KİTAP YORUMU: Eleanor & Park – Rainbow Rowell

KİTAP YORUMU: We Were Liars (Yalancıydık Biz) – E. Lockhart
09/12/2015
KİTAP YORUMU: Bir Günah Gibi – Burcu Büyükyıldız
09/10/2016
KİTAP YORUMU: We Were Liars (Yalancıydık Biz) – E. Lockhart
09/12/2015
KİTAP YORUMU: Bir Günah Gibi – Burcu Büyükyıldız
09/10/2016

Eleanor & Park – Rainbow Rowell 

Kitabın Türkçe çevirisi Pegasus Yayınları‘ndan çıkmış…

Tek bir günde okuyup bitirdim bu kitabı duyduğum heyecandan. Hayatım boyunca okuduklarım arasında en sevdiğim 10 roman listeme girebilecek bir kitapken, her sayfasında içim titrerken, maalesef son 3-5 sayfada kaybetti beni Eleanor ve Park.

Kitabın sonunu bir türlü içime sindiremiyorum. Yani ben mutlu son ve düğünle biten romanların peşinde filan değilim. Hüzünlü hatta trajik bir son ile biten bir romanın bıraktığı o acı tadı da sevebilirim. Hatta bazen yazarlar romanların sonunu havada bırakırlar, ne olduğundan tam emin olamazsınız. Bazen küçük bir ipucu vardır, tahmin eder, hayal kurar, inşallah böyledir dersiniz. O sonlar bile güzel yazılırsa kabulümdür.

Tek dayanamadığım “son” saçma sapan “son”dur… Mantıksız ve beceriksizce yazılmış bir son o kitaptan aldığınız zevki bir anda yerle bir edebilir. İşte Eleanor ve Park’da hissettiğim bu oldu. Bu sonu kabullenemiyorum…

Kitap boyunca  yazar bize muhteşem bir “ilk aşk” hikayesi sunup, sonra da “Yok öyle birşey, kandırdım sizi” demiş gibi hissettim kitap bitince.

Sanırım yazar hikayeye ileride devam etmek istediğini düşünerek bu kitaba iyi bir son kurgulamamış. Röportajların birinde ikinci bir kitap yazıp konuya devam edebileceğini söylemiş zaten kesin olmasa da. Bu durumda hikayeyi hafif havada bırakayım demiş, orası belli. Tamam bıraksın, ama işte onu güzel yapamamış, sorun burada, batırmış, mahvetmiş. İki karaktere de ihanet etmiş… Yazık, çok yazık olmuş.

Oysa sonlar önemlidir. Biz okurlar, yazara bize anlattığı hikayesinde eşlik edenleriz. Onun dünyasına girer, onun gözünden bakar, onun anlattıklarını bire bir yaşarız. O yüzden de “son” dediğimiz yer bizi sürükleyip götürdüğü ve bıraktığı yerdir. Nerede bıraktığı ve nasıl duygularla bıraktığı önemlidir çünkü bu kitabın değerini de büyük ölçüde etkiler.

Şimdi bu yorumu niye yazıyorum?

Çünkü o fena, çok fena yazılmış sona rağmen kitap okumaya değer. Neden nasıl derseniz, önce kitabı biraz tanıyalım. Aslında hem klişe hem de klişe olmayan bir konusu var.

80’lerde geçiyor roman. Klişe olan kısım, fakir kız, zengin oğlan. İyi ve mutlu bir ailede büyümüş Park ile dağılmış bir ailenin ve rahatsız edici bir üvey babanın elinde sefil bir hayat süren Eleanor. Yani farklı dünyalardan iki kişi. Burası belki biraz klişe.

Klişe olmayan kısım ise şu. Kız yani Eleanor, Park’ın gördüğü en güzel kız filan değil. Hani öyle olur ya aşk romanlarında. Aksine Eleanor biraz iri, hantal ve rüküş bir kız. Hafif maskülen giyimi ile çekici olmaktan epey uzak biri. Bir iki arkadaş edinse de okulda pek çok kişinin uğraştığı “garip” bir tip Eleanor. Park ise hoş, çekici ve yüreği kocaman bir genç. Çizgi romanlara ve müziğe düşkün. Vaktiyle okulun en güzel kızı ile çıkıp popüler olmuş ama aslında biraz da yarı Asyalı olmasından dolayı o da kendini bulunduğu yere çok ait hissetmeyen hafif kendine dönük bir karakter. Alışılagelmiş tipler değil karşımızdaki gençler yani.

16 yaşlarındaki bu iki genç birbirine nasıl yakınlaşıyor okumanız lazım. O kadar yavaş, öyle sevimli, öyle minik adımlarla yaklaşıyorlar ki. Biraz çizgi roman, biraz müzik derken bir bakıyorsunuz bir araya gelmesi çok mümkün görünmeyen bu iki kişi arasında bir aşk oluşuveriyor.

