Boston Gezi Rehberi
26/09/2016Boston çevresinde gezilecek yerler: Salem, Plymouth & Provincetown
30/10/2016ESTONYA
Gelelim Baltık ülkelerinin en havalı ve en popüler olanına. Tallinn! Yıllar evvel THY’nin Tallinn’e direkt uçuşlara başladığını öğrenince çok mutlu olmuştum. Gidişimiz değil ama dönüşümüzü THY’nin ayrıcalığı ile gerçekleştirdik, iki gün gecikmeli de olsa J
Tallinn’e yine bir otobüs yolculuğu sonrasında ulaştık. Otelimizin bir tarafı Estonya Denizcilik Tarihi Müzesini içinde barındıran Fat Margeret Kulesine yani Vanalin adı verilen eskişehir meydanına çok yakındı böylece günde birkaç defa dinlenmek için otele gelip gidiyorduk, bir yanı ise Helsinki Feribotlarının yanaştığı feribot limanına yürüme mesafesindeydi her akşam deniz kenarına uğramadan odamıza gitmiyorduk. Ayrıca odamızın penceresi deniz manzaralıydı her gün Tallinn’e gelen büyük cruise gemilerini pencereden izleyebiliyorduk! Kısacası Tallinn’de de her yer yürüme mesafesinde ve Tallinn bir başka güzel!
Tallinn’in bir başka güzel olmasının sebebi diğer Baltık başkentlerine göre tarihi dokusunun daha iyi korunmuş olması. Eski şehir meydanında 600 yıllık belediye binası var. Ortaçağdan günümüze kalan en iyi korunmuş yapı. Bir bilet alarak kulesine çıktık, kulede de dünyanın en yüksekte kalan tuvaleti var :) 77 metre yüksekte :) Vanalinn yani eski şehir meydanı oldukça hareketli. Yine kafeler, restoranlar, hediyelik eşya dükkanları haricinde her gün sabah başlayan ve akşam bir anda sona eren kalabalıklar var. Dediğim gibi her gün en az üç tane cruise gemisi yanaşıyor ve rehberleri eşliğinde şehri gezip akşam limandan ayrılıyorlar.
Eski şehir meydanında her daim bir ortaçağ konsepti var. Mesela bir gün kafede oturuken gözümüzün önünden elleri arkadan bağlı olarak bir işkence arabasına bağlanmış ortaçağa ait kıyafetler giymiş bir kız geçti, arkasından da kapkara kıyafetler içinde kambur bir adam :) Meğer İşkence Müzesinin tanıtımını yapıyorlarmış.Yine ortaçağ konseptli restoranlar var. Bunlardan bir tanesi belediye binasının altındaki Draakon, biri de Tallinn’deki en eski binaya sahip olduklarını söyleyen meşhur Olde Hansa! Olde Hansa evet fazla turistik ama çok güzelll!!! Çalışanların hepsi ortaçağı yansıtan kıyafetler giyiyor, mesela bira fıçı gibi bardaklarda getiriliyor, çorbayı kaşık kullanmadan başınıza dikip içiyorsunuz :) Her daim restoranın dışında duran ve ortaçağ lehçesi ile konuşan sizi restorana davet eden hanutçular var, bunu da gayet güzel başarıyorlar :) İki restoran birbirleri ile adeta yarışıyorlar ama birbirlerinden üstün değiller! Sadece Draakon’da fiyatlar daha uygun :) Bir gece harika bir Ortaçağ gecesine denk geldik Draakon’da :) Aslında gece demek pek olmaz çünkü gece bile hava güpegündüz :) Ortaçağ müzik aletleri ve eski şarklar dinlerken çok mutlu olduk … Estonya mutfağının ana lezzetleri; etli güveç (Seljanka), patates, lahana, kızartmalar, somon ve alabalık. Saku ülkenin en iyi biralarından. Biz güvece bayıldık ve Peppersack adlı oldukça güzel ve tarihi bir restoranda yedik, çok keyifliydi. Bu arada gezdiğimiz ülkeler arasında Polonya’nın kızlarının birer biblo gibi çok güzel olduklarını ve Estonya’daki garsonların çoğunun birer Kıvanç Tatlıtuğ olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim :):):)
Kentin tarihi bölümü UNESCO Dünya Kültürel Mirası listesine alınmış. Surların arasında 26 savunma kulesi var. En tepedeki pembe bina 13 ve 14. yüzyıllarda inşa edilmiş olan Toompea Kalesi bugün parlamento binası olarak kullanılıyor. Şehrin en güzel manzarası Toompea’da.
