KİTAP YORUMU: Aşk Her Şeyi Affeder mi? – Burcu Büyükyıldız
09/10/2016LA CASA DE PAPEL: Evde tatil günlerinde izlenebilecek nefis bir dizi
15/04/20185 yıldız!
Ben ki ezik, saf, pasif ve kendini korumaktan aciz kadın kahramanlara sinir olurum. Bir de aşırı dominant, önyargılı, kaba alfa tipi erkek karakterlere katlanamam. Bu kitaba ilk başladığımda böyle iki karakterle karşılaştığımı sandım ve ilk başlarda hem erkek karakter Tunç’tan hem de kadın karakter Hayat’dan nefret ettim diyebilirim.
Niye bunları anlatıyorum?
Çünkü diyeceğim esas şudur ki, bir yazar çizdiği bir karakterden okuyucunun nefret etmesini, ya da onu çok sevmesini sağlayabilir. Ama duygu değişimi yaşatması zordur. Yani ben bu iki karaktere de o kadar gıcık olmuş, sayfalar arasında dır dır dır söylenirken, ikisine de laflarımı patır patır saydırırken, goodreads’deki güvendiğim arkadaşlarım bekle seveceksin demese her an vazgeçebilir (siz sakın öyle yapmayın diye söylüyorum bunu) bırakabilirdim bu güzel kitabı okumayı…
Gayet de yazık etmiş olurdum.
Çünkü çok ustaca bir kalemle her iki karakteri de öyle işlemiş ki yazar, sizin o nefretinizi alıp önce empatiye ve acımaya, sonra sevgiye ve hayranlığa dönüştürüyor. Bir bakıyorsunuz ki karakterlerin yaşadıkları duygu değişimleri size de yansımış.
Bir romandaki aşkı hissedemediğim zaman, “o his bana geçmedi” dediğim zaman, anlatılan aşk ne kadar büyük olursa olsun, hiç bir anlamı olmuyor. O yüzden yazarın hissettirebilme konusundaki başarısı da çok önemlidir benim için.
Ben bu kitaptaki her duyguyu iliklerime kadar hissettim, öfkeyi, nefreti, korkuyu, utancı, acıyı, pişmanlığı… hepsini… Hele aşkı… hele onların aşklarını çok ama çok güzel hissettirdi yazar.
O yüzdendir ki “güzel bir aşk romanı” okumak isteyenlere tavsiyem olur bu kitap…
Tunç Mirza Yiğit, KİMLİKSİZ romanından tanıdığımız Deryal Yiğit’in oğlu… Sevgiden kaçan bir karakter, çünkü çok severse kaybetmenin getireceği acıya dayanamayacağından korkuyor.
Ve daha onunla daha tanışmadan ona sırılsıklam aşık, onu magazinden takip eden, onun fotoğrafları ile süslü defterler yapan, onun gittiği yerlere sırf onu uzaktan da olsa görebilmek için giden bir kız giriveriyor aniden hayatına bu adamın. Ve o kızın Tunç’un hayatına girmesi her ne kadar güzel başlasa da malum bizim geleneksel Türk ailelerimizin olaya dahil olmasıyla herşey çok çirkin bir hal alıyor ve her ne kadar Tunç bu çirkinlikten nasibini alsa da esas kurban Hayat oluyor.
Ailesinin de Tunç’un da kıza çektirdiklerini okumadan tahayyül etmeniz mümkün değil. “Zalimliğin bu kadarı da olmaz ki” dedirtiyor insana. Yani ben o sırada Tunç karakteri canlansa elime geçse üzerinde tepinir tepinir gebertirdim adamı kesin :) Kızın pasifliği ve çaresiz kabullenişi de beni sinir etti başta tabii.
Ve sonra…
İşte sonra herşey yön değiştirmeye başladı. “Hayat sen planlar yaparken başına gelenlerdir” sözündeki gibi, kader kendi yolunu çizdi. O üzerine bir böcek gibi basıp ezip geçtiği kıza zaman içinde deli gibi aşık oldu Tunç…
İşte romanın en güzel kısmı kıza kendini affettirme kısmı zaten, ki bu da epey bir zaman alıyor.
Hayat, çok tatlı, çok sevimli ve nadir bulunan iyi bir kalbe sahip bir kız. Gururlu, adil, sevecen ve önceleri zayıf gibi görünse de aslında güçlü. Tek zayıf noktası Tunç’a olan aşkı.
Tunç Mirza için ne desem? Adam onu gebertme isteğimi aldı, bütün öküzlüklerini (pardon ama öyle) unutturdu sonra da beni kendine aşık etti desem yeridir.