Park hem ona bağlanıyor hem de bazen ondan utandığı oluyor dış görünüşünden dolayı. Kabulleniş, insanlara itiraf ediş ve sahipleniş yine hep yavaş yavaş oluyor.

Çok güzel hissettiriyor kitap. Sayfa sayfa içinize çekmek istiyorsunuz tüm duyguları. Gülümsetiyor, ağlatıyor… Hem içinizi ısıtıyor, hem canınızı yakıyor…

Basit bir konu biraz farklı işlenince, içten ve özgün diyaloglarla bezenince nasıl da bambaşka bir şeye dönüşüyor diyorsunuz.

111

Bu iki genç bir iki kaçamak dışında en çok okula giderken ve eve dönerken otobüste görüşebiliyorlar. Öyle cep telefonu, internet, mail filan yok. Kızın evinde sabit telefon da yok. Üvey baba erkek arkadaş gibi bir olguyu kabullenmekten uzak, zaten kendisi tam bir şiddet ve istismar suçlusu. Eleanor’un saçını yıkayacak şampuanı, diş fırçası bile yok. Banyonun kapısı olmadığından yırtık pırtık bir çarşaf asılı girişinde. Üvey baba eve gelmeden alelacele bir yıkanışı var kızın o banyoda, içiniz acır. İşte bu hayatın içinde ele geçen kısıtlı vakitlerde görüşmeler yoğun, ayrı geçen saatler ve günler de yakıcı oluyor.

Şu diyalog mesela mahvetmişti beni…

“Senden hoşlanmıyorum Park” dedi Eleanor bir an gerçekten bunu kastettiğini düşündürterek. “Ben”, sesi neredeyse duyulmaz oldu, “sanırım ben senin için yaşıyorum. Senden ayrı olduğum zamanlarda nefes aldığımdan bile emin değilim. Bu da pazartesileri seni görene dek son nefes alışımın üzerinden altmış saat geçtiği anlamına geliyor. Bu kadar huysuz olmamın ve sana terslenip durmamım sebebi de bu olmalı. Senden ayrı olduğum zaman yaptığım tek şey seni düşünmek ve seninle bir araya geldiğimde de yaptığım tek şey panik yaşamak. Çünkü seninle geçirdiğim her saniye benim için çok önemli. Bu telaşın içinde kendime hakim olamıyorum. Ben artık kendime değil sana aitim. Peki ya sen günün birinde beni istemediğine karar verirsen? Senin beni, benim seni arzuladığım gibi arzulayabilmen mümkün mü?”

Park sessiz kaldı. Eleanor’un az önce söylediği her şeyin duyduğu son sözler olmasını istiyordu. 

Dedim ya, bir de sonunu güzel yazabilseymiş, güzel değil de “başarılı” yazabilseymiş tadından geçilmezdi ama bence sonu olmamış, hiç olmamış.

Sonunu sevmedim demiş miydim?

Dedim, di mi :(

Of düşündükçe o kadar sinir oluyorum ki…

Hayır, bir ben mi böyle hissettim diye girdim goodreads.com sitesine ve insanların kitabın sonu ile ilgili yaptığı yorumlara baktım ve gördüm ki hiç yalnız değilim…

Neyse en azından yalnız değilim :)

Yine de okuyun Eleanor ve Park’ı. Mutlaka okuyun.

Niye mi? Bunu nasıl mı diyorum hala?

Çünkü güzel ve farklı bir roman. Herşeye rağmen okumaya değer…

Belki ikinci bir kitap yazar Rainbow Rowell ve kendini bana ve benim gibi düşünen binlerce okura affettirir, kimbilir?

Bu arada sanırım kitabın filmini yapacaklarmış – “casting” nasıl olacak gerçekten çok merak ediyorum…

Şimdi buradan sonrası spoiler, yani kitabı okumadıysanız sonu ile ilgili neden böyle düşündüğümü yazacağım, aman bakmayın !

Sonunu niye beğenmedim?

Eleanor ve Park birbirleri için ölüyorlar, birbirlerini çok seviyorlar. Hatta Eleanor ondan ayrı olduğu Cumartesi ve Pazar günleri neredeyse nefes alamıyor. Park, son öptüğü kızın Eleanor olmasını diliyor, senden öncesi önemli değildi, senden sonrası da yok zaten diyor…

İşte ben bu aşka inandım…

download-1

Evet, ilk aşk mutlu son ve evlilik ile bitsin diye beklemiyordum ama o aşka inandım ben.

O yüzden de bu sonu ANLAYAMIYORUM:

Eleanor üvey babasından kaçtı, dayısına gitti sığındı, hatta Park götürdü onu içi acıyla kavrularak. Defalarca sarılıp sarılıp vedalaştılar, ağlaştılar…

Eee, sonra?

  1. Eleanor niye Park’ın yolladığı hiçbir mektubu açıp okumadı? Niye kendisi ona hiç yazmadı?
  2. Park önce mektuplar yazdı yazdı, sonra birkaç ay Eleanor’dan cevap gelmeyince neden vazgeçti, bu kadar basit miydi? Hatta bir iki hafta ses çıkmayınca neden gidip oraya neler olduğuna bakmadı, evi biliyor nasılsa, kendi götürdü oraya. Neden vazgeçti Park, neden? Hiç mi düşünmedi ya başı beladaysa diye?
  3. Park mezuniyet balosuna Eleanor ile gidecekti. Şimdi o yok diye başkasıyla gitti, başkasını öptü – neden, nasıl ya?
  4. Bir sene sonra Eleanor bir kart yolluyor Park’a, o da balodan sonra eline geçiyor Park’ın. Romanın İngilizce orijinalinde “3 kelime yazıyordu” diyor kartta, Türkçe çevirisinde “2 kelime yazıyordu” deniyor. Tabii sevgili yazarımız bir mektubu bize çok gördüğü yetmezmiş gibi gelen kartta da ne yazdığını söylemiyor. Yani, umarım “I love you” gibi saçma sapan birşey değildir bir sene sonra gelen kart. “I am coming” (Ben geliyorum) “Coming next week” (Haftaya geliyorum) filan gibi bir şey ise yine idare eder hani. Gelince öğreniriz neler olduğunu hiç değilse…

Gerçi yazar ikinci kitabı yazsa da, bize Eleanor’un neden hiç yazmadığını açıklasa da, ben Park’ın neden vazgeçtiğini hiç ama hiç kabullenemeyeceğim… Sanırım… Büyük konuşmayayım…

Dilek Vidana Tavaşoğlu

#‎herkitapbirbaşkadünyayaseyahattir‬

İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi mezunu. İstanbul Teknik Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu Okutmanı. Öğretmenlik, çevirmenlik, editörlük, yazarlık hepsi denendi ama tabii yetmedi, sürekli yeni ve farklı bir şey yapma arzusu ile ortaya karışık aktiviteler eklendi. Tiyatro kurslarına gitmeler, dublaj dersi almalar, falan filan. Belki de Yay burcu olması nedeniyle haddinden fazla meraklı ve kesinlikle her türlü makul sınırın çok ötesinde gezip tozma, keşfetme delisi. Kendisi gibi gezgin ruhlu Hür Tavaşoğlu ile evli. Evli ama çocuksuz : ) "Bence tatil bana özel, biraz değişik, biraz da sürprizli olmalı" diyerek başladığı ve gezilerini anlattığı “Bence Tatil” sitesi Hürriyet Gazetesinin 2013 Bumerang Blog/Websitesi Yarışmasında birinci oldu. Öğretme ve anlatma meraklısı olduğu için her konuda ille de söyleyecek birşeyi var. O yüzden de bu sitede kendisinden sadece gezi yazıları değil, kah kitap yorumu, kah film veya dizi tavsiyesi de bulabilirsiniz, şaşırmayın.

Paylaşmak ister misiniz?

9 Comments

  1. didem dedi ki:

    sadece duralım mektupta yazan buydu zaten ipucu var sonunu okuduktan sonra kitabı fırlatım yazar hayallerimi katletti

  2. yona dedi ki:

    Yazdıklarının neredeyse her kelimesine katılıyorum.İlk aşk sonsuza dek sürmez hesabı mı yapmaya çalışmış yazar yoksa romana gerçekcilik mi katmaya çalışmış bilmiyorum ama ben de bu aşka inanmıştım.Kendimi aldatılmış,yüzüstü bırakılmış hissediyorum. :(

  3. diana dedi ki:

    eleanor ve park benim için gerçekten bir şeylerin başlangıcı ve birçok şeyin bitişi oldu. burada hayranlığımın detaylarına inmek istesem de kimsenin yorulmadan okumayacağını düşünüyorum çünkü ben bile yazarken yorulacağım. her neyse 56. bölümde 349. sayfada eleanor park a sadece duralım yazıyor bence kartpostalda yazan cümle o bile olabilir ama emin değilim umarım geliyorum ben falandır çok güzel yazmışsın bu arada tebrik ederiiim

  4. Kitap kurdu dedi ki:

    Merhaba. Ben bu kitabı henüz okumadım. Ama çok istiyorum. Açıkçası bor şey merak ediyorum eğer sorduğum şey Kitapt varsa hiç almayacağım. Lütfen cevap ver. Aslında utanarak yazıyorum. Cinsel ilişki falan yok dimi. Nolur yok de

  5. okuyucu dedi ki:

    Lütfen ikinci kitap gelsin, çünkü böyle bir son istemiyorum!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir