İrlanda’nın ortaçağ şehri: Kilkenny gezisi
30/05/2020Estoi Sarayı: Düğün Organizasyonlarının Romantik Adresi
19/06/2020Skansen Açık Hava Müzesi
Vasa Müzesinden ayrılıp yaklaşık 10 dakikalık yeşillikler içinde yaptığımız yürüyüş sonrası Skansen Açık Hava Müzesine vardık.
İsveç’in geleneksel kırsal kültürünü ve hayatını tiyatral bir şekilde yansıtarak bugüne taşıyan Skansen Açık Hava Müzesi türünün en iyi örneklerinden biri.
Kırsal kesime özgü inşa edilmiş evlerde ve dükkanlarda yerel halkın geleneksel yaşam tarzını gözlemlemek mümkün. Hamur işi ürünlerden, cam ürünlerine kadar pek çok şey bir kaç yüzyıl önceki teknikler ile imal edilmekte. Ziyaretçiler hem üretim aşamalarını seyredebiliyor hem de isterlerse ürünlerden satın alabiliyorlar.
Skansen’deki sokaklarda, evlerde ve dükkanlarda rastlayacağınız insanlar geleneksel kıyafetler ile dolaşıyor ve bu da ortamı daha otantik kılıyor. Aynı zamanda bazı evlere girdiğinizde orada bulunan kişiler size eski dönemlerdeki yaşamla ilgili bilgiler de verebiliyor.
Skansen’in merkezine sizi kolaylıkla çıkarabilecek bir füniküler var ana girişte. Eğer yokuş yukarı yürümek istemezseniz buna binilebilir. Biz yürüyerek doğayı içimize çekmek istedik, yoksa paraya kıyamadık filan değil yani : ))))
Gerçi o kadar da zor değil yokuş yukarı yürüyüş, fazla uzun sürmüyor. Hem de etraftaki güzellikleri seyrede seyrede yol yürümek güzel oluyor.
Yol sizi köy meydanına çıkarıyor bir süre sonra.
Önce biraz etrafı keşfedelim dedik ve rastgele gözümüze güzel görünen her yere girdik çıktık. Sağlı sollu rengarenk şirin mi şirin binaları, çeşit çeşit ağaçları ve çiçeklerle bezeli bahçeleri ile ne kadar anlatılsa güzelliğini ifade etmeye yetmeyecek, illa ki görülmesi yaşanması gereken bir yer. Özellikle bizim gibi betona gömülmüş İstanbul gibi bir şehirde yaşıyorsanız, burası bambaşka bir dünya gibi geliyor insana.
İşte köydeki sokaklardan bir kaç kare…
Bir süre sonra yorulunca gözümüze sevimli görünen bir kafede pasta ve kahve molası verdik. Nasıl lezizdi her şey anlatamam…
Kahve keyfi sonrası yürüyüşe devam etmeden önce yakındaki yine geleneksel bir fırından yanımıza bir kaç çeşit hamur işi ürün de almayı ihmal etmedik.
Elimizde, girişte aldığımız Skansen haritası ile ilgi duyduğumuz yönde yürüyüp, bol bol fotoğraf molası verdik.
Skansen gezimizde hem yeşile doyduk hem de sessiz sedasız huzur dolu bir ortama ne kadar ihtiyacımız olduğunu gördük. Çok iyi geldi bize burası. Göz alabildiğince uzanan yeşil alanları ile çok çok güzel bir yer Skansen.
Daha sonra rotamızı Hayvanat Bahçesi tarafına çevirdik. Klasik anlamdaki hayvanat bahçesine kıyasla olabildiğince doğal bir ortam oluşturulmuş buradaki hayvanların yaşaması için. En azından bize öyle geldi.
Ağaçkakandan geyik ve atlara, tavuskuşundan, ördek ve ayılara kadar pek çok hayvan onlara ayrılmış alanda yaşamlarını sürdürmekteler. Bazıları ise ortalıkta kafasına göre gezmekte :)
Gelelim sevgili ayıların yaşadığı yere…
Ayıların yaşadığı bölge en çok oyalandığımız yer oldu. Ayılar ortaya çıksın diye epey bir bekledik ve sonunda muradımıza erdik. İki tane kocaman ve çok tatlı boz ayıyı, tombul popolarını sallaya sallaya yürürken seyretmek çok güzeldi.
Tepede bekleyip, yiyecek aramalarını seyrettik bir süre. O koca vücuttan beklenmeyecek bir çeviklikle ağaçlara tırmanıyorlar veya ince bir kalas üzerinde bizim başarabileceğimizden daha düzgün yürüyorlar.
İşte bizim Skansen’de seyrettiğimiz sevimli ayıcıklar…
Yola devam ettikçe değişik türde kuşlar, atlar ve geyikler gördük.
Hayvanlara ait bölüm sonrasında dönüş yolculuğuna geçtik ve Skansen’in tepesinden aşağıya doğru yürüyüşümüze başladık. Dönüş için, geldiğimiz yoldan farklı bir rota seçtik ki, farklı manzaralar görelim.
Skansen gezimizin en güzel taraflarından biri de Stockholm şehrine tepeden bakabilmek oldu. Ertesi sabah veda edeceğimiz şehri yeşillikler arasından şöyle bir doyasıya seyrettik.
Ve sonunda başladığımız noktaya döndük : )
Stockholm turumuzun son gününü bu adaya ayırmak iyi fikirmiş, iki günlük şehir gezmesi üzerine finalde doğayla buluştuğumuz bir gün çok iyi geldi.
Stockholm gezimizin ulaşım, konaklama ve eski şehir turu içeren ilk günkü hikayesini henüz okumadıysanız buradan ulaşabilirsiniz. İkinci günün hikayesi is bu linkte.
Dilek & Hür Tavaşoğlu