Hanya’yı da gördük sonunda – meğer Girit’teymiş :)
27/03/2017Sicilya Gezisi Yazı Dizisi: Bölüm 2 – Etna Maceramız
12/07/2017Sabah Trilye, akşam Mudanya…
Trilye, son yıllarda ismini çok sık duyduğumuz, bir çok İstanbullu’nun günübirlik ziyaret ettiği revaçta bir destinasyon. Biz de havaların ısınmaya başladığı bahar günlerinden birinde arkadaşlarımız Bozkurt, Sibel ve dünya tatlısı kızları Melis ile beraber atladık arabaya, bir görelim şu Trilye’yi dedik.
Trilye’ye tepeden bakış…
Kahvaltı için gezi yazılarında genellikle Çamlı Kahve’nin adı çok geçiyordu. O nedenle biz de kahvaltı için ilk olarak oraya yöneldik. Ne yazık ki bir Cumartesi günü saat 11:00 civarında hem boş masa yoktu hem de inanılmaz kalabalık ve gürültülüydü. Durum böyle olunca hemen yanındaki Bağ Evi Kahvaltı & Restoran isimli mekanı tercih ettik.
Cam önünde bir masa da bulunca keyfimiz yerine geldi. Kahvaltıda oldukça fazla çeşit var ve genellikle ürünler kaliteli ve lezzetli gibi geldi bize. Sanıyorum kişi başı 25 TL civarında standart serpme kahvaltı. Biz birkaç ekstra da istediğimiz için 4 kişi ve bir de çocuk için 140 TL ödedik.
Mekanın hemen dışında kısıtlı bir otopark alanı mevcut, dolayısıyla erken gitmekte yarar var.
Trilye Liman ve merkez
Kahvaltı sonrası Trilye merkezine inip biraz dolaştık. Aracımızı liman bölgesindeki otoparka biraz zor da olsa bırakabildik. Hafta sonu olması sebebiyle hem araç trafiği yoğundu hem de etraf oldukça kalabalıktı.
Deniz kenarında hoş ama kısa bir yürüyüş yapılabiliyor. Burada da 7-8 tane restoran mevcut, kahvaltı veya diğer öğünler için tercih edilebilir.
Burası da Trilye Meydanı…
Bu meydandaki işportacılar ve yerel ürünler satan satıcılardan alışveriş yapılabilir. Bölgenin zeytinyağı, zeytin kolonyası ve sabunları ünlü.
Ayrıca konaklamak isteyecekler için Trilyalı Otel gibi seçenekler de var.
Meydanın biraz ilerisinde küçük bir plaj var, örtü serip piknik için ideal gibi görünüyordu. Daha sıcak mevsimde denize de giriliyor mudur bilemiyoruz.
Trilye iç kısımlar
Plajı da gördükten sonra biraz da iç tarafa bakalım istedik. İnternette özellikle 2 fotoğraf ön plana çıkıyor bu bölgede çekilmiş. Birincisi iki sokak ayrımında yer alan derme çatma görünümüyle dikkati çeken yapı ve diğeri de Trilye Çarşısı isimli dükkan. Gözümüz hemen onları aradı tabii.
Meydandan içeri girer girmez Trilye Çarşısı hemen karşımıza çıktı. Açıkça söylemek gerekirse biz pek aradığımızı bulamadık. Çıplak gözle pek de etkileyici değildi.
Yine de çarşı içerisinde biraz bakınmak hoş oldu. Ufak tefek pek çok süs eşyası, sabun ve zeytin kolonyası gibi ürünler sergileniyor, ilginizi çekebilecek bir şey bulma ihtimaliniz var.
Sonrasında sahile paralel olan cadde boyunca yürüdük biraz. Gözümüze güzel kapılar ve muraller takıldı ara sıra…
Bu da iki sokak arasına sıkışmış, derme çatma görünümüyle dikkati çektiği için pek çok Trilye fotoğrafına konu olmuş olan yapı.
Trilye’de ayrıca tarih ve arkeoloji meraklıları için Kemerli Kilise, Dündar Evi, Taş Mektep gibi yapılar da gezilebilir.
Genel olarak Trilye bizim çok da bayıldığımız bir yer olmadı. En güzel tarafı özlediğimiz arkadaşlar ile bir arada olmaktı.
