Polonezköy’de bir lezzet durağı: Villa Polonez
07/06/2019Rüya gibi bir Portekiz Gezisi
09/11/2019İstanbul Büyükçekmece-Albatros Gezisi
Tarihi M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanan Büyükçekmece (Athyra), Osmanlı dönemi de dahil olmak üzere bir yerleşim yeri olarak tercih edilmemiş, İstanbul güzergahında olduğundan genellikle bir geçiş ve konaklama bölgesi ile tarım bölgesi olarak kullanılmış. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra yavaş yavaş yerleşim artmış ve 1958 yılında Çatalca’ya bağlı bir belediye haline gelmiş, ardından 1980’lerde değişmeye başlayan yüzü ile 1987’de İstanbul’un bir ilçesi haline gelmiş.
Bugün 50 yaş ve üzerinde olan İstanbullular Büyükçekmece’yi daha çok bir sayfiye yeri olarak hatırlamakta ve gerçekten de her ne kadar İstanbul’un diğer ilçelerinde de olduğu gibi son yıllarda yapılaşma muazzam boyutta olsa da sahil kesimi halen o sayfiye yeri havasını korumakta.
Güzel havalarda İstanbul’da bir hafta sonu ne yapsak diye düşünüp canınız sıkıldığında Büyükçekmece güzel bir kaçamak olabilir. Deniz kenarında yürüyüş imkanı, bir çok farklı kafe, restoran, çay bahçesi alternatifleri ve bahsettiğim sayfiye yeri havası ile sizi İstanbul’un keşmekeşinden birkaç saatliğine de olsa uzaklaştıracaktır. Yaz aylarında, sahildeki bir kaç güzel plajı insanları çekiyor olsa da, bize pek de temiz gözükmediği için denize girme kısmını tavsiye etmiyoruz.
Biz yılda bir kaç kez Büyükçekmece’nin Albatros denen bölgesine geliyoruz ve genellikle sahildeki otoparka (Konum) aracımızı koyup, buradaki deniz havasını soluyarak yürüyüş yapıyor ve birşeyler yiyoruz. Belediye’ye ait otoparkta günlük 5 TL (Temmuz 2019) ödüyorsunuz ve oldukça geniş bir park alanı mevcut.
Arabanızı buraya park ederseniz sahile çıktığınızda hemen Albatros Restaurant’ı göreceksiniz. Burası deniz üzerindeki konumuyla ve ilginç yapısı ile bölgenin simgelerinden biri olmuş.
Biz geçen yaz, yani 2019 Temmuz’da burada kutladık evlilik yıldönümümüzü. İlgi alaka güzeldi, lezzet gayet iyiydi, hesap makuldü ve hepsinden önemlisi manzara enfesti. Şansımıza, Büyükçekmece şenliklerine denk geldik, akşam olunca bir de havai fişek gösterisi oldu ki, bu bizim kutlama gecemizi iyice tatlandırdı.
Albatros Restoranı, sahil yürüme parkurunun hemen hemen ortasında yer alıyor. Her iki yöne doğru da gidiş-geliş toplam 5’er km civarında yürüyüş yapılabiliyor.
Biz genellikle Avcılar yönüne doğru yürüyüş yapmayı tercih ediyoruz. Bu yön biraz daha sakin oluyor. Yol üzerinde ara ara çok hoş restoran ve çay bahçeleri var. Gürpınar’a kadar dalga sesleri eşliğinde upuzun bir yürüyüş yapma imkanı veren bu rotanın pek çok yerinde evden piknik sandalyelerini getirmiş, sandviçlerini yiyen, kitap okuyan insanlar gözünüze çarpacak. Yazın da kışın da ayrı bir keyifli burası.
Albatros’un daha canlı, cıvıl cıvıl kısmını, yani merkezi gezmek istediğinizde ise Silivri yönüne doğru yürüyoruz. Sergilenmekte olan kocaman eski bir uçak gördüğünüzde bu yöndeki yürüyüş yolu bitmiş demektir.
Yol üzerinde sahilin iki ucu arasında gidip gelen mini tren çok sevimli. Birkaç kere çok yorulduğumuzda dönüş yolunda ona bindik.
Daha önce de dediğimiz gibi deniz bize pek temiz görünmedi ama giren epey insan var yaz aylarında…
Yol boyunca sayfiye evleri, mayo-kova-terlik vs gibi yazlık ihtiyaçları satan dükkanlar ve elbette yine çeşit çeşit restoran ve kafeler var. Mısırcılar, pamuk şekerciler, dondurmacılar.. bir sayfiye yerinde ne ararsanız var burada…
Bölgenin çiğ börek yapan mekanları ise çok meşhur. Zaten otoparkta arabadan iner inmez mis gibi çiğ börek kokuları gelmeye başlıyor. Hepsi aynı bölgede ve yanyana. Gözünüzün önünde yapıp pişiriyorlar. Yanında bir de çay veya ayran, oh mis… Uzun bir yürüyüş sonrası ya da öncesi deneyin, ama yürüyüp o kalorileri yakmak şart :)))
Kış aylarında biraz terk edilmiş bir havası olsa da daima gittiğimiz Albatros yazın epey bir canlanıyor, hatta geceleri oldukça eğlenceli bir hal alıyor. Canlı müzikli restoranlar ve barlar gece denize karşı bir şey yemek-içmek ve aynı zamanda eğlenmek isteyen insanların tercihi haline geliyor.
Denizin üzerine kurulmuş bu platform bar şeklinde kullanılıyor ve yaz akşamları canlı müzik oluyor…
Sonuç olarak yeşil ve maviyi özlediğinizde mutlaka buraya uğrayın deriz biz, insan İstanbul’da nefes aldığını hissediyor burada.
Dilek & Hür Tavaşoğlu