık Ülkeleri Gezisi…
25/11/2014Riga Klusais Centrs – Art Nouveau Bölgesi
27/11/2014Riga’da Bisiklet
Riga’nın her yerinde plakası ve arkada oturma yeri olan bisiklet taksiler var. Letonya gençlerinin kullandığı, pop müzik çalarak ilerleyen bu müzikli taşıtı biz de denedik. Bisiklet kullanmaktan bacak kası yapan gençler, maksimum üç yolcu taşıyabiliyorlar ve araçlarını otomobillerden daha tehlikeli kullanıyorlar. Oysa ki; otomobil sürücüleri yayalara çok saygılı. Metrelerce öteden sizi görünce duruyorlar. Biz bangır bangır çalan bisiklet takside ilerlerken havaalanında karşılaştığımız eşimin tenis arkadaşları ile yine karşılaşıp, selamlaştık. Şunu da belirtmeliyim ki; Murat biraz köle düzenine benzettiği bu ulaşım aracını çok sevemedi.
Bisikletten bahsetmişken bize matrak gelen bir diğer ilginçliği anlatmadan geçemeyeceğim. Yürüyen barlar var Riga’da. Müşteriler içki içerken bir yandan da pedal çevirerek farklı manzaralarla karşılaşıyorlar. Ben fotoğraflarını çekerken ıslıklarla bana tezahürat yapıyorlardı.
Riga Mimarisi
Riga’nın eski kenti tablo gibi Art Nouveau binaları ile görülmeye değer. Fazla aramanıza gerek yok. Başınızı çevirdiğiniz her yerde varlar. Bunlarla yetinmeyip, dönüş yolunda Art Nouveau mimarinin özel örneklerinin olduğu Quiet Centre (Klusais Centrs) bölgesini gezdik. (Bakınız Riga’nın Art Nouveau Mücevherleri yazısı) Bozulmadan bırakılmış tarihi doku bence Riga’yı görülmeye değer bir kent yapıyor. Eski kentte hemen her noktadan görülen 42 metrelik granit, traverten ve bakırdan yapılan Özgürlük Anıtı buluşmalar için ideal nokta. (Anıtın açılış tarihi 1935)
Riga eski kentte çatısında kızgın bakışlı, kamburu çıkık, kuyruğu kalkık iki kedi olan ünlü bir ev (Cat House) var. Söylentiye göre, I. Dünya Savaşı öncesi, The Great Guild adlı Büyük Tüccar Loncasına üyeliği Letonyalı olduğu için kabul edilmeyen zengin bir tüccar, evinin çatısına koyduğu kedi heykellerinin arkasını bu lonca binasına doğru çevirmiş. Zira o sıralar sadece Almanlar üye olabiliyorlarmış o loncaya. Mahkemedeki uzun mücadelelerden sonra binaya giriş hakkı kazanması ile birlikte tüccarımız kedileri ters çevirerek yüzlerini Tüccar Loncası Binasına doğru çevirmiş. Bazı Art Nouveau elemanları ile dekore edilen Ortaçağ mimarisine sahip bu ilginç yapıyı görmeden geçmedik.
Yürüyüş yolumuzda sarmaşıklarla kaplı ilginç bir kule gördük. 1330 yılında inşa edilmiş Ortaçağ kulesinin orijinal adı Sand Tower imiş. Birçok kere yeniden inşa edilmiş yapı 17. Yüzyılda içinde barut depolandığı için The Powder Tower (Pulvertornis) adını almış. Şu anki görünüşüne 1650 yılında kavuşmuş. Kentin savunulması için yapılmış bu yapının içine 1919 yılında Savaş Müzesi kurulmuş. 1937-1940 yılları arasında mimar A. Galindoms projesi ile ek bina inşa edilmiş. Fotoğrafta görünen 25,6 metre yüksekliğindeki bu yapı Letonya Savaş Müzesinin bir parçası, ek bina aynı zamanda büyük sergilere ev sahipliği yapan bir mekân. Kulenin çapı 14.3 metre, duvar kalınlığı ise 3 metre.
Kentin hemen hemen her noktasında karşımıza ihtişamlı mimarileri ile kiliseler çıkıyor.
Dini ve tarihi yapıların yanında modern yapılar da var Riga’nın eski kentinde. Bunların camlarına yansıyan tarihi doku ilginç fotoğraf kareleri çıkartıyor…