Siz de eğer giderseniz çok büyük beklenti ile gitmeyin bence. Hele de bazı yazılarda Alaçatı ile kıyaslandığını okumuştuk ama pek alaka göremedik açıkçası.
Dediğim gibi bazı yapılar tek başlarına filtreli olarak fotoğraflandığında göze hoş görünüyor ama çıplak gözle bakıldığında pek aynı etkiyi yaratmıyor.
Mudanya
Öğleden sonra Trilye’de başka yapacak bir şey bulamayınca Mudanya’nın merkezine doğru yöneldik. İşin açıkçası hemen söyleyeyim ki Mudanya, şirin dar sokakları ve sahilindeki balık restoranları ile bir tık daha güzel geldi bize.
Aracımızı biraz içeride bir yere park edip sahile doğru yürümeye başlamıştık ki çok hoş bir görüntü ile karşılaştık.
Videoda da görülebileceği üzere genç bir erkek sevdiği kıza geleneksel bir tarzda evlilik teklifi yapıyor ve genç kızımız da mutluluktan ağlıyor. Tüm teklifler bu şekilde mi yapılıyor bilemiyoruz ama bizim için ilgi çekiciydi. Arkadaşları buradan tebrik ediyoruz tekrar.
12 Eylül Caddesi boyunca birkaç restoran ve hediyelik ürünler satan dükkanlar mevcut. Ayrıca tarihimizde önemli bir yer tutan Mudanya Ateşkes antlaşmasının imzalandığı bina da bu cadde üzerinde müze olarak hizmet vermekte günümüzde.
Biz biraz yürüyüş yaptıktan sonra yemek yeri seçimine geçtik. Öncelikle denize nazır çok güzel bir yapının içinde yer alan Kıyı Balık isimli mekana girdik. Yanlış bilmiyorsak dizi çekimleri de yapılan mekan olarak hatırımızda kalan gerçekten güzel manzaralı bir yer.
Birkaç balık fiyatı sorup ardından yer seçme faslına geçmiştik ki garsondan biraz daha hallice bir çalışan “Cumartesi günü öyle seçme şansınız yok!” şeklinde buyurunca, mekanın kalitesinin!!! farkına vararak hemen koşarak uzaklaştık bu restorandan.
“Cumartesi günü olması nedeniyle bir çok masamız rezerve durumda, isterseniz rezerve edilmemiş olanları ben göstereyim size” ve benzeri bir yaklaşım olsaydı elbette ki tepkimiz çok daha farklı olurdu. Belki de istediğimiz masa olmasa da burayı tercih edebilirdik.
Neyse ki sonradan anladık ki mükemmel bir karar vermişiz ve yemek için iyi ki biraz daha ilerideki “Kalami” isimli restoranı seçmişiz.
Yunan tavernası edasında dekore edilmiş ve yemek boyunca Yunan müzikleri çalan bu restoran bizim çok hoşumuza gitti. Şansımıza güzel de bir masa bulunca keyifli birkaç saat geçirdik.
Mübadele zamanında çekilmiş çeşitli fotoğraflar mekanın duvarlarını süslüyor.
Restoranın ikinci katından bakınca masamızın en güzel masa olduğuna dair şüphe yok :)
Eğer yolunuz bu taraflara düşerse bu restoranı mutlaka seçenekleriniz arasına alın. Gördüğümüz kadarıyla yemek yemeden sadece birkaç şey içmek için de gelenler mevcut. Ayrıca kahvaltı da oluyormuş erken saatlerde.
Hatta soğuk bir havada gelirseniz iç mekan da çok güzel ve zevkli döşenmiş.
Gün batımı bu restorandan izlenince ayrı bir keyifli oldu hakikaten…
İşte böyle… Ve günün sonuna geldik :)
Günübirlik bir kaçamağın sonunda arabamıza binip İstanbul’a doğru yola çıktık. Biz hem gelişte hem dönüşte eskiden olduğu gibi Darıca-Topçular feribotlarını kullandık. Hem daha ekonomik hem de daha nostaljik bence. Saat ile ilgili bir sıkıntı yoksa fahiş ücret talep edilen köprüye nazaran çok daha iyi bir alternatif.
Sonuç olarak bizim tecrübemize göre Mudanya’da ki yemek keyfimiz olmasaydı biraz boşa harcanmış bir gün olacaktı, kim bilir belki siz Trilye’yi bizden çok sever, daha mutlu olursunuz.
Dilek & Hür Tavaşoğlu