Surlarla çevrili bir Ortaçağ masal şehri Tallinn’in dar sokakları, kuleleri ve Arnavut kaldırımları insanın kendini bir masalın içinde bulmasına sebep oluyor. Fat (Tombul) Margaret ve Tall (Sırık) Hermann Kuleleri, Alexander Nevsky ve St Mary’s Katedralleri, Uzun Bacak (Pikk Jalg) Sokağı, St. Nicholas Kilisesi, 124 metrelik kulesiyle St. Olaf’s Kilisesi ve Belediye Binası eski şehrin bazı güzellikleri. Bu arada Tallinn’de de Karakafalılar evi var :)
Parlamento’nun karşısında Alexander Nevsky Rus Katedrali var. 1894’de Çar Alexander tarafından yaptırılan binanın içi İncil’den sahnelerle dolu. Kubbelerin tepesindeki haçların altında hilal var. Osmanlıyı yendiklerinde çok mutlu oldukları için haçların altına Osmanlı hilali ile koymuşlar.
Tallinn’in eski şehir meydanına biraz ara verip denizin çağrısına kulak verip sahil boyunca yürümeye karar verdik. Otobüs ya da tramway ile de gidilebilen Kalamaja bölgesine yürümek yorucu değil aksine çok keyifli. Helsinki ve Stokholm feribotlarının hareket ettiği limandan sahil boyu kuzeydoğu yönünde yürüdüğümüzde ilk önce Sovyet Döneminden kalma eski hapisane bizi karşıladı. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra bu bölgedeki birçok fabrika iflas etmiş ve çoğu bina terk edilmiş. Bugün Kalamaja’da Sovyet izleri taşıyan bu binaların çoğu ya kafe-bar ya restoran ya da bit pazarı. Tallinn’in Bohem yaşam alanı, Vilnius’ta Uzupis gibi. Bu bölge eskişehir ve Tallinn’in modern şehri arasında bir geçiş alanı.
Patarei Hapishanesi ise aslında 1800’lü yıllarda sur olarak inşa edilmiş ancak 20. Yüzyılın sonlarına kadar hapishane olarak kullanılmış ve 2000 yılında kapatılmış. Hiçbir renovasyon yapılmamış, oldukça yıkık dökük duruyor ama sanırım bilerek orjinali korunuyor. Zaten Kalamaja bölgesi bize çok harap göründü ama sonradan anladık ki özelliği buymuş. Mesela denize girilebilecek bir sahil yok – denize giren insanlar olduğu halde… Bir de denizin kıyısında çok fazla moloz yığını var. Sovyetlerden kalan binaların yıkıntıları denizi doldurmuş ve öylece korunuyor. Hapishane müze olarak gezilebiliyor.
Ayrıca Estonya Denizcilik Müzesi de Seaplane Limanında. Eski bir müze gemiyi ve denizaltını gezdik ayrıca Baltık Denizi havasını solumak için güzel bir nokta.
Biz Tallinn’deki tarihi turumuza ara verip bir günümüzü de Pirita Sahiline ayırdık. Yat limanının da bulunduğu Pirita’ye otobüs ile gittik. Pirita, komünist dönemde 1980 Moskova Olimpiyatları’nın su sporlarının yapıldığı yermiş. Olimpiyat köyü, tatil köyüne dönüşmüş. Yakınlarında ise Festival Meydanı var. Bu arada ben yine yüzme hayali ile gittim Pirita plajına ama Estonyalıların neden “Estonyalı değilsen Baltık Denizinde yüzemezsin” dediklerini iyice anlamış oldum :) Pirita’da çay içerek ısınmak için girdiğimiz bir kafenin sahibi havanın bizim şansımıza serin olduğunu yoksa kısa bir dönem de olsa bu mesimde havanın çok sıcak olduğunu söyledi. Pirita’de sahile yakın bir noktada Maarjamae Savaş Anıtı var. 1918 yılında savaşta ölen Ruslar anısına 1960 yılında yapılmış. Ayrıca bir de 1407 yılından kalma Pirita Manastırı var .
Biz Tallinn’deki bir günümüzü de Rocca Al Mare, yani Estonya Açık Hava Müzesi’ne ayırdık. Estonya’ya gideceklere mutlaka öneririm. Özellikle de güneşli bir havada tadına doyum olmaz. Bir iliklerimize kadar ıslandık yağmurda ama yine de değer. Kopli Körfezine bakan 80 hektarlık bir alanı kapsayan 18 ve 20 yy arası Estonya’nın her bölgesindeki geleneksel yaşamı anlatan bir açık hava müzesi. Açık Hava Müzesi’nde 12 tane çiftlik, yel ve su değirmenleri, kilise, yangın istasyonu, taverna ve okul var. Evlerin içinde o dönemki yaşamı anlatan canlandırmalar var. Açık hava müzesini ziyaret ettiğinizde, Estonya halkının eski kırsal yaşamına dair fikir ediniyorsunuz ve yeşil renge doyuyorsunuz! Muhteşem bir doğa!
Rocca Al Mare’den çıktıktan sonra tam dönüş için otobüs durağına gidecekken aslında tam da Hayvanat Bahçesi ve Botanik Bahçesinin önünde olduğumuzu fark ettik. Hayvanat bahçesi gezmeyi sevmiyorum ve yurt dışı gezilerinde tercih etmiyorum ancak madem zamanımız var biz de gezelim dedik, oskoca bahçede sadece ikimiz vardık :) Baykuşları çok sevdiğim için baykuşların birçok türünü yakından görmek beni mutlu etti. Böylece Tallinn Hayvanat Bahçesini de gezmiş olduk :)
3 gün ayırdığımız Tallinn’de 5 gün kalınca artık Tallinn’i köşe bucak gezdiğimiz için sık sık Büyük Liman’daki Tallinna Sadama’daki güzel kafelerde keyif yaptık. Son günümüzde hava günlük güneşlikti ve cruise gemileri ile Helsinki ve Stockholm’dan gelen günübirlik yolcular sebebiyle sokaklar cıvıl cıvıldı. Feribotlar haricinde özel yatları ve tekneleri ile gelen insanlar da vardı. Helsinki 2,5 saat sürüyormuş ve Tallinn daha ucuz olduğu için genellikle Finlandiyalılar alışverişe geliyorlarmış. Bu arada eski şehre giriş Fat Margeret Kapısından ve Viru kapısından oluyor. Viru kapısından girilirse yakında Viru Keskus adında büyük bir alışveriş merkezi var. Viru Keskus alışveriş merkezinin altında ise otobüs terminali bulunmakta. Pirate’ye giderken otobüse oradan bindik.
Huzurlu ülkeler olan Baltık Ülkeleri gezimizin sonuna geldiğimizde her zaman olduğu gibi geziyi tamamlamanın verdiği mutluluk ve ayrılmanın verdiği hüzün kapladı içimi. Eminim daha görmediğimiz neler neler var. Özelikle adaları görmek çok isterim. Kim bilir belki birgün yine yolumuz düşer…
Süha Zuhal Kılıç
Konaklama alternatiflerine bakmak isterseniz…
Baltık ülkelerinde konaklama seçenekleri için bencetatil.com olarak bizim en çok tercih ettiğimiz online rezervasyon sitesi Booking.com’u inceleyebilirsiniz. Hem çok sayıda fotoğraf ve bilgi, hem de gerçek konukların ayrıntılı yorumları mevcut. Ayrıca ücretsiz rezervasyon iptali seçenekleri de sunulmakta…
Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü mezunu. Halen İngilizce öğretmeni olarak görev yapmakta. Çocukluğunda başlayıp bugüne kadar sürdürdüğü dünyanın dört bir yanından edindiği mektup arkadaşlıkları, seyahat belgesellerine ve tarihe olan ilgisi, farklı kültürleri öğrenme isteği yıllar geçtikçe artmış, bu hem İngilizce öğrenmesine hem de seyahat etmesine katkı sunmuştur. Öğretmenlik mesleğinin tatil imkanları ve aynı ilgi alanlarını paylaştığı tarih öğretmeni olan eşi sayesinde tam zamanlı öğretmen, yarı zamanlı gezgindir. Hobileri arasında doğa fotoğrafçılığı, kamp kurmak, trekking yapmak, çiçek yetiştirmek, kitap okumak ve gezi yazısı yazmak gelmektedir.