Sevmekten korkan adamlar zaten en derin sevebilen adamlardır ve o sevgiden kaçan halleri aslında hep bir koruma kalkanıdır. Tunç da bunun güzel bir örneği oldu. Adam bir sevdi, tam sevdi… Kendini affettirmek için neler neler yaptı.
Affetme konusunda gayet başarısız bir insan olarak ben bile Tunç’u affettim yani, ki yine beni bilen bilir bu çok nadirdir :)
Romandaki aile fertleri, arkadaşlar ve tüm karakterler gayet iyi işlenmiş, olay örgüsü hiç sıkmadan ilerliyor ve tabii ki mutlu sonumuz var. Çok sevdiğim bir dolu kitabın sonunu yeterince tatmin edici bulmadığım olmuştur ama GİTME, özellikle sonuyla kalbimi fethetti, bayıldım, bayıldım o son sahnelere. Sanırım Tunç Hayat’a bundan güzel bir hediye veremezdi…
Yüzde doksan İngilizce roman okuyan biri olarak Türkçe roman okurken ben bazı şeylere çok takılıyorum, o yüzden söylemeden edemeyeceğim. Türkçe romanda aşk sahneleri, yakınlaşma sahneleri çok özenli yazılmadığında, Türkçeyi İngilizcedeki gibi kullanılmaya kalktığımızda, o dile yakışan argo bizim dilimize yakışmıyor ve çok çirkin olabiliyor. O yüzden kendi dilimizde nasıl güzel geliyorsa öyle yazılmalı. Bu kitaptaki aşk ve yakınlaşma sahneleri ile ilgili bölümler gayet başarılı, dozunda ve güzel bir dille yazılmıştı, o yüzden de rahatsız olmadan severek okudum.
Uzun lafın kısası, aşk-nefret-pişmanlık ve ikinci şans romanı olarak çok güzel yazılmış bir kitap GİTME ve bence 5 yıldızı hakediyor :)
İşte az biraz kitabın havasını solumanızı sağlayacak alıntılar:
Tunç resmen onun kalbinin üzerinde tepinmişti… Kızın aşkını öylesine kirletmişti ki, Hayat artık ondan nefret ediyordu.
***
“Bana…” dedi fısıltıyla… “Bana bir gün, Hayat’ını avuçların arasında tutacaksın deselerdi inanmazdım… Çünkü koca bir Hayat, avuçların arasına nasıl sığabilirdi ki?” başının tepesini öptü ve sırtında usulca, minik daireler çizmeye başladı. “Sığabiliyormuş…” diye ekledi fısıldayarak.
***
Seninle tek bir gün diledim ama sen… tamamen senin olmak hayallerimin çok ötesindeydi.
***
Daha önce o olmadan ne yapıyor olduğunu merak etti. Gerçekten de… Tunç, o yokken nasıl yaşıyordu? Ve Hayat, onu bulmak için neden bu kadar geç kalmıştı? Hayat, kollarının arasında kıpırdandı ve başını hafifçe ona çevirdi. Derin bir nefes aldı genç kız önce ve ‘’geç kaldın!’’ diye fısıldadı. Tunç, gülümsedi. ‘’Hayır, Hayat’ım…’’Burnunu saçlarının arasına gömdü.’’Asıl sen çok geç kaldın!’’
Dilek Vidana Tavaşoğlu
#herkitapbirbaşkadünyayaseyahattir
İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi mezunu. İstanbul Teknik Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu Okutmanı. Öğretmenlik, çevirmenlik, editörlük, yazarlık hepsi denendi ama tabii yetmedi, sürekli yeni ve farklı bir şey yapma arzusu ile ortaya karışık aktiviteler eklendi. Tiyatro kurslarına gitmeler, dublaj dersi almalar, falan filan. Belki de Yay burcu olması nedeniyle haddinden fazla meraklı ve kesinlikle her türlü makul sınırın çok ötesinde gezip tozma, keşfetme delisi. Kendisi gibi gezgin ruhlu Hür Tavaşoğlu ile evli. Evli ama çocuksuz : ) "Bence tatil bana özel, biraz değişik, biraz da sürprizli olmalı" diyerek başladığı ve gezilerini anlattığı “Bence Tatil” sitesi Hürriyet Gazetesinin 2013 Bumerang Blog/Websitesi Yarışmasında birinci oldu. Öğretme ve anlatma meraklısı olduğu için her konuda ille de söyleyecek birşeyi var. O yüzden de bu sitede kendisinden sadece gezi yazıları değil, kah kitap yorumu, kah film veya dizi tavsiyesi de bulabilirsiniz, şaşırmayın.