
Norveç Fiyordları Gezisi
27/10/2025
Zărnești Libearty Bear Sanctuary: Kafeslerden ormana uzanan, yeniden başlayan yaşamlar
Braşov’dan yaklaşık 30 dakikalık bir araba yolculuğu ile ulaşılan Zărnești kasabasının biraz dışında kalan Libearty Bear Sanctuary, başta Romanya olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde esaret altında yaşarken kurtarılan ve ikinci bir yaşam şansı verilen kahverengi ayılar için kurulmuş, 69 hektarlık büyük bir ormanlık alan.
Aslında hayvanlar için ikinci şans diye bir kavramdan keşke hiç bahsetmesek ve sahip oldukları tek yaşamlarını insan tutsaklığında eziyet çekmek yerine, özgür bir şekilde geçirebilseler ama işte maalesef öyle olmuyor.
İnsanoğlu yüzyıllar boyunca doğaya ve hayvanlara büyük zulüm etmiş ve etmeye de devam etmekte. Geçmişte değil hayvanlara, insanın insana verdiği değer bile azdı. Artık günümüzde insanlar bu konuda çok daha bilinçli ve farkındalığı yüksek hale geldi. Bugün dünyanın her yerinde neyse ki vicdanlı ve iyilik için mücadele eden insanlar hala var.
Barınak fikri nasıl ortaya çıktı
İşte demin bahsettiğim bu iyi insanlardan biri de hayvan hakları savunucusu Cristina Lapis. 1990’lı yıllarda Avrupa’da hayvan hakları ihlalleri hala yaygınken, Romanya’da da sokak köpeklerinin toplanarak kötü koşullarda ölüme terk edilmesi büyük tepki çekiyordu. Hayvanların korunması ve daha iyi yaşam şartlarına sahip olması gerektiğini savunan Cristina Lapiș, bu tabloya karşı harekete geçti ve Millions of Friends (Asociația Milioane de Prieteni – AMP) organizasyonunu kurdu.
Cristina’nın yürüttüğü çalışmalar kısa sürede uluslararası dikkat çekti ve WSPA yetkililerinin, projeleri yerinde incelemek üzere Romanya’ya gelmesiyle gözler, restoran önlerinde, sirklerde, benzin istasyonlarında dar kafeslerde esaret altında tutulan kahverengi ayıların durumuna çevrildi.
Braşov yakınlarındaki bir kayak merkezinin bahçesinde yıllarca kafeste tutulmuş, kötü beslenen ve insanları eğlendirmekten başka bir görevi olmayan Cristi adını verdikleri ayı, Cristina’nın Libearty kampanyasını başlatmasına sebep oldu. Kurtarılan ağır travmalı bu ayı, bugün ziyaret ettiğimiz Libearty Bear Sanctuary’nin temelini oluşturuyor.
Barınağın nerede kurulacağına karar verilirken anlamlı bir hikâye çıkıyor karşımıza. Zărnești Belediye Başkanı, insanların bu kadar yakınından geçtikleri bir kenti durup görmeden, keşfetmeden yollarına devam etmelerine bir çözüm bulmak için barınağa Zărnești’de uygun bir alan tahsis edebileceğini söylemiş. Böylece barınağın kurulacağı yer kendiliğinden Zărnești olmuş ve yol üstünde fark edilmeden geçilen bu küçük kasaba, ayılar için yeni bir hayatın başladığı yer haline gelmiş.
Braşov’dan yola çıkıp ayı barınağına doğru ilerlerken, bir ara yanlış yolda olabileceğimizi düşünüp kısa bir tereddüt yaşadık. Yolun çirkin bir köprünün üzerinden devam edip, dar ve engebeli, patikayı andıran bir şekle girdiğini gördüğümüzde geri dönmeyi düşündük ama ona da içimiz elvermedi. Tam her şey biraz belirsiz görünürken, arkamızda belirip aynı istikamete doğru giden aracı fark edince, demek doğru yol bu diyerek, onun peşine takılıp gittik ve az bir mesafe gittikten sonra barınağın aslında çok da uzakta olmadığını anlayıp, sevindik.



Barınağa vardığımızda takvimler Aralık ayını gösteriyor olmasına rağmen, Romanya dışından gelmiş pek çok ziyaretçiyle karşılaştık. Bizim gibi merakla gelen insanlar vardı etrafta.
Ayıları ziyaretçilere günde yalnızca iki kez gösterebiliyorlar. Sabah 09.00’da ve 11.00’de başlayan, yaklaşık bir saat on beş dakika süren, rehber eşliğinde yapılan turlar halinde geziliyor barınak çünkü burası bir hayvanat bahçesi değil.
Barınağın hayvanat bahçesindeki gibi ziyaretçilere açık olmasının sebebi ise, rehberin de özellikle vurguladığı gibi, ayıları görmemizden çok, onların hikâyelerinin duyurulması. İnsanların farkındalığının artması, buradaki yaşamın devamı için büyük bir anlam taşıyor.
Kâr amacı gütmeyen bu barınağa destek olmak ise birkaç farklı yolla mümkün: Tur bileti alarak, ayılardan birini sembolik olarak “evlat edinerek” ya da küçük hediyelik eşya dükkânından bir hatıra satın alarak. Rehber her yıl, Romanya’nın farklı şehirlerinden okul gezisi ile gelen birçok çocuğu ağırladıklarını söyledi.
Tur başladığında içimizi bir heyecan kapladı. Acaba ayıları gerçekten yakından görebilecek miydik, onları karşımızda canlı canlı gördüğümüzde ürkecek miydik?
Rehberimiz Valentin o kadar tatlı ve samimiydi ki, daha ilk cümlelerinden ayıları ne kadar sevdiğini, onlara ne kadar bağlı olduğunu gözlerinden anladık. Anlatırken sadece bilgi vermiyor, sanki her bir ayıyı çok yakından tanıyan, onların acı dolu hikayelerini kalbinde hisseden biri gibi konuşuyordu.
Tel örgülerin farklı noktalarında her durduğumuzda, Valentin tek tek o an görülebilen ayıların nereden geldiğini, kaç yıl boyunca esaret altında tutulduklarını ve neler yaşadıklarını anlattı. Hikâyeler ilerledikçe bizim de gözlerimiz doldu.


Libearty Bear Sanctuary’de yaşayan her ayının bir adı ve o adın ardında ağır bir hikâye var. Rehberimiz yürürken Cristi’den bahsediyor: Her şeyin başlamasına vesile olan, bir otelde küçücük bir kafeste tutulan o zavallı ayı. Biraz ileride Max var, yıllarca beton zeminde yaşamış. Luna, sirkte geçen bir ömrün ardından buraya sığınmış. Metruk bir binada ölüme terkedilen Dimitri, Bir manastırın bahçesinden kurtarılan yaşlı koca ayı Martinika, Alina ise daha yavruyken annesinden koparılmış ve bunun gibi daha fazlası.



Bugün barınakta yaklaşık 135 tane kurtarılmış ayı bulunuyor.
Tam biz gezerken yemek kamyonu geldi. Rehberin anlattığına göre, bazı marketlerle anlaşarak son tüketim tarihi yaklaşan ama tüketilmesi hâlâ uygun olan meyve ve sebzeler barınağa bağışlanıyormuş veya barınak onları normalden daha uygun bir fiyata satın alıyormuş.



Ayıların meyvelerini afiyetle yiyişini izlerken etrafta ayıların yemeğine ortak olan kuzgunları da görme şansımız oldu. Bir kuzgunu ilk defa bu kadar yakından görüp rengine, büyüklüğüne ve asaletine hayran kaldım.



Ziyaretçilerle ayılar arasında uzun bir çit var; hem insanların hem de ayıların birbirine yaklaşmaması için ayrıca elektrikli bir tel ile çevrili. Ama zaten bu 69 hektarlık dev ormanlık alan, ayılara yeterince özgürlük sunuyor. Rehabilite edilmiş, travmalar yaşamış bu ayılar insanlara alışkın olduğu için, artık tam anlamıyla yabani ve özgür bir hayata dönemiyorlar.
Rehberimiz, barınağın asıl amacının bir kez daha altını çiziyor: Bu hayvanların hayatlarının geri kalanını huzur içinde, güvenli bir ortamda geçirmeleri ve onurlu bir şekilde yaşamlarını tamamlamaları.
Hayatının geri kalanını barınakta huzur içinde geçiren bir ayının geçen yıl 41 yaşında hayata veda ettiğini söylüyor. Bu yaşa erişmek doğal ortamda bu kadar sık rastlanan bir durum değilmiş.
Yıllar boyunca Yunanistan’dan Türkiye’ye, Hindistan’dan Pakistan ve Tayland’a kadar pek çok ülkede ayılar insan eğlencesinin bir parçası haline getirilmiş; sokaklarda dans ettirilmiş, yol kenarlarında kafeslerde sergilenmiş ya da turistik gösterilerde kullanılmış.
Türkiye’de bu uygulama resmî olarak 1929’da yasaklansa da, ayıların gerçekten kurtarılıp barınaklara alınması ancak 1990’lı yıllarda mümkün olabilmiş.
Yunanistan’da benzer şekilde 1990’lardan itibaren hayvan hakları mücadelesiyle bu gelenek sona erdirilirken, Hindistan’da 1972’de çıkarılan yasa, kâğıt üzerinde kalsa da son dansçı ayının kurtarılması 2009’u bulmuş.
Pakistan’da ise 1990’lardan sonra başlatılan kampanyalarla ayılar yavaş yavaş bu kaderden kurtarılmış, 2010’lu yıllarda rehabilitasyon merkezleri kurulmaya başlanmış. Tayland’da da ayıların turistik ve ticari amaçlarla sömürülmesine karşı farkındalık özellikle 2000’li yıllardan sonra artmış.
Ayı barınağında sadece ayılar yok; geyikler, eşekler, su kaplumbağaları ve dört tane kurt da bu ormanda yaşamını sürdürüyor. Rehberimizin anlattığına göre bu hayvanların hiçbiri keyfi olarak burada değil. Geyikler yaralı halde bulunmuş ya da doğaya dönemeyecek kadar insanlara alışmış.
Eşekler yıllarca ağır işlerde çalıştırıldıktan sonra terk edilmiş. Sahipleri tarafından sokağa bırakılmış su kaplumbağaları da huzurlu bir gölet içinde hep birlikte yaşıyorlardı. Kurtlar ise yasadışı şekilde kafeste tutulduğu ya da vahşi yaşama geri dönemediği için buraya getirilmiş. Kısacası burası, yalnızca ayılar için değil, başka şansı kalmamış hayvanlar için de bir sığınak.
Hayvanları çok seven bireyler olarak, böylesi gerçek bir kurtuluş hikâyesine ev sahipliği yapan bir barınağı gezmek bizi tarifsiz şekilde mutlu etti. Dileğimiz, dünyanın her yerinde bu iyi insanların çoğalması ve insanoğlunun hayvanlara kötü davranmanın ya da onları bir kazanç kapısı olarak görmenin kabul edilemez olduğunun bilincine varması. Bunun da ancak doğru, gerekli ve yeterli bir eğitimle mümkün olacağına inanıyoruz. Biz ise bu bilinçle, elimizden geldiğince hem maddi hem manevi destek vermeye her zaman hazırız.


Zărnești’deki bu alan, yalnızca ayılar için değil, ziyaret eden herkes için Romanya’da hayvan hakları mücadelesinin en güçlü sembollerinden biri olarak hafızada yer ediyor. Eğer yolunuz bir gün Romanya’ya düşerse, Brașov yakınlarındaki Zărnești’de bulunan Libearty Bear Sanctuary’yi ziyaret etmenizi mutlaka öneririm. Ayıları yeni yuvalarında görmek ve barınağın nasıl bir emekle ayakta tutulduğunu anlamanın en gerçek yolu bence.
Barınağa destek olmak isteyenler için resmi web sitesi: www.millionsoffriends.org
Festivalul Ursului Dansator – Ayı Dansı Festivali
Ayılardan bu kadar söz etmişken, Romanya kültüründe önemli bir yere sahip olan ayı dansı geleneğini de anlatmak ve bu geleneğin kutlandığı bir festival hakkında bilgi vermek istedim.
Comănești Ayı Dansı Festivali (Dancing Bears Festival), Romanya’nın Moldova bölgesinde, özellikle Comănești kasabasında, her yıl Aralık ayının sonlarına doğru, Noel’den yılbaşına kadar süren geleneksel bir kutlama.


Bu etkinlik, tarihsel olarak Hristiyanlık öncesi dönemlere kadar uzanan bir görenekten geliyor. İnsanlar eskiden ayı derisi giyerek dans eder ve kötü ruhları kovduklarına, şans getirdiklerine inanırlarmış.
Bu ritüel, köylerde ve kasabalarda insanların evlerini ziyaret ederek dans etmeleriyle başlayıp, en büyük final 30 Aralık’ta Comănești’de düzenlenen büyük yürüyüş ve dans gösterisiyle yapılıyor.
Katılımcılar, ağır ayı postlarından yapılmış kostümlerle davul ve müzik eşliğinde sokaklarda dans eder, bazen izleyenlerle şakalaşır veya “saldırı” taklidi yaparlar ve bu renkli kutlama binlerce yerli ve yabancı turistin dikkatini çeker. Gelenek yüzlerce yıl öncesine dayanıyor.
Maalesef Comănești Ayı Dansı Festivali’nde hâlâ gerçek ayı postu kullanılıyor. Katılımcılar geleneksel olarak gerçek ayı derilerinden yapılmış kostümler giyiyorlar; bu postlar genellikle nesiller boyunca korunup aktarılıyor ve festival boyunca dans edenler tarafından kullanılıyor. Bu kürkler, ayının başı, pençeleri ve dişleri dahil olmak üzere tam bir ayı görünümü veriyor ve bazen omuzlara takılan büyük kırmızı ponponlarla süsleniyor. Kostümlerin ağırlığı 40–50 kilogramı bulabiliyor ve yerel halk tarafından büyük bir kültürel miras olarak görülüyor.


Bu gelenek, halka açık gösterilerde hayvanlara zarar verilmediği ve dans edenlerin sadece giydikleri postlarla temsil ettikleri bir etkinlik olsa da, bazı hayvan hakları grupları gerçek kürk kullanımını eleştirmekte. Her geçen yıl bu geleneğe verilen önem sebebiyle artan kürk ihtiyacının suni ayı kostümleri ile tedarik edildiğine dair bilgiler var – ki bence böyle de olmalı.
Kişisel fikrimce, eğer gerçek ayı kostümleri nesiller boyunca korunup, her festivalde kullanılıyorsa, bence bu bir sorun oluşturmuyor. Ancak Romanya’da hükümetin her yıl yaklaşık 500 ayıya kadar av izni verdiğini ve bazı insanların bu avı, ayı kafalarını duvarlarına süs olarak asmak amacıyla yaptığını düşündüğümüzde, ortaya ilginç bir çelişki çıkıyor: Hem barınaklarda kurtarılan yüzlerce ayının anlamı hem de festivalde giyilen, sadece geleneği yansıtan masum kostümler, hayvan hakları koruyucularının eleştirileriyle bir tezat oluşturuyor. Tıpkı dünyadaki birçok şeyde olduğu gibi, burada da kültür, gelenek ve etik arasında hem hassas, hem de sağlanması başarılamayan bir denge söz konusu.
Sonuç olarak, ben hem gerçek ayıları, hem de festival ayılarını gördüğü için çok duygulanmış ve mutlu olmuş bir Zuhal bırakıyorum buraya 😊


Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü mezunu. Halen İngilizce öğretmeni olarak görev yapmakta. Çocukluğunda başlayıp bugüne kadar sürdürdüğü dünyanın dört bir yanından edindiği mektup arkadaşlıkları, seyahat belgesellerine ve tarihe olan ilgisi, farklı kültürleri öğrenme isteği yıllar geçtikçe artmış, bu hem İngilizce öğrenmesine hem de seyahat etmesine katkı sunmuştur. Öğretmenlik mesleğinin tatil imkanları ve aynı ilgi alanlarını paylaştığı tarih öğretmeni olan eşi sayesinde tam zamanlı öğretmen, yarı zamanlı gezgindir. Hobileri arasında doğa fotoğrafçılığı, kamp kurmak, trekking yapmak, çiçek yetiştirmek, kitap okumak ve gezi yazısı yazmak gelmektedir